İzleyiciler

23 Nisan 2015 Perşembe

Hilal İslam'ın Sembolüdür


Kur'an  kulun iyi insan ve iyi bir müslüman olmasını istiyor. İyi bir insan ve iyi bir müslüman olmanın ölçüsü ve timsali Allah'ın gönderdiği peygamberleridir. İslam'ın peygamberi de fahri alem Hazreti Muhammed'dir. Onun gibi olmak, Onun gibi yaşamak insanlık ve müslümanlık şuurudur. Peygambersiz din olmadığı gibi, peygmbersiz kitap da olmaz. Peygambersiz kitabı anlamak da mümkün değildir. Peygamberimizin keavilleri, fiilleri ve takrirleri Kuran'ın kendisidir. Kuran'ı hakkıyla anlamak, feyiz almak ancak, Peygamberimizin hayatını bütünüyle öğrenmek, o devrin bütün değerlerini özümseyerek bilmek ve Peygamberimizin ahlakıyla ahlaklanmakla mümkündür. Asr-ı Saadetle birlikte geçmişi ve geleceği bir bütün içinde algılamak gerekir. Bir ayete sadece kendi manasıyla değil, Kuran'ın bütün ayetlerini hesaba katarak okumak, anlamak ve feyiz alarak öğrenmek gerekir.

İslam dini alem-i nizamın mukaddes bir manzumesidir. İslam kültürü bu manzumenin bir ahenk içinde yaşanmasını tesis eder. Mübarek saydığımız geceler miladi takvime göre değil, ay takvimine göre idrak edilir ve bu gecelerde müminler, dualarla, niyazlarla vaktini ibedetlerle geçirirler. İslam şuuru günahlardan arınma, bilgili ve bilinçli olma halidir. Regaip Gecesi de müslümanların önem verdiği, müminlerin isteklerinin kabül gördüğü bir gecedir. Bu gecede Allah kullarıra ikram ve ihsanda bulunur.

Bir insanın salih kul olması, Allah'ın rızasını kazanmasıyla mümkündür. Allah'ın rızasını kazanmak ancak, Arif, abid ve salih amellerle  mümkündür. Dikkat etmemiz gereken en önemli husus cehalettir. cehalet müesses nizamı yıktığı gibi, kulu da, insanı da perişan eder, Allah ve insan karşısında mahçup duruma düşürür. Üzülerek söylemeliyiz ki; Regaip Gecesiyle ilgili İslami referansları olan, yazar ve çizerlerin,  internette, sosyal medya sitelerinde kullandıkları dolunaylı cami fotoğrafları cehaletimizi belgeliyor. Oysa bir ayın bitişi ve yeni bir ayın başlangıcı ayın ondördü olan dolunayla ifade edilmez. Bu ancak hilal ile ifade edilir. Hilal aynı zamanda İslam'ın vazgeçilmez bir sembolüdür. Bilvesile Leyle-i Regaib'iniz mürarek olsun.

Profösör

6 Nisan 2015 Pazartesi

Din Dersleri Kaldırılmalıdır Hezeyanı


İslam dinini laisizm taassubuyla, hristiyanlık gibi dünya hayatını ayrı bir yerde, ahiret hayatını da ayrı bir yerde görmek isteyenlerin r çıkmazda olduklarını söyleyebiliriz. Oysa din hayattır. Dünya hayatında mutlu mesut yaşamak istiyorsak; dinin vecibelerini yerine getirmek aynı zamanda kulun boynunun borcudur. Bir siyasinin mecburi din dersleri kaldırılsın demesi Türkiye şartlarında bir hezeyandır. 

Sosyolojinin temelinde de  din vardır. Dini hayat toplumları şekillendirir ve toplumlara yön verir. Türkiye'de yaşayan farklı dinlerde ve anlayışlardaki insanların birbirlerinin inançları ve akideleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmaları, karşılıklı iletişimin de sağlıklı olması için gereklidir. Dostluk ve barışın da temelinde bu vardır. İnanç ve ifade özgürlüğü, sadece toplulukların, cemaatlerin ve grupların değil aynı zamanda bireyi de esas alan farklılıkları birer zenginlik olarak görmenin bir yansımasıdır. 

