İzleyiciler

16 Mayıs 2010 Pazar

‘Audiobook' Sesli kitaplar hızla yayılabilir.

Batı ülkelerinde ‘audiobook’ olarak bilinen ve oldukça rağbet gören sesli kitaplar şimdi de Türk okuyucusun hizmetinde. 
Yolculukta, ev işi yaparken ya da yürürken sevdiğiniz bir hikayeyi, şiiri, sesli kitaplar sayesinde dinleyebilirsiniz. Yurt dışında uzun yıllardır uygulanan bu yöntemi, Epsilon Yayınevi kapsamlı bir çalışmayla Türk kitapseverlerle buluşturuyor.

Yurt dışındaki sesli kitap örneklerinde her yazarın kendi kitabını seslendirdiğini ama Epsilon Yayınevi’nin, sesli kitap hazırlarken seslendirme sanatçılarıyla çalıştığını vurgulandı. Yazarın kendi kitabını seslendirmesi yerine neden seslendirme sanatçılarını tercih ettiklerini şöyle anlatıldı:
“CD’lerde yalnızca ses kullanılacağı için işin uzmanlarıyla çalışmayı seçtik. İşin içinde görsel bir öğe bulunmadığından, kullanılan ses etkili ve insanların ilgisini çekebilecek türden olmalıydı. Yurt dışı örneklerinde yazar kendi kitabını kendi seslendiriyor ama biz bunu tercih etmedik. Sonuçta yazarın sesi tek düze olabilir. 
Yalnızca Metin Uca kendi kitabını seslendirdi. Dinleyicilerin de ilgisini çekeceğini düşünüyoruz.” denildi.
Sesli kitaplar en çok görme engellilerin ilgisini çekiyor. Yeni çıkan kitapların kabartmalı yazılmış hâlini bulmakta zorlanan görme engellilere, sesli kitaplar büyük kolaylık sağlıyor. 

Sesli kitaplardan faydalanacak olanlar yalnızca görme engelliler değil. Yolculuk yapanların, ev işi yapan hanımların ya da teknolojiyle arası iyi olup kitap okumayanların, sesli kitaplardan faydalanabileceği söylendi. Bunun yanında “Sesli kitaplar görme engellilere yönelik bir çalışmaymış gibi algılandı ama öyle değil. Kitap okumaya vakti olmayan tüm kitap severler, sesli kitaplar sayesinde beğendikleri yazarları takip edebilecekler. Çocuğunun kitap okumadığından yakınanlar bile sesli kitaplar sayesinde çocuklarına kitap okuma alışkanlığı kazandırabilirler.” denildi.

Sesli kitaplar serisinin editörüne, ‘sesli kitaplar, kitapların yerini tutacak mı?’ diye sorulduğunda: “Bir kitapsever için, sesli kitaplar asla kitapların yerini tutmaz. Okuma alışkanlığı olanlar kitabın kokusunu duymak, ellerinde somut bir şey tutmak isterler. Bu çalışma kitap okuma alışkanlığı olmayanlar ya da kitap okumaya vakti olmayanlar içindir." denildi.

15 Mayıs 2010 Cumartesi

İnfazdan dönen bir düşünürün kitabından notlar


Roger Garaudy Çağrı isimli eserinde özetle şu fikirler vardı: "Bugün bizler öyle bir mecraya girdik ki, sistemimlzin bütün gidişatı intihara doğru.., "Faustçu" olarak adlandırabileceğimiz bir kültür modeline bağlı olarak büyüyor, gelişiyoruz. Faustçu kültür ise, ferdiyetçiliği ve kuru bir akıl anlayışını insanlar ve tabiat üzerine hakim kılmak esasına dayanıyor, işte bu perspektif içinde her geçen gün felakete doğru ilerliyoruz. Çünkü bu büyüme modeli insan île tabiat arasındaki ilişkileri asıl mecrasından uzaklaştırmaktadır. Cemiyetlerimiz, orman insanı ferdiyetçiliği ile totalitarizm arasında gidip gelmektedir. Fakat asla bir cemaat düşüncesine sahip olamadık. İnsandaki ulvî duygu varlığını.İlahî yönü hep ihmal ettik, bu hislerin gücüne inanmadık."

