İzleyiciler

cehalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cehalet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Kasım 2019 Cuma

Kitaplık Radyo Programı



Çizim ve grafikler şahsıma ait bir afiş çalışlması. Dört renk kare bir tasarım. Sosyal medya için de kullanılabilir durumda. Bir de tek renk duatone bir filtre çalışması aynı konsept.





Profösör

29 Mayıs 2017 Pazartesi

İsraftan Kaçınmalıyız


“Yiyiniz, içiniz, israf etmeyiniz; muhakkak ki Allah israf edenleri sevmez”. Aynı zamanda “Her israf haramdır” buyruluyor. Ne yazık ki kendimizi sorguladığımızda ve etrafımıza baktığımızda israftan geçilmiyor. Yeme içme, giyim kuşam, ve daha nice alışkanlıklarımız israf etme üzerine kurulu. Açıkçası İslam’dan uzaklaştıkça, nefsin aşırı isteklerine boyun eğiyoruz. Adeta azıyor; şımarıyor, kibirleniyor, böbürleniyor, tepeden bakabiliyoruz. İsraf tekbaşına kötü bir  alışkanlık değildir. Peşinden bir sürü melaneti de sürüklüyor diyebiliriz.  Haddinden fazla yemek, içmek, gereğinden fazla gardırobumuzda elbise bulundurmak, bu senennin modası deyip ihtiyaç olmaksızın ikide bir elbise değiştirmek elbette israftır. İsraf insanı ve bulunduğu toplumu saran bulaşıcı bir hastalıktan farkı yoktur. İhtiyacımız kadar olanı almak ve kullanmak esastır. İhtiyacımızdan fazlasını ihtiyacı olana dağıtmak bir müminin beğenilen bir hasleti olmalıdır.  İsrafla birlikte algılarımız da değişiyor. Sırtımıza gereksiz yük bindiriyoruz. Bedenen ve ruhen bizi binbir türlü hastalıklar bekliyor.  Hastalıkların temelinde  bir anlamda israfın etkili olduğunu söyelmemiz gerekir.


İsraf arapça bir kelime olup sarf kökünden gelmektedir. Sarf etmek harcamak anlamına gelir. İsraf ise gereksiz her tür harcamaya denir. Para, mal, mülk olduğu kadar, boş yere harcadığımız zamana da israf denir. İsrafın diğer adı savurganlıktır. Tasarruf ise; israf etmeden ihtiyacımızı karşılamak demektir. Tasarruf harcamayı bilinçli yapmaya denir. Tasarruf para biriktirmenin karşılığı bir mana verilse de, asıl manası her değerin bilinçli, sarfedilmesi, harcanması, tüketilmesi ve kullanılması demektir.

Lüks konumuna giren herşey, israfın bir başka yönünü bize gösterir. Toplumda onca muhtaç varken, bizim son model eşyalar almak, ancak nefsimizi tatmin etmekten öte, onu azdıran bir takım davranışlar olarak görmemiz gerekir. İnsan en iyisine  layık demek başka bir şey, altından gümüşten arabam olsun demek apayrı bir şeydir. Uç ve marjinal herşeyden kaçınmamız gerekir. Hepten sıkı ve cimri olmak yerine bilinçli tüketici ve kullanıcı olmak, aynı zamanda itidalli olmak gerekir. 

Günümüzde bir de, piyasada yer alan elektronik aletler, özellikle, bilgisayarlar, tabletler, akıllı telefonlar neredeyse hergün yeni bir modeliyle insanın karşısına çıkıyor. Yeni yeni uygulamalarıyla, yenilenen fonksiyonlarıyla insanı cezbedebiliyor. Her cihaz ve her alet bir takım işlevleriyle maddi değere haiz olabiliyor. Buna rağmen ihtiyaç duyduğumuz bir aleti almak için, en pahalısından değil, bizim işimizi görecek nitelikteki uygun olan bir cihazı almamız daha yerinde bir tutum olur. . Fazlası ise asla kullanmayacağımız, gereksiz donatılarla dolu bir aleti, değeri o olsada fahiş fiyatlarla onu edinmek ne kadar doğrudur!.. Çünkü bir sene içinde bile bir aletin yenileri piyasaya çıkabiliyor. Bunu da düşünmeliyiz.