Biz toplum olarak, farklılıklarımızı zenginlik olarak sayan, laiklik ilkesiyle de birbirinin inancına müdahele etmeden, hatta bundan dolayı birbirine saygı duymamızın gerektiğini bilen bir milletiz. Fakat birbirimizin dini inancını ve anlayışlarını bilmek zorundayız. Bazen bu bize okullarda mecburi ders olarak da karşımıza çıkar. Bu ülkede etnik kökende bir çok vatandaşımızın yaşadığını düşünürsek ortak bir kadere de milletçe sahibiz demektir. Türkçenin okullarda mecburi olması da, ortak bir devlet ve millet varlığının bir gerekliliğidir. Türkçe dersinin zorunlu olması bundandır. Türkçe dersini okullardan kaldırılmalıdır diyemediğimiz gibi, mecburi din dersinin de kaldırılmasını taleb edemeyiz. Farklı inançtaki ve etnik yapıya sahip olan vatandaşlarımız, vatandaşlık hakkı olarak zaten kendi değerleriyle ilgili çözüm süreci içersinde hakları verilmektedir. Zorunlu din derslerinin okutulması son yapılan Milli Eğitim Şura kararları olduğunu da hatırlatmak isterim. Bu böyle biline!..

Profösör

5 Nisan 2015 Pazar

Bu Nasıl Bir Zihniyet!..


Şu bizim internet servis sağlayıcıları, kıran kırana rekabet içersinde yeni müşteriler kazanmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Gece demez, gündüz demez cep telefonlarımız aranmakta,  iletiler gelmekte. Biz hiç bir internet servis sağlayıcısına cep telefonumuzu vermediğimiz halde, ama onlar bir şekilde elde ediliyor, ya da satınalınıyor, sonucunda da bizler rahatsız oluyoruz. Özellikle izin alınmadan kişilerin cep telefon numaralarının temin edilmesi, bir anlamda gasp sayılır. Cep telefonu sahibi olarak, izinsiz cep telefonu numaramızın temin edilip kullanılmasından hem razı değiliz, hem de bundan çok rahatsızız.

Bu tesbitten sonra, telefonla bizi arayan servis sağlayıcı temsilcisi "Bir dakka zamanınızı bize ayırabilir misiniz" diye başlayan konuşmasına "Efendim ev internetiyle ilgili arıyorum" diyor.  Hangi servisi kullanıyorsunuzun cevabını aldıktan sonra, hemen kestirmeden "Filanca internet servis sağlayıcısı olarak, yeni kampanyamıza sizi davat ediyoruz" diyor. Ben de "Filancayla çalışıyoruz memnunuz"  deyince "Ay sonu ne kadar hizmet bedeli geliyor" diye soruyor bana. Ben de rakamı söyledikten sonra, "Arada beş lira fark var, biz daha hesaplıyız. Siz aboneliğinizi sonlandırın, sözleşmeyi bozduğunuz için servis sağlayıcısına ödemeniz için gereken parasal cezayı, biz karşılıyoruz"diyor. Ben de "Kusura bakmayın ama, telefon numaramı bana karşı izinsiz kullanmanızı yadırgıyorum. Ayrıca kendi servis sağlayıcımla yaptığım sözlemeyi tek taraflı fesetmemi teşvik ediyorsunuz. Bunu da ahlaki bulmuyorum. Cezai müeyyideden doğan parayı da, siz ödeseniz bile,  beni  ceza ödeme konumuna sokuyor ve sözünde durmayan bir insan durumuna düşürüyorsunuz. Bu yaptığınızı da bir o kadar yadırgıyorum." der demez telefonunu küstahça  yüzüme kapıyor. Geriye arasam da telefona çıkmıyor.

Vehasıl; toplum ahlakı böyle teşvik ve önerileri kabul ederek, küçük küçük sözünde durmamalarla başlayor. bunun gibi benzer davranışlar doğal hale geldikçe, toplum için için eriyor ve ahlaken çöküyor. . Son zamanları yapılan banka kredi kartları furyasının gekirdiği sonucu da görüyoruz. Efendim banka kredi borçlarını hükümet, devlet ödemeliymiş. Sosyal devlet olmanın bir gereğiymiş!.. Bugün de teröriste terörist  diyemeyenlerin düştüğü bu durum, aynı zihniyet sahipleri değil midir!.. Yol kesecek, cam indirecek, maskeli molotof kullanacak, devlet malıan zarar verecek, sağa sola demir bilyeler fırlatacak, sonra da maskesini çıkartıp fırına  ekmek almaya, berbere tıraş olmaya gidecek. Takım elbisesini giyip, kıravatını takacak. Medeni bir insan görümünde, toplum içinde kendisine yer bulacak. Toplum uyanık olmalı. 

