İzleyiciler

karikatür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karikatür etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Mayıs 2020 Pazartesi

Karikatür Yarışması


10. ULUSLARARASI
TURHAN SELÇUK KARİKATÜR YARIŞMASI
2020- ŞARTNAME –
KONU: Serbest
KOŞULLAR:
1- Yarışma tüm çizerlere açıktır.
2- Yarışmaya gönderilen karikatürler daha önce yayınlanmış olabilir. Ancak başka bir yarışmada ödül almamış olmalıdır.
3- Teknik serbesttir. Çizer yarışmaya en fazla 5 eserle katılabilir. Orijinal ya da baskıya uygun 300 dpi, jpg formatında olmak üzere e-mail ile de kabul edilebilir.  Farklı formatlarda gönderilen; açılmayan ve açılamayan dosyalardan kurumumuz sorumlu değildir.
4- Gönderilecek karikatürlerin boyutu en fazla 30x40 cm. olmalıdır.
5- Katılımcılar, eserinin arkasına büyük harflerle adını, soyadını, adresini, e-postasını, ülkesini ve telefon numarasını yazmalı; kısa bir özgeçmişini zarfın içine koymalıdır.
6- Karikatürler,  01 Eylül 2020 tarihine kadar aşağıdaki adrese gönderilmiş olmalıdır.
10. ULUSLARARASI TURHAN SELÇUK KARİKATÜR YARIŞMASI Milas Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü 
48200-Milas - Muğla / TÜRKİYE
www.milas.bel.tr    e-mail: info@milas.bel.tr  
 
7- Yarışma sonuçları 20 Mayıs 2020 tarihinde açıklanacaktır.
8- Yarışmaya gönderilen karikatürler geri gönderilmeyecektir. Dereceye giren veya girmeyen karikatürler kültürel amaçlı kullanılabilir, yayınlanabilirler. Yarışmaya katılanlar bu şartları kabul etmiş sayılırlar. Eserler Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de saklanacaktır.
9- Jüri tarafından seçilmiş olan eserler sergilenecek ve albümde yer alacaktır.
10-  Ödül töreni 19 Eylül 2020 tarihinde yapılacaktır. Aynı tarihte sergilenmeye değer görülen ve ödül alan karikatürlerin sergi açılışı Turhan Selçuk Karikatürlü Ev’de gerçekleştirilecektir. Sergi 01 Ekim 2020 tarihine kadar açık kalacaktır. 
11- Özel Ödül kazananların konaklama ve yemek giderleri karşılanacaktır. Yol masrafları kendilerine aittir. Yarışmada 1. 2. ve 3. olan yarışmacıların yol, konaklama ve yemek masrafları tarafımızdan karşılanacaktır.
 
12- SEÇİCİ KURUL
 
Muhammet Tokat – BAŞKAN
Ruhan Selçuk
Kamil Masaracı
 İzel Rozental   
Sonay Yılmaz
Hicabi Demirci
Nazım Alpman
Ramize Erer
Çiğdem Demir
Yüksel Aksu
Serter Karataban -RAPORTÖR
  
13 -     ÖDÜLLER:
 
Birincilik Ödülü:  ₺ 7.500,00 TL
İkincilik Ödülü:  ₺ 5.000,00 TL 
Üçüncülük Ödülü:  ₺ 3.000,00 TL
 
Diğer Özel Ödüller: Çeşitli kuruluşların, dernek, gazete, sanat dergileri, sendika, ajans ve kişilerin koyacakları özel ödüller.
Not: 09 Mayıs 2020 tarihinde jüri toplantısı yapılacaktır.
 

2 Ocak 2020 Perşembe

Bir Karikatür Yarışması


9. ULUSLARARASI ZEYTİN KARİKATÜR YARIŞMASI



9. ULUSLARARASI KARİKATÜR YARIŞMASI 2020

KATILIM KOŞULLARI

(GİRNE – KIBRIS)
1 – Bu yarışma – din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın – 18 yaş üstü amatör veya profesyonel tüm Dünya karikatürcülerine veya karikatür çizebilen herkese açıktır.
2 – KONULAR:

A) Zeytin
Zeytin ve Zaman, Zeytin ve Tarih, Zeytin ve Mitoloji, Zeytin ve Teknoloji, Zeytin ve Kıbrıs, Zeytin ve Hayat, Zeytin ve Barış, Zeytin ve Savaş, Zeytin ve Sağlık, Zeytin ve Kadın, Zeytin ve Adam, Zeytin ve Çocuk, Zeytin Ağaçlarının Kesilmesine Karşı Karikatürler, Zeytin Yağı, Zeytin Dalı, Zeytin Ağacı, Zeytin’in Yararları, Zeytin ve Yağ Değirmenleri vd.

B) Serbest Konu
Herhangi bir konu çizilebilir.

3 – Yarışmaya gönderilecek eserler karikatür tarzında olmalıdır. Resim veya illüstrasyon tarzındaki eserler kabul edilmez. Karikatürler yazısız olmalıdır.

4 – Yarışmaya gönderilecek eserler orijinal olacaktır. Ölçü: A4 veya A3. Siyah – beyaz veya renkli. Her katılımcı isim, soy isim, adres, telefon, e-posta adresini karikatürün arkasına yazacak; fotoğraf ve kısa özgeçmiş gönderecektir.

5 – Yarışmaya gönderilecek eserlerin önceden yayınlanmış olmaları önemli değildir ancak, daha önce herhangi bir etkinlikte ödül kazanmamış olmalıdır.

6 – Uluslararası Seçici Kurul Üyeleri’nin değerlendirmesine sunulan ve finale kalan eserler, yarışmanın resmi web sayfasında yayınlanacak; karikatürcülerin, karikatürcü örgütlerinin, benzer – taklit – çalıntı karikatürlere karşı oluşturulan uluslararası organizasyonların dikkatine ve itirazına getirilecektir. Herhangi bir karikatürün çalıntı – taklit veya benzer olduğu veya daha önce başka bir yarışmada ödül aldığı (yayınlandığı tarih ile) belgelendiği taktirde, o karikatür iptal edilir ve bir sonraki yüksek puanı alan karikatür dikkate alınır.

7 – Yarışmaya her dalda (Zeytin veya Serbest) en çok ikişer eser ile katılmak mümkündür (2 + 2 = 4) ancak, bir katılımcıya her bölümde birden fazla ödül verilmez. Ayrıca, herhangi bir çizer Büyük Ödül’ü hangi bölümde kazanmışsa, o bölümde ikinci bir ödül alamaz.

8 – Eserler en geç 30 NİSAN 2020 tarihine dek, aşağıda belirtilen adrese gönderilmiş olmalıdır.

9 – Gönderilecek karikatürler – ödül alsın veya almasın – geri iade edilmeyecek; Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği tarafından oluşturulacak “Uluslararası Kıbrıs Karikatür Müzesi”nin arşivine kalacaktır.

10 – Yarışmada ödül kazanan eserlerin yanısıra, Düzenleme Kurulu’nun uygun göreceği eserler bir albüm halinde yayınlanacak ve 19. Zeytin Festivali 2020 kapsamında sergilenecektir.

11 – Yarışma sonuçları, ödül kazanan çizerlere ve basın – yayın organlarına iletilecektir.

12 – Yarışmada (bu şartname kapsamında belirtilen) Büyük Ödül’ü ve her iki bölümde Birincilik Ödülleri’ni kazanan çizerlerin ödül törenine katılmaları için gerekli ulaşım ve konaklama giderleri Girne Belediyesi’nce karşılanacaktır. Ödül töreni için yapılacak davete 10 gün içerisinde yanıt verilmemesi durumunda, ödül kazanan çizerler, bu maddede garanti edilen ulaşım ve konaklama giderlerinden yararlanamaz.

13 – Yarışmaya gönderilen tüm karikatürler, Girne Belediyesi veya Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği tarafından sergi, kart, poster, albüm, gazete, dergi, kitap, CD ve benzeri teknikler ile basılıp çoğaltılabilecektir.

14 – Katılımcılar yarışmaya eser göndermekle, yarışma koşullarını kabul ettiklerini ve gönderdikleri eserlerin bu şartnamede belirtilen yerlerde kullanımı halinde, gelecekte herhangi bir maddi tazmin istemeyeceklerini kabul etmiş olacaklardır.

15 – Sergi veya albüm için, dijital eserler şu adrese gönderilebilir:olivecartoons@gmail.com Gönderilecek dijital eserler ödül kapsamına alınmaz.

ÖDÜLLER:

Büyük Ödül
1.500 Euro + Altın Zeytin Heykeli + Diploma.

ZEYTİN KONULU BÖLÜM
Birincilik Ödülü
750 Euro + Altın Zeytin Heykeli +
Girne Belediyesi Ödülü (Diploma)

İkincilik Ödülü
Gümüş Zeytin Heykeli +
Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği Ödülü (Diploma)

Üçüncülük Ödülü
Bronz Zeytin Heykeli +
Zeytin Festivali Ödülü (Diploma)

50 Çizere Finalist Ödülü

SERBEST KONULU BÖLÜM
Birincilik Ödülü
750 Euro + Altın Zeytin Heykeli +
Girne Belediye Başkanı Özel Ödülü (Diploma)

İkincilik Ödülü
Gümüş Zeytin Heykeli +
Zeytin Mizah Şenliği Ödülü (Diploma)

Üçüncülük Ödülü
Bronz Zeytin Heykeli +
Erten Kasımoğlu Özel Ödülü (Diploma)

50 Çizere Finalist Ödülü

EN SON KATILIM:
30 NİSAN 2020

GÖNDERİM ADRESİ:
Kıbrıs Türk Karikatürcüler Derneği
9. Uluslararası Karikatür Yarışması
Posta Kutusu: 87 (Posta Kodu: 99000)
Lefkoşa – Kuzey Kıbrıs

WEB SAYFASI:
http://www.zeytinkarikaturleri.com

DÜZENLEME KOMİTESİ

25 Eylül 2017 Pazartesi

Yeni Sıla


Bir dergi kapak tasarımı. Deneme. Yeni çıkartılacak bir edebiyat dergisi için logo ve tipografik arayışları şimdiden başladı. Edebiyat dergisi demek, şuurun mayası demek. Böyle bir dergi için azami gayret göstermeli ve emek verilmeli.

Profösör

12 Ocak 2015 Pazartesi

Teröre Lanet Yürüyüşü


Bir düşünürün "Yazı bir silah ise, karikatür kemiğe saplanan bıçaktır" dediğini anımsıyorum. Charlie Hebdo mizah dergisi ise, sürekli İslam Peygamberine hakaret eden çizgileriyle müslümanların kalbine saplanan bir bıçak gibi davranıyor. Bu davranışını da ifade özgürlüğü olarak yapıyor. Fransa'da yapılan yürüyüş de katliamdan çok, dünyaya basın ve  ifade özgürlüğü biçiminde yansıtılılıyor. Unutulmamalıdır ki bu yürüyüş, katliamdan hemen sonra yapılmaktadır. Bu yürüyüşte mizah dergisi Charlie Hebdo'nun adı zikredilerek "Hepimiz Charlie"yiz diyerek özgürlükler hak olarak istenmekte ve terör lanet edilmektedir. Elbette terör lanetlenmeli ve  aynı zamanda da dünyada vuku bulan bütün terör olayları aynı telini görebilmelidir. Asıl mesele terörü oluşturan nedenler üzerinde samimiyetle durulmalıı, bataklıklar tamamen kurutulmalıdır.

Kıtalararası ülkelerdeki nice katliamlar dururken sadece "Hepimiz Charle"yiz  demek ne kadar barış ve huzur konusunda başarılı bir organizasyon olabilir. Batı bütünüyle kısır döngü içindedir. İnsanlık hukuku sadece ulusal  ve vatandaşlık değerleriyle değil, evrensel insan hakları boyutlarında düşünülmelidir. İslam Peygamberine saldırmak, asla basın ve ifade özgürlüğü olamaz. İslam bütün peygamberleri kabul eder.   Fakat sapmaları da reddeder. Biz de kendi içimizdeki sapmalara karşı durur ve eleştiririz. Herşeye rağmen "Dinde zorlama yoktur" uyarısıyla da başka din mensuplarına hakarette bulunamayız. Bu bizim inancımız ve kültürümüzde yoktur. İslam medeniyeti farklılıkların bir arada barış ve huzur içinde yaşadığı hoşgörü kültürüdür.

Hiç kimse, kimseye zulmedemez, hakaret edemez. Haksız yere yapılan bütün saldırıların bumerang gibi etki yaptığını görememek gaflete düşmek demektir. Burada söylemek istediğimiz Charlie Hebdo mizah dergisinin İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'e karikatür yoluyla sürekli saldırması ve kışkırtıcı hakaretlerde bulunmasını unutmemamız gerekir. Çünkü inanç değerlerine saldırıyı ifade özgürlüğü olarak kabul etmek asla mümkün değildir. Her tür inanç, ırk ve bölgesel farklılıklar dışlanmamalıdır. Yapılan terür olaylarını İslam'la ilişkilendirilmemeli, İslam'la etiketlendirilmemelidir. Her tür terörü adaletsizliğin, kısır politikaların aynı zamanda sosyal patlamaların bir sonucu olarak da görülmelidir.

Profösör

27 Temmuz 2012 Cuma

Bir noktanın sırrı...



Aşktan da üstün dostluk değerleri vardır. Aşkta irade  yoktur. İyi ya da kötü aşka tutulan kişi iradesizliğe teslim olur. Gerçekten aşık olan kişi gözlerine mil çekilir. Dizlerinin bağı çözülür. Tir tir titrer sevdiğinin karşısında.  Dostlukta ise irade vardır. Bu irade ile kendisinden daha çok dostunu düşünen, onu üzmekten ve kırmaktan çekinen ve dostunu mutlu etmeye gayret eden kişi dostluk mertebesine ermiş demektir. Gerçek dostun yaşam biçimi ancak islamidir. İslami olan değerler aynı zamanda insani, vicdanidir de.  Dostların bütün varlıklara karşı duruşları ve pozisyonları adalet ve hakkaniyet duygularıyla eşdeğerdir. 

Bu bilinçle eğer bir kelime, hatta bir  harf bile işe yarayacaksa onu işleme dostluk adına sokabilmeliyiz.  Bir harfin bir noktası bile insanı derinden etkileyebilir. Çocukluğumun bir bölümünü kendi köyümüzde geçirdim. Çocukluk anıları anlatılmakla bitmez. Öyle bir çocukluğumda yaşadığım bir öyküm var ki hayat boyunca ders almaya yeter de artar bile.. 

Köylük yerde büyükler namaz vakitlerinde topluca camiye giderler. Biz çocuklar da onları izlerdik. Büyükler biz yaramazları  aralarına alıp camiye sokmazlardı. Kızarak  camiye girmemize mani olurlardı. Adamlar tabi ki haklıydılar biz çocuklara kızmakta. Oysa çocuklar yazın yalın ayak dolaşırlardı köylük yerde. Ayaklarımız toprak ve çamurdan sanki harita gibi kirler şekil almakta idi. Çocuk aklımızla bu şekilde  camiye girilmeyeceğini bilmemize rağmen takunyaları giyip abdest alarak camiye   girmemizi  sağlayabilirlerdi. 

Günlerden bir gün köyümüze bir yabancı geldi. Bu yabancı bir meczubtu aslında. Kimseyle konuşmazdı. Her yaz aynı tarihlere tekabül eden bir vakitte köyümüzde bir müddet kalırdı. Sonra da sanki bir mechüle giderdi. Kaybolurdu. Kimseyle muhabbeti  yoktu. Selam bile vermezdi. Sadece verilen selamları boş çevirmezdi. Kendisine dini bir konuda bir soru sorulduğunda kısa ve net bir cevap verirdi. Özel hayatıyla ilgili hiçbir soruya cevap vermiyordu. Öyle sorulara kesin cevabı 'Bilmiyorum" dan ibaretti. Bu yabancı ihtiyar tam anlamıyla bir meczuptu bence. Köylü de bunun bu haline alışmıştı. Bu gizemli ihtiyar adama "Sufi hoca" ismiyle çağırılırdı köylü tarafından.

Sufi hocayı bir cami çıkışında rastladım günlerden bir gün.  Gökyüzüne bakıyordu. Bir taraftan da sağ elinin  işaret parmağıyla gökyüzünü göstererek "Sad mı tatlı, Dad mı tatlı?" diye mırıldanarak kendi kendine soru  yöneltiyordu. Bu yaşlı, aksakallı, sarıklı ihtiyar adam; Sufi hoca bir türlü  "Sad mı tatlı, Dad mı tatlı?"  sorusunun cevabını kendi kendisine veremiyordu. Sanki Sufi hoca bir çıkmaz sokakta tıkanıp kalmıştı. Ben çocuk halimle ona yaklaşarak; "Sufi hoca.. Sufi hoca!.." diye seslendim kendisine. Şimdi anımsıyorum ben o zaman sekiz yaşında idim. Bana yüksekten süzerken ben ona "Bunun cevabını biliyorum." dedim ve ekledim. "Dad tatlıdır"  Sufi hoca şaşkınlıkla beni dinledi.  "Evet Dad tatlıdır. Çünkü Dad harfinin üstünde bir noktası var. Sufi hoca senin de yanağında bir nokta var. Senin yüzündeki benle Dad harfinin üstündeki noktası aynı" dedim. "Sad'ın üzerinde noktası olmadığına göre bence Dad tatlıdır" der demez bana sarıldı. İçin için çocuk gibi ağlamaya başladı. Hıçkırıkları kesilince, hiç kimseyle  konuşmayan bu yaşlı ihtiyar, benimle konuşmaya başladı.  Hayatıyla ilgili kimseye sırrını vermeyen Sufi hoca benimle arkadaş ve dost oldu. Köy kahvesinde bana çay ısmarladı. Bisküvi aldı.  Bana dualar etti.  

Şimdi anlıyorum ki bir noktayla gönüller fethedilebildiğini. Düşünüyorum da bu  meczub adamın elbisesinde en az kırk tane yama  olmasına rağmen çok şık, yaşlı bir ihtiyar olmasına rağmen çok yakışıklı bir adamdı. Saçı ve sakalı muntazam tıraşlı, bakımlı, yalnız yaşayan bir adam olmasına rağmen üstü başı içi  ve yüreği gibi tertemiz pak bir insandı. Acaba Sufi hoca bir Allah dostu muydu?  Elbette o bir Allah dostuydu.

Yazan - Çizen : Profösör

20 Haziran 2012 Çarşamba

Karikatür yazıyla anlatılamayanı ifade eder


Karikatür içe kapalı toplumlarda, inanç ve ifade hürriyetinin olmadığı, hatta kısmen kısıtlandığı toplumlarda, karikatüristin insan hakları temelinde, çizgisi ve gönlüyle ortaya koyduğu duygu, düşünce ve davranışlrının dışa vurumudur. Eski Sovyetler Birliği gibi, demir perde ülkelerinde karikatür sanatçılarının çizgiileri genellikle yazısız olarak gazetelerde yayınlanmaktadır.

10 Ekim 2011 Pazartesi

Doğru düşünme mantığıyla karikatür çizmek


İletişimin dili sadece ses ve görüntüden ibaret değildir. Çok şey yazabilir ve çok şey çizebiliriz. Fakat bunlarla meramımızı anlatamayabiliriz. Çok şey yazmanın ve çok şey çizmenin bir karşılığı tepkisizlik de olabilir. Bazen hiç hareket etmemenin, görünmemenin, suskunluğun binlerce kez haykırışın yerini tutabilir.  İletişim dili bazen haykırmak, bazen sessizliğe gömülmektir.  Çünkü günümüzde herşey bir iletişim mecrası halini almıştır. Bir karikatür, bir haber, bir yorum, bir fotoğraf, bir grafik, bir animasyon hepsi birer anlatım şeklidir. Bu anlatım şekli içinde bir fikir, bir duygu, bir emek ve bir eforun olduğunu biliriz.  İletişim sanatları dediğimiz zaman bilinen bütün mecralarda konu olacak herşeyin anlatımında, sanat becerileriyle yer alması demektir.  Karikatür sanatı da bunlardan biridir. Karikatür sanatı belki de sanat yapmanın en zor şeklidir. Güldürerek ve düşündürerek, olumlu ve olumsuz gelişmeleri, karikatür okuyucusunu bilinçli bir tavır aldıracak şekilde etkileyerek anlatmaktır. Karikatür sanatı doğru bir mantıkla hakaret ederek hicvetmektir. Karşımızdaki kişiyi ahlaki, insani ve vicdani bir sıkıntıya sokmadan konumunu belirlemek ve bu konuda izleyicileri bilinçlendirmektir. Sanatların amacı bilinçli bir toplum oluşumuna katkı sağlamaktır. Sanatçılar ancak bu şekilde bir değer ifade edilirse, toplumun bilinçli ve aydın kişileri sayılırlar. 

