İzleyiciler

11 Temmuz 2011 Pazartesi

Ben bir anneyim.. İnsanlık âleminin ilk kadını, insanlık âleminin ilk annesi, Habil ile Kabil'in annesi gibi bir anneyim. Hem bulunduğum konumla sevinir, hem evlat acısıyla üzülürüm.. Ben bir Havva, ben Cennet’ten mahrum edilmiş bir mahzüneyim.



Ben bir anneyim.. Babasız bir çocuğun annesi gibi bir anneyim. Bin bir iftiraya, bin bir eziyete,  bin bir cefaya boyun eğmeyen, her türlü kötülüğe karşı dimdik ayakta duran, iffet timsali bir Meryem, bir o kadar masumane kadın gibi bir anneyim ben.



Ben bir anneyim.. Bütün ümmetin annesi, ilk Mümine ve ilk Müslime olan Hatice gibiyim ben. Cehalet devrinden kurtulup, saadet devriyle müşerref olan soylu bir kadın gibiyim ben. Cennetle ilk müjdelenen ilk Müslüman kadar sahabeden, O inancın en yüce duygularını taşıyan, o devrin aşkını, coşkusunu ve heyecanını yaşayan bir kadın gibi duygulu bir anneyim ben.

Ben bir anneyim.. İki kuzusunu kaybetmiş gibi, bir matemimle, yedi kat semavatın ağlaştığı Fatıma gibi yüreği yanan bir anne gibiyim ben. Gözyaşı pınarım kurusa da ben bir anneyim.. Yüreğinin sızısını asırlar boyunca, kıyamete sürecek kadar derinden hisseden, bütün insanlığın matemine sebep olacak kadar da, evlat acısının ne demek olduğunu bilen, bilenen ve bilinçlenecek kadar duygu ve düşünce değerleri olan bir anneyim ben.

Ben bir anneyim.. Dumlupınar’da mermi taşıyan Anadolu kadını bir Zeynep, Çanakkale'de yara saran hemşire bir Ayşe gibiyim. Eşkıyaya ve vatan hainlerine karşı evladını şehit veren, şehit anası gibi bir anneyim ben. Tarlada çalışan bir amele, fabrikada çalışan bir overlokçu kadın gibi umutla nefes alan, umutla nefes veren bir anne gibiyim.

Ben bir anneyim.. Bosna'dan Çeçenistan’a, Afganistan'dan Filipin’lere, Irak’tan Filistin’e, Libya'dan benzeri tüm İslam coğrafyasında din, iman, ar, namus, vatan ve bağımsızlık için savaşan yiğitlerin annesi kadar hüzünlü ve metanetli bir anneyim ben.

Ben bir anneyim.. Vietnam’da, atom bombaları arasında, ölü bebeğine göğsüne yaslayarak dirilmesi için emzirmeye çalışan, çaresiz bir annenin duygularını taşıyacak kadar duyarlı bir anneyim ben. Onun için bir bebeğinin ölümü demek, bin insanlığın ölümüne eş değer. Bir kinin ve nefretin taşıdığı yüreği taşıyan bir anne kadar, öfke ve hiddet duyan bir anneyim ben.. İnsanlık ayıbının hesaba çekileceği günü bekleyen, gözyaşlarını bir bomba gibi içinde sakladığı, bir ibretlik vesikası gibi  insanlık karşısında  bütün gücüyle ayakta durabilen bir anne gibi anneyim ben..

Ben bir anneyim.. Yakıcı çöllerde çocuklarının karnını doyuramayan, çocuklarını oyalamak için de ateş yakarak ocakta çakıl taşları kaynatan bir anneyim ben. Somali'de, açlık kamplarında bebeğini şefkatiyle doyuran anneler gibi bir anneyim ben.

Ben bir anneyim.. Metropollerde küçücük, yalınayaklı ve annesinin eteğinden tutunarak yürüyen sümüklü çocuğuyla, çöp toplayan bir kadın kadar kaderini kederiyle karıştıran, bir anne gibi anneyim ben. Bacağı kopmuş bir plastik bebek, giyilmiş ve bırakılmış bir çocuk gömleği, ısırılmış yarım bırakılmış bir çikolatayı sümüklü çocuğuna gülümseyerek uzatan, kendisi için de sırları dökülmüş kırık, sedef bir güzellik aynasını eline alan, yüzüne tutan, gülümseyerek ve hüzünle hayallere dalan bir anne kadar yürekli bir anneyim ben.