Profösör

1 Nisan 2015 Çarşamba

Bir İç Sorgulaması


Ömer bey "Ben Ömer bey, nasılsın?" diyerek  kendi kendini bir iç sorgulama gereğini duymuş. Ömer bey bir edebiyatçı, bir edebi mevkutenin sahibi ve bu arada da yayın editlüğünü yapmakta. Sonra "Ben nenedeyim"?" diyor Ömer bey. İnsan kendi kendini sorgulamalı elbette. Aynı zamanda, zaman  zaman kendini konumlandırmalı. Bence aynanın karşısına her geçtiğimizde "Ben kimim, neyin nesiyim?" sorusuyla başlamakla, belki de önce insan olmanın bilincini kuşanmalı. Zaten gerisi çorap söküğü gibi gelecektir soruların birbiri arkası kesilmeden. İşte o zaman "Ben neredeyim?" sorusunun cevabı; ya hakikatler dünyasında Allah'a kul olan bir kul, ya da yalan dünyanın ve nefsin zaafları içinde, kurban olduğunun farkına vacaktır insan. 

İster zirvede ol; Bozdağın tepesinde özgür mü özgür, ister bir uçurumun kenarında tutun kuru bir yaprak gibi.  Seni alsın götürsün bir üfürük rüzgar.  Belki Beydağ barajında boğulmak, Menderes nehrinde sürüklenmek var! Belki dip buçak bir kör kuyudur akibetimizin sonu. Elimizde midir kurtulup yaşamak?.. Asıl mesele bir nefesin diğer nefesi takip edip etmesine bak!.. Duvara da toslarsın, çıkmaz sokaklara da saparsın. Bazen bir labirentte çaresiz, yorgun,  umudunu biteviye kaybedersin. Yoksa kelimeler ve işe yaramayan bilgiler içinde boğulur kalır insan. Yine de bir kurtuluş umudu olmalı insanın. Yaşamaya ve insan onurunu korumaya dair. Evet umut olmalı ve umudu taşıyan insanın içinde inancı olmalı. Ambarda saklanan bir habbe gibi ekilmeyi beklemeli. Ekilmeyi bekleyen bir sevgi tohumu. Başak başak sevgi, şefkat merhameti içinde barındıran bereket olmalı insan. Başak başak barış, kardeşlik ve dostluk kelimelerine sarılmalı insan. Sevmeli ve sevilmeli... "Ben kimim?" ile başlamalı iç sorgulamaya "Ben neyin nesiyim?'le devam etmeli. Sonra da "Neredeyim?" ve "Nerede olmalıyım?" sorularının cevabını vermeli insan...

Şairler bizi şuurlandıran birer insanlık rehberidir oysa. Zindana da düşse insan, inancı varsa, umudu da vardır; o asla orada mahpus da  değildir. Hele haksız yere orada çile çekmek mukadderatında varsa insanın; zindan onun için güllük gülüstanlıktır. Çünkü zindanın küçücük penceresi olsa da, dünyaya kapalı, Allah'a açıktır.

Profösör

Elektrik Kesintisi


Elektirik kesintisi bütün yurtta olumsuz etkilerini doğal olarak gösterdi. Oysa elektirik kesintisi doğal değildi. Mutlaka böyle bir sorunun arkasında bizim bilemediğimiz nedenleri çıkacaktır. Fakat bu nedenleri tam anlamıyla öğrenebilecek miyiz, bunu şimdiden söylemek erken olur. Belki de üzeri kapanıp gidecektir. 

Enerji hamlesinin en yoğun olduğubu dönemde elbette elektrik kesintisi  doğal bir arızayla anlatmak mümkün değildir. Türkiye bir geçiş dönemi yaşıyor. Bunun karşısında  eski Türkiye'nin direnci, ve bunu fırsat bilen ajanların oyunlarıyla  yasadışı bir takım eylemler yapılıyor,  ve milli değerlere saldırılarda bulunuyorlar. Gözü kararmış yaşadışı illegal örgütler "Bakın Türkiye  işte yaşanmaz bir ülke haline geldi" cümlesini hafızalara kazımak istiyorlar. Dış güçler her alanı bir anarşi ve bir teröre çevirebilecek oyunları tezgahlayabiliyor. Adliye basılabiliyor; savcı rehin alınabiliyor. Terörü haklı çıkartan teewetler, açıkçası cinayetler, katliamlar ve ülke iyice karışsın isteniyor. 

Herkes tarafını  yazılarıyla, çizgileriyle, konuşmalarıyla ve tutumlarıyla açık açık belli ediyor. Bu arada ala bir televizyon kanalında ana haberlerde sunucusu,   Cumhurbaşkanlığı Sarayında olan haberleri verirken, haberi her verişinde   "Tartışmalı Saray"  ifadesini ