ÜSTÜNKÖRÜ - 7
-
Barın kapısından içeri girdi. Belli belirsiz caz müziği çalıyordu. Saçları
kıvır kıvır genç içerden getirdiği temiz bardakları yerlerine koyarken göz
ucuyl...
9 saat önce
Moritanya’ya gelmişken okyanusu da görelim ve bir okyanus havası alalım der bir gazeteci. Moritanya’lı gazeteciye gülümseyerek “Ben sizi çöle götüreyim. Bir gece çölde kalalım. Çölde çay içmek ve tefekkür etmek özüne döndürüyor insanı.” der. Toprak onlar için en son gideceği yerdir. Sonra neden okyanus değil de bu sonsuz çölün kendileri için önemli olduğunu anlatmaya çalışır. “Düşmanlar, ve sömürgeciler bize hep okyanustan gelmişlerdir. Onun için biz yönümüzü okyanusa değil, çöle çeviririz.
Duygusal donukluk duygusal körlüğün habercisidir. Duygusal körlük de duygusal bataklığa götürür insanı. Daha önce en neftet ettiğin şeye tutkuyla bağlanırsın. Sevgi açlığı adına ona müptela olursun. Bu öyle bir bağımlılıktır ki; çırpındıkça ve debelendikçe dibe çeker insanı. Güvendiğin bir el ararsın sevgiyle, şefkatle, merhametle seni çekip çıkartacak!... Belki de beklediğin tek kelimeyle anlaşılmak. İnsan baktıkça kendini görür aynada. Neşeli, coşkulu, hayat dolu bir yüz; bir de donuk, sönük, içine dönük, solgun bir yüz. Biraz hüzün, biraz üzüntülü. Hayalin de bir gerçeği var. Gerçeğin özünde insan olmak ve anlaşılmak var. Önünde bir kapı var; kırk kanatlı. Onlardan otuzdokuzu yalan;, bir hakikat kapısı.