Ben bir anneyim.. Bilinen ve bilinmeyen bütün anneler gibi duygulu ve duyarlı bir anneyim. Anneliğin kutsiyetini üzerinde taşıyan, bu lütuf için Allah'a şükreden, zikreden ve dua eden bir anneyim. 

Ben bir anneyim.. Biricik kızım Zülâl’imin biricik annesiyim. Onu seven, onu şefkate boğan, onu koruyan bir anneyim. Onu okutan, onun iyi bir insan, hayırlı bir insan olarak yetişerek insanlara hayrı dokunan bir evlat olmasını şiddetle isteyen bir anneyim. Onun ve bütün çocukların annesi olacak kadar büyük bir yürek taşıyan, gönül zengini, gönüldaş bir anneyim ben.. Ben bir anneyim.. Biricik kızım Zülâl’in biricik annesiyim...


6 Temmuz 2011 Çarşamba

İnsanlık onuru için "tatil" anlayışından, "seyahat" kültürüne bir yaklaşım!..


Herkes tatil için hazırlanıyor. Birçok kişi tatilini yaptı bile. Kimisi yurt içi, kimisi yurtdışı seyahatlerle de deniz, kum ve güneşin ötesinde kültür seyahatini yeğliyor. Bir arkadaşım bana soruyor, Roma'ya mı gideyim yoksa Paris'e mi? Fransız kültürünü daha iyi bilirim. Sanat ve estetik anlayışının batıdaki temsilinin bir lokomotifi durumundadır. Yazarlar, çizerler, modacılar, şarkıcılar, diğer Avrupa ülkelerinden daha farklı bir yanı olduğunu söyleyebiliriz. Bence önce bir Paris görülmeli dedim arkadaşıma... Kimisi arkadaşım gibi bir seyahat düşünüp de nereye gideceğini karar veremiyor.  Biz ise hesap kitap işiyle ilgileniyoruz. Paramız yeteri kadar olsa da annemiz, babamız bize ne der düşüncesiyle yazlarımızı onların yanında ve köylerde geçiriyoruz. Bu seyahat kültürü olmayıp sadece sılayı rahimden ibaret kalabiliyor. Oysa seyahat başka yerler görüp, başka yerlerin yaşam kültürlerini tanımak için yapılan gezilerden ibarettir.

Bizim ülkede her şey aşırı olduğundan, hakkaniyet de çiğnenebiliyor. Hiç hafta izni olmadan bile çalışanlarımız var. Bu ne insanlığa, ne de insanlık onuruna hiç yakışmıyor. İfrat ve tefrit insanımızı bedenen ve ruhen çökertiyor. Osmanlıda bile merkeplerin haftalık iki gün izninin olduğunu, kanunlarından öğreniyoruz. Sevgi, şefkat ve merhametin olmadığı bir dünyada, çalışma düzeni de insan sağlığını tehdit ediyor. Koskoca yılın getirdiği yılgınlık ve yorgunluk için tatil kültürünün yaşanması kaçınılmaz oluyor. Oysa mesai saatleri ve izin günlerinin hakkaniyetle uygulanmasında insanın yorulması mümkün olmaz. Zaten gün içinde çalışmak ve dinlenmek birbirini tatmin edecek bir durumdur. . Aksi takdirde insan seyahat yapmayı maddeten ve manen bile düşünemez oluyor. Seyahat bir yorgunluk giderme operasyonu değildir. O her şeydir. Bilgi, görgü, sanat, estetik ve dünyayı yeniden keşfetme ve kendini yeniden güncelleme ameliyesidir.

Çalışma hayatımız insanlık onuruna yakışır biçimde olmalı.. Tatil yerine seyahat kültürü gibi kapsamı geniş bir değerle, insanı gerçek mutluluğu tattıracak bir anlayışa sahip olabilmeliyiz. Batı düşüncesinde seyahat;  "tour"  kelimesiyle ifade edilmesinin bir gerekçesi de budur. Yoksa seyahat, bir nevi   "deniz, kum, güneş" ten ibaret değildir.

Profösör
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...