İzleyiciler

29 Ocak 2011 Cumartesi

Herkes Laliş'in Mimini Cevaplasın

Sevgili Laliş,  "Biz neden bu dünyaya geliyoruz? Niye bir varız, bir yokuz?" diyerek beni mimlemiş. Ben de dilimin döndüğü kadar bu mimi cevaplamaya çalışacağım. Bu mimi de ziyaretçilerimin görüşlerine açıyorum. Cevaplarsanız hepimiz bundan müstefid olacağız.


Sevgili blogdaşlarım. Birçok blogdasımızın sayfalarını ziyaret ediyorum.  Çoğunu beğeniyorum. Seviyorum.  Bu sayfalarda bizler aslında fikir çilesi çekiyoruz hepimiz. Bu yaşadığımız evreni sonsuz olarak algılayabiliyoruz. Bunun yanında da bu evrenin küçük bir zerresi ve bir parçası olduğumuzu da biliyoruz. Bazen kendimize gülünç gelebilir ama sanki bazen kendimizi bir "Matruşka" bebek gibi hissedebiliriz. Bizi koruyan ve sarmalayan bizden büyük bir bebek daha olabilir. Sonra bizden büyük bir bebeği de ondan daha büyük bir Matruşka bebek niye sarmalamasın. Bu böylece  sonsuza kadar gidebilir. Sonsuzluk ezelden ebede, eksi değerden artı sonsuza giden değerler bütünü niye olmasın. Öbür hayata gelince, her şey zıddıyla kaimdir. Herşey zıddıyla varlığını sürdürmektedir. Bu dünyanın öbür tarafı olduğu gibi, gecenin de gündüzü olduğu  gibi.. Aslında sorular birbirini kovalar. İnsan her şeyiyle cüzi bir değere sahiptir. Varlığı kadar bir değerdir. Oyca bilinen ve bilinmeyen evrenleri de bir "Yaratan" ve bir "Hükmeden" tarafından murakebe edilmektedir. Bizim cüzi aklımız, bilgimiz, görgümüz, gücümüz, kuvvetimi. Algımız da cüzidir. Onun için bizler akla değil nakle teslim olmuşuzdur. Kurallar ve ilkeler konur, bizler kurallara ve ilkelere uyarız. Trafik kanunu gibi. Bundan sual etmeyiz. Bize sadece kurallara uymak düşer. İnandığımız ve teslim olduğumuz değerler bir rehber ve bir önder tarafından bizi hidayete erdirmektedir. Kuran-ı Kerim boşuna "Oku" emriyle gelmemiştir. Her şey bilgi ve amelle algılanır ve gerçekten yaratılmışların içinde insanın yüceliği de insanın en hayırlısı olanıdır. O da insanlık için kendini idealize eden kimsedir. Neden? Niçin? Niye? gibi sorular her zaman var olacaktır. Bu da bizim bilgi acizliğimizdendir. Akıl ve bilgi her ikisi de cüzidir. Sadece her şeyi içine alan bir rehberin bizi aydınlatması kalplerimizi yumuşatması gerekir. Bizim gibi inançlı olanlar; itikadı, ibadeti ve ahlakı bir bütün olarak görürler. Zaman zaman inandığımız değerlerle ilgili kuşkularımız olsa da o kuşkular bilgi, görgü ve davranışlarla aydınlatıldığı zaman ortadan kalkacaktır.. Çükü kuşku da imandandır diyor Hz Peygamber. Kuşkuyu giderdiğin zaman inandığın değerlere daha sımsıkı sarılırsın. Bu yaşantının mutlaka hesabı ve kitabı öbür tarafta yapılmalıdır ki adalet sahibi olanlarla zulmedenler karşılığını ecir ve ikab olarak karşılığını bulsunlar. Yazının deseni "Profösör"e aittir. (Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "Çile" şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum.) 


Yazan – Çizen : Profösör

17 Ocak 2011 Pazartesi

İslam ve İmparatorluk kavramlarının bir arada bulunması mümkün değildir

Kelimeler ve kavramların yüklendikleri anlamlar çok önemlidir. Üzülerek belirtmeliyiz ki; toplum olarak bunun farkında olmadığımızı düşünüyorum. Kelimeleri ezbere kullanıyoruz. Düşünmeden ve tartmadan sunulanı alıyoruz. Özellikle yabancı kelimelerde bunu çok yapıyoruz. Ne yazık ki en göze çarpan hatalar da Medya tarafından yapılıyor. Geçenlerde televizyondan izlediğim bir yabancı belgesel’in adı “İslam İnanç İmparatorluğu” idi. İslam düşüncesinin İmparatorluk mantığıyla yakından uzaktan alakası olmayan bir kavramla bağdaştırılması beni şaşırtmadı. Artık şaşırtmıyor böyle şeyler. Çünkü bilinçli yapılıyor. Yani bunu çeviren bilinçli çevirmiyor olabilir belki ama kelime batıdan öyle bir yerleşip geliyor ve diğer kavramları sömürüyor ki, işte batının ruhuna uygun davranış biçimi, burada kendini gösteriyor. Batı yüzyıllardır davranış biçimi olarak sömürme bilinciyle hareket etmiş ve imparatorluk fikrine de böyle ulaşmıştır. Batının imparatorluk kelimesine bakış açısı budur. Tüm bunların dışında İmparatorluk bir yönetim biçimidir. Haklıların değil de güçlülerin bir yönetim biçimidir. İslam İnancı ile nasıl bir bağlantı kurulmak istediğini düşünemiyorum. İslam inancının temelinde “senin dinin sana, benim dinim bana” prensibi vardır. İnancın kimseye zorla, sinsice kabul ettirme çabası yoktur. Bu mantık her alanda da böyledir. Sorumluluk bilinciyle hareket edildiği zaman ister istemez çarpıklıklar gözden kaçmıyor.

Bu itibarla kelime ve kavramları yerli yerince kullanmak ancak, kendi medeniyetimizin temel felsefesini iyi öğrenmekten geçiyor. İslam inancı, evrenselliğin başına madde olarak adaleti, hak ve hukukun yerine gelmesini şart koşuyor. İslam inancı sömürüyü, emperyalizmi ve imparatorluğu inancı gereği reddediyor. Zulmün yerine adaleti kaim etmeyi bir mefkure olarak inanan insanlara bir mükellefiyet yüklüyor.

Yazan - Çizen : Profösör

5 Ocak 2011 Çarşamba

Hayvanları sevmeliyiz. Onları korumalıyız.


Bize pek çok faydaları olan hayvanları biz de sevelim ve koruyalım. Onları rahatsız etmeyelim. Yaralı ve hasta olanları hemen veterinere götürelim. Hayvanlara iyi bakıp besleyelim. Her varlık eğer evrende var olma hakkına sahipse, bir varlık sebebi hikmeti vardır demektir. Onların da bu evrende birer görevi olduğu bilincini taşımalıyız. Bilmeliyiz ki hayvanlar içgüdüsüyle hareket ederler. Bu evrenin düzeninde büyük bir fonksiyonu olduğunu bilmeliyiz. Okyanusun öbür tarafında bir sineğin veya bir kelebeğin kanat çırpışı tusinamileri bile etkileyecek kadar bir gücü olduğunu da bilmeliyiz. Hayvan sevmek katı yürekleri yumuşatan bir fazilettir.

Bu günkü postu anime köpek yavrusuyla birlikte bilogdaşımız "Çizmeli Kedi" ve kızı "Puik" e ithaf ediyorum..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...