Nasıl ki;  haram olan içkinin bir damlası bile haram ise, o içkinin azı da, çoğu da haramdır. Aynı şekilde israfın azı da, çoğu da haramdır. Kötü alışkanlığa sigaryla başlayan bir kişi, zamanla alkole, uyuşturucuya ve birbirine zincirleme olarak bir çok kötü alışkanlıklara da mübtela olabiliyor. Kaçınılmaz son, insan kendinden bile utanır hale gelebiliyor. Beden ve ruh sağlığı çöküyor ve itibarını kaybedebiliyor. İsraf öyle bir şey işte!.. İslam’dan uzaklaşan, Allah’ın sevgisinden mahrum olan kişi, aynı zamanda toplumun sevgisinden de mahrum duruma düşüyor. O halde israftan kaçınmalı ve  Allah’ın sevmediği bütün kötü  fiilerden uzaklaşmalıyız.


Niyazi Özdemir

26 Aralık 2016 Pazartesi

Hakikat Bunu Gerektirir


Edebi bir eser, bir yazı okuduğumda, bir resim, bir heykel, bir mimari gözlerimde canlandığında, önce onunla hislerimle  bir yakınlık kurar, sonra da düşüncelerimle bu sanatsal eserin bana bıraktığı değerler üzerinde kafa yorarım. Adı üzerinde sanatsal değerl olan bütün sanat eserlerinin bir eleştiriden geçtiğine inanırım. Neye inanıyor, neye heyecan duyuyor, neye hayal kuruyor ve neye ümit besliyorsak, kültürümüzü de o çerçevede genişletiyoruz demektir.

Bir yazıya, bir sanat eserine kendi zaviyemden bakarak, hakkaniyetle davranarak görüşlerimi belirtir ve yorumlayarak katkı sağlamaya çalışırım.  Karşımdaki kişinin yaşı, başı, zihniyeti ya de siyasi görüşü benim için önemli bir kriter değildir.  Onu kırmamak adına kelimeleri ve cümlelerimi titizlikle seçerim. Bu benim insana ve sanatçıya olan değer verişimdir. Aynı titizliği karşımdaki kişiden beklemek hakkımdır ama, ben yine o kişinin terbiyesine bırakırım. Önemli olan üzüm yemektir, bağcıyı dövmek benim asla düşünüp de yapmak istemediğim en son şeydir.

Elbette birbirimizin yaptıklarını ve hatta davranışlarını eleştirelim. Doğru, iyi ve güzel yanlarını öne çıkartalım ve övelim, övgüye layık olduğunu söyleyelim. Diğer yandan da yanlış, çirkin ve kötüyü de güzel bir üslupla söyleyelim. Yerden yere vurmak yerine hatalarını gösterelim ve eksikliklerini birlikte tamamlamaya çalışalım. Çünkü hiçbir yazar ve sanatçı  birbirinin hasmı değildir. Birbirini kıskanamaz ancak gıpta edebilir. Arada tatlı bir rekabet başlar ki; o bizi topyekün hem ahlaken hem de kendi marifetimiz ve maharetimizi arttırır bizi olgunluğa ulaştırır.

Hülasa hepimiz birbirimize yardımcı olmalıyız. Önyargısız, hoşgörülü ve iyiniyetle birbirimize yaklaşmalıyız. Unutmamamız gerekir ki; herkes birbirinden etkilenir ve zamanla fikirler de, davranışlar da değişebilir, doğruda, iyide ve güzelde birleşebilir.   Hak ve hakkaniyet yerini bulur; hakikat bunu gerektirir.

Profösör

12 Ekim 2015 Pazartesi

Eğitim Gönül İşidir.