Bu karikatür görsel olarak grafik mantığına göre yapılmış olup, "yazısız" olarak neşredilmiştir.  İlk bakışta savaş ve barış konseptini betimlemektedir. Mavi gökyüzünde savaş uçakları bir tarafta, bir tarafta da barışı simgeleyen kuşlar karşı karşıya uçmaktadırlar.  Savaş uçaklarının karşısındaki kuşlar ise turnalardır. Turnalar bir göçmen kuşları katagorisinde yer alırlar. Uçuş biçimi ve düzeni "A" harfi biçimindedir. Buradan onların bir grup turna olduğu kanatine varıyoruz. Açıkçası turnaların görsel biçimleri de bu şekildedir. Bu karikatürü çizen sanatçı burada bir yanılgıya düşmektedir. Gökyüzünde her tür kuş uçabildiği gibi, her tür de uçak veya hava taşıtı uçmaktadır. Biz insanlar huzur ve mutluluğumuzu düşündüğümüz için, hiç bir yerde savaşın olmasını istemeyiz.  Buna mukabil doğal olarak barışın hüküm sürmesini istemekteyiz. Barışı da turnalar betimleyemez. Barışı güvercin betimler. Ayrıca barışı barış güvercini betimler. Barış güvercini gagasında bir zeytin dalı bulundurur. O halde savaş uçaklarının karşısında barışı temsil eden ve gagasıyla zeytin dalı bulunduran bir güvercin olmalıydı.

Çizerin yanılgısı ise, turnaların uçuş düzeniyle savaş uçaklarının uçuş düzeni arasında bir benzerlik kurmuş olmasıdır. Bizler yazı da yazsak, karikatür de çizsek, film de çeksek, mutlaka yaptığımız işin bir alt kültürüne sahip olmalıyız. Yoksa yaptığımız her işte doğru düşünme mantığıyla değil de, yanılgılarımızla hareket etmiş oluruz. Doğru düşünme mantığı demek, bir konseptin bütün unsurlarıyla bilgi sahibi olup, onu içselleştirerek, kendi yeteneklerimizle birleştirip sağlıklı  bir iletişim dili oluşturmaktır. Bu dil; etik ve estetik değerleri taşıyorsa, ancak o zaman doğru bir iş yapmış sayılırız.

Profösör

13 Haziran 2011 Pazartesi

Herkes çizgi çizebilir.. Herkes resim yapabilir.. Herkes mutlu olabilir...




"Aѕαннαяα " ile tam bir aydır çizgi üzerine çalışıyoruz. Benim yeteneğim yok dedikçe, ben de benim öğretmeme yeteneğim yoktur diye ona karşılık veriyordum. Nihayet çizgi çizmek için birkaç metodun olduğunu bizim de bunlardan birinin kişinin  yapısına uygun olanı seçmemiz gerektiğini anlattım. İlk aşamada öykülerde kullanabileceğimiz desen türü çizgiyle başlamamız uygundu. Hem çizeceğiz, hem de çizdiklerimizi bloğumuzda  bir öykü içinde değerlendireceğiz. Böylelikle birkaç çalışma yaptık. Ben nasıl yaptığımızı aşama aşama anlattım. O da sağ olsun beni kırmadı.

Önce bir resim üzerinde ben çalıştım. Sonra aynı resim üzerinde "Asahhara"çalıştı. İki resim arasındaki farkları ve sapmaları birlikte kritik yaptık. Bu sefer eleştiriden sonra  "Asahhara"nın çizimi daha güzelleşti. Kademe kademe geliştiğini görünce anladık ki sabır ve sabat etmenin karşılığını alabiliyorduk. Bir taraftan da sabrın meyvesinin sonradan olgunlaştığını  öğrenmiş oluyoruz.

"Asahhara"nın orjinal resmindeki başörtüsü puantiyeli bir ipek eşarp baş örtüsüdür. Karizmatik bir poz. Bu arada üzerindeki mont bir blujean. Rengi koyu olmasına karşın ben onu beyazda bıraktım. Bir de blujeain dikişlerini de belirleyince çizim kendini bir başka boyutta gösteriverdi. Önemli olan çizmek. Çizmeye ve zamanla çizginin gelişeceğine inanmaktır. Biz de çizgi ve resim yeteneğim yok diyen arkadaşlara bir teşvik olsun diye de, çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Zaman zaman sadece kendimize ait çizgi, resim ve fotoğraflarımızı bloğumuzda paylaşmış olacağız. Teşvik bizden, tevfik Allah'tandır.   