"...Büyüme sadece iktisadî ve siyasî bir fenomen değil, her şeyden önce bir iman fenomenidir. Günümüzde insan, yalnızca üretmek ve yalnızca tüketmek için vardır... Bilimsel sosyalizm dedikleri de bu bozuk iktisat anlayışının bir uzantısıdır."

"Yıl 1940... Cezayir'de bir Fransız komutanın yönettiği kampta, genç bir Fransız aydını. birkaç arkadaşı ile birlikte kurşuna dizilmeye hazırlanıyor. Komutanın 'Ateş!' emri ve bu emre uymayan Güney Cezayirli Müslüman askerler... Komutan askerlerin üzerine hırsla yürüyüp. elindeki kırbaçla alabildiğine vuruyor, ama faydasız... Ve az sonra, o genç Fransız aydını île Fransızca bilen Cezayirli bir teğmen arasında şu konuşma geçiyor:

"Niçin ateş etmeyi reddetiler? Bizi sevmeleri için hiçbir sebepleri yok ki!

"Evet sizi sevmeleri için hiçbir sebeplerinin olmadığı doğru... Ama bir Müslüman savaşçısı için, silahsız bir insana ateş etmek, askerlik şerefiyle bağdaşmaz."

îşte, Müslüman oluşu dünyada yankılar yapan, çağımızın en ünlü düşünürlerinden Roger Garaudy'nin îslam ile ilk tanışması bu olayla başladı.
 

11 Mayıs 2010 Salı

Savaş üzenine düşündüklerimiz


Dünyayı yöneten güçler birkaç aileden ibaret olduğu yazılıp çizilmektedir. Sömürgecilik bütün dünya tarihi boyunca kaba güçle ifade ettiğimiz topla tüfekle olmuştur. ilk çağlarda, orta çağda inscn gücünün ilkel savaş aletleriyle muharebe ederlerdui. ne zaman ki tüfek bulundu miertlik bozuldu. Ateşli silahlarla karşı düşmanın güçünü kırmaya yeterdi. Sonunda göğüs göğüse bire bir markajla ölüm kalım savaşı yapılırdı. Ölüm kalım savaşında cartık süngüler konuşurdu. Sonra, atom bombası ve gelişen silah teknolojileriyle bilimsel biyolojik silahlardan psikolojik takdik savaşları başlamıştır. 

Siyaset üzerine kurulan stratejik savaşlar, gelecek yüzyılların insan toplumlarını birer köleler topluluğu haline getirmek için bilimadamları emperyalist güçlerin hizmetine kul köle edilirler. Psikolojik savaş kültürel savaşla birleşerek kansız bir nitelik kazanmıştır. Artık gelecek yüzyıl savaşları beyin yıkama ve şuursuzlaştırma üzerine kurulu olacaktır. Bir efendiye bin kul emre amade öz vatanında parya konumunda olacaktır. 

Bütün mühendislik sömürgecilik üzerine kuruludur. Eğer bu savaş iyilerle kötülerin arasında yapılacaksa, Hakkın hakimiyeti galebe gelecektir. Yeter ki inancımızı yituirmeden önce nefis mücadelesini kendimizde başlatabilelim.

En güçlü olduğunuzu bildiğiniz anda duvarlar üstünüze gelebilir; yıkılabilir ve bitebilirsiniz.

Bilinçli toplum bilinçli çevre bir ideal ütopyadan öteye gidemiyor ne yazıkki. Öyle olaylar olur ki bunlardan insan olarak nedense ibret alamayız. İbret almak istersen ölüm yeterdir diye öğrenmiştik öğrençiliğimizde. Bence insan için ölümden de beter diyebileceğimiz aşşağılık durumlar vardır. Şeref ve haysiyettir. İnsan yüzüne bakamama hali bir nevi yüz kızartıcı suç işlemedir. 

Canilik, ahlaksızlık, vicdansızlıktır. İşte bu durum ölümden de bin kere kötüdür. Oysa ölüm bir vuslattır Mevlana Celaleddin Rumi'ye göre. "ölmek değildir ömrümüzün en feci işi, müşkil budur ki ölmeden önce ölür kişi." Yokluk, sefalet, zulüm altında işkence gören insanlar, vatan ve namusu için canını ve kanını vermekten asla teraddüt etmezler. 

En büyük değer ve en büyük güç; adaletten ve ahlaktan geçen bir hayatın özlemidir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...