Eğitim gözgöze ve gönül gönüle yapılan bir  iş, eylemdir. Kesinlikle sıradan bir iş, sıradan bir eylem değil; insanlık idealinde yapılan kutsal bir hizmettir. 
Eğitim hak ile batılı birbirinden ayırdedebilmek için cehaleti yenmektir. 
Eğitim, zulmetten nura doğru yolda yürümek, adaleti temin etmek, ahlaklı ve seciyeli nesiller yetiştirmektir. Onun için eğitim gönül işidir.

Profösör

23 Nisan 2015 Perşembe

Hilal İslam'ın Sembolüdür


Kur'an  kulun iyi insan ve iyi bir müslüman olmasını istiyor. İyi bir insan ve iyi bir müslüman olmanın ölçüsü ve timsali Allah'ın gönderdiği peygamberleridir. İslam'ın peygamberi de fahri alem Hazreti Muhammed'dir. Onun gibi olmak, Onun gibi yaşamak insanlık ve müslümanlık şuurudur. Peygambersiz din olmadığı gibi, peygmbersiz kitap da olmaz. Peygambersiz kitabı anlamak da mümkün değildir. Peygamberimizin keavilleri, fiilleri ve takrirleri Kuran'ın kendisidir. Kuran'ı hakkıyla anlamak, feyiz almak ancak, Peygamberimizin hayatını bütünüyle öğrenmek, o devrin bütün değerlerini özümseyerek bilmek ve Peygamberimizin ahlakıyla ahlaklanmakla mümkündür. Asr-ı Saadetle birlikte geçmişi ve geleceği bir bütün içinde algılamak gerekir. Bir ayete sadece kendi manasıyla değil, Kuran'ın bütün ayetlerini hesaba katarak okumak, anlamak ve feyiz alarak öğrenmek gerekir.

İslam dini alem-i nizamın mukaddes bir manzumesidir. İslam kültürü bu manzumenin bir ahenk içinde yaşanmasını tesis eder. Mübarek saydığımız geceler miladi takvime göre değil, ay takvimine göre idrak edilir ve bu gecelerde müminler, dualarla, niyazlarla vaktini ibedetlerle geçirirler. İslam şuuru günahlardan arınma, bilgili ve bilinçli olma halidir. Regaip Gecesi de müslümanların önem verdiği, müminlerin isteklerinin kabül gördüğü bir gecedir. Bu gecede Allah kullarıra ikram ve ihsanda bulunur.

Bir insanın salih kul olması, Allah'ın rızasını kazanmasıyla mümkündür. Allah'ın rızasını kazanmak ancak, Arif, abid ve salih amellerle  mümkündür. Dikkat etmemiz gereken en önemli husus cehalettir. cehalet müesses nizamı yıktığı gibi, kulu da, insanı da perişan eder, Allah ve insan karşısında mahçup duruma düşürür. Üzülerek söylemeliyiz ki; Regaip Gecesiyle ilgili İslami referansları olan, yazar ve çizerlerin,  internette, sosyal medya sitelerinde kullandıkları dolunaylı cami fotoğrafları cehaletimizi belgeliyor. Oysa bir ayın bitişi ve yeni bir ayın başlangıcı ayın ondördü olan dolunayla ifade edilmez. Bu ancak hilal ile ifade edilir. Hilal aynı zamanda İslam'ın vazgeçilmez bir sembolüdür. Bilvesile Leyle-i Regaib'iniz mürarek olsun.

Profösör

5 Mayıs 2014 Pazartesi

Toplu Halde İntihar Ediyoruz!