Profösör

17 Ocak 2011 Pazartesi

İslam ve İmparatorluk kavramlarının bir arada bulunması mümkün değildir

Kelimeler ve kavramların yüklendikleri anlamlar çok önemlidir. Üzülerek belirtmeliyiz ki; toplum olarak bunun farkında olmadığımızı düşünüyorum. Kelimeleri ezbere kullanıyoruz. Düşünmeden ve tartmadan sunulanı alıyoruz. Özellikle yabancı kelimelerde bunu çok yapıyoruz. Ne yazık ki en göze çarpan hatalar da Medya tarafından yapılıyor. Geçenlerde televizyondan izlediğim bir yabancı belgesel’in adı “İslam İnanç İmparatorluğu” idi. İslam düşüncesinin İmparatorluk mantığıyla yakından uzaktan alakası olmayan bir kavramla bağdaştırılması beni şaşırtmadı. Artık şaşırtmıyor böyle şeyler. Çünkü bilinçli yapılıyor. Yani bunu çeviren bilinçli çevirmiyor olabilir belki ama kelime batıdan öyle bir yerleşip geliyor ve diğer kavramları sömürüyor ki, işte batının ruhuna uygun davranış biçimi, burada kendini gösteriyor. Batı yüzyıllardır davranış biçimi olarak sömürme bilinciyle hareket etmiş ve imparatorluk fikrine de böyle ulaşmıştır. Batının imparatorluk kelimesine bakış açısı budur. Tüm bunların dışında İmparatorluk bir yönetim biçimidir. Haklıların değil de güçlülerin bir yönetim biçimidir. İslam İnancı ile nasıl bir bağlantı kurulmak istediğini düşünemiyorum. İslam inancının temelinde “senin dinin sana, benim dinim bana” prensibi vardır. İnancın kimseye zorla, sinsice kabul ettirme çabası yoktur. Bu mantık her alanda da böyledir. Sorumluluk bilinciyle hareket edildiği zaman ister istemez çarpıklıklar gözden kaçmıyor.

Bu itibarla kelime ve kavramları yerli yerince kullanmak ancak, kendi medeniyetimizin temel felsefesini iyi öğrenmekten geçiyor. İslam inancı, evrenselliğin başına madde olarak adaleti, hak ve hukukun yerine gelmesini şart koşuyor. İslam inancı sömürüyü, emperyalizmi ve imparatorluğu inancı gereği reddediyor. Zulmün yerine adaleti kaim etmeyi bir mefkure olarak inanan insanlara bir mükellefiyet yüklüyor.

Yazan - Çizen : Profösör

28 Kasım 2010 Pazar

"Çaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy !.."

İzmir Basmane garının karşısında, cadde üzerinde bir cami var. Caminin arkasında koca bir çınar ve dibinde de büyük tavanlı kıraathane var. Duvarlarında camlı dolaplar, içlerinde camlı, marpuçlu nargileler var. Belki de yüzlerce. İçeride yüzlerce insanın sigara dumanıyla kıraathanede oturanların uğultulu ve gürültülü sesi.. Kısa boylu, kel kafalı, hafif sıska bir garson, bir elinde içi yüzlerce çay bardağını alan bir tepsi, bir elinde de yaldızlı nargileyle sanki bale yapar gibi masaların arasında dolaşıyordu. Birden kıraathanenin gürültüsünü astıran tiz bir ses duyuldu;

"Çaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy !..."

Bu ses öyle bir ses ki; kıraathanenin gürültüsünü bastırması bir yana, koca şehrin gürültüsünü de aşarak, bütün Kadifekale çınlıyordu sanki.. Kadifekale'de oturan yaralı bir kadın her şeye rağmen bu sesin kime ait olduğunu biliyordu. Çünkü yaralı kadın can kulağıyla bu sesin gelmesini bekliyordu sanki.
 
"Çaaaayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy !..."

sesi tekrar duyuldu Kadifekale'den. Bu sesi sadece Kadifekale'den yaralı kadın duyabiliyordu. Beklediği sesti bu. Bu ses gerçekten yürekten geliyordu, yürekten işitiliyordu. Sanki sıska adam kendisine " Çiçeğiiiiiiimmmmmmm " der gibi sesleniyordu. Gerçekten yüreğine bir nevi merhem olan bu sesle mutlu oluyordu. çünkü yüreği yaralı kadının adı da "Çiçek" idi.

Yazan - Çizen : Profösör

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...