İntihar canına kıymak demektir.Hiç bir şuurlu insan canına kıyamaz, kıymaz. Hiç bir canlı bile bile kendini yakmaz, kendini uçuruma atmaz. Neyin iyi neyin kötü olduğunu bilmek yetmez.  İyi ve kötünün bize kazandırdığı ve kaybettirdiği şeyleri bilmek ve bu bilinçle yaşamak için bir mefkureye sahip olmak gerekir. Şuurlu olmak zorundayız. Herkes bunu yapıyor bende aynısını yapayım ne olacak demek, şuursuzluktur. Sürüdeki bir  koyunun uçuruma atlamasıyla  sürünün tamamının arkasından gitmesi topluca intihar anlamın gelir. Demek ki sürü olmayacağız. Önde gidenin yanlışına ortak olmayacağız. İnsan olmanın şuurunu önce bireyselliğimizde ve sonrada toplum bilincinde yaşayacağız. 

Yemede, içmede, giyim kuşamda, sanat ve kültür anlayışımızda, sosyal ilişkilerimizde, eğitimde, sağlıkta, emniyette ancak insan onurunu koruyan evrensel değerlerde buluşacağız. Yaşamı körükörüne ve doğmatik bir toteme inanarak sürdürmeyecek ve sürü psikolojisi içine düşmeyeceğiz. 

Kent hayatıyla birlikte ne yazık ki, maddeye dayalı, lüks ve konforu elektronik ortamda yaşama sevdası insan genetiğini, ruhsal ve biyolojik olarak bozan etkilerini üzerimizde taşıyoruz. Doğal beslenmeden uzak, genetiği bozulmuş hormonlu ve amblanjlı besinleri tüketiyoruz. Şişirilmiş tavukları, ekşimeyen yoğurtları, vitamini alınmış sütleri, mukavva kutusunda sıvı halindeki yumurtaları tüketiyoruz. Öyle bir toplum haline getirildik ki; yediklerimizin ne tadı, ne kokusu, ne de rengi tabii beslenmemize uygun değil. Ne yazık ki; toplu halde intihar ediyoruz. 

Hesap makineleri çıktığı çıkalı  hafızamızı kaybettik. Annemizin, öğretmenimizin, arkadaşlarımızın telefonunu ezbere bilmiyoruz artık. Herşey elektirik cihazlarda kayıtlı. Kitaplar tozlu raflarda kaderine terkedilmiş. Bir şey mi öğrenmek istiyoruz, internetin kirli bilgi dünyasına açılan arama motorlarından  şipşak öğreniveriyoruz. Edindiğimiz bilgi doğru mudur, doğrulanmış mıdır, güvenilir midir, hangi saikle yüklenmiştir? Bunu hiç önemsemiyoruz. Oysa her bilginin bir hayati değeri vardır. Yoksa biz uçuruma mı gidiyoruz.

İrademizi başkasının iradesine ipotek ettirmişiz. Biz biz olmaktan çıkmış, bencil, sadece kendini düşünen, menfaatperest, agresif, hoşgörüsüz, saldırgan bir mahluk haline getirilmişiz. Yıllar önce Guyana'da tarikat liderleriyle birlikte huzura kavuşacağız deyip,  topluca kilisede siyanür içen yediyüzelli müridin ölümü insanlığa ibret olmamış. Bir atom alimi, sessizliğiyle düğmeye basabilir. Bir bomba patlar, bir kimyasal gaz yön değiştirir masum insanları ölüme götürebilir.  

İntihar sadece bir anlık ruhsal bunalımla kendini asmak, bileklerini kesmek, bir kutu hap içmek değildir. İntihar sadece köprüden ve yüksekten atlamak değil; azar azar, yavaş yavaş kendini yok etmek ve bitirmek demektir. Sigara içmek, içki, uyuşturucu, insanı tahrib eden maddeler kullanmak, kumar oynamak,  ahlaki değerleri yitirmek demektir. intihar bedenen ve ruhen kutsal varlığımızı yok etmektir. İntihar cehalete boyun eğmek, İslam'dan uzaklaşmak, insanlıktan uzaklaşmak, vicdandan uzaklaşmak demektir. O halde topluca, hep birlikte Allah'ın ipine sarılmaktan ve hükmüne teslim olmaktan başka bir çaremiz yoktur. İslami hayat ebedi huzur ve mutluluktur.

Profösör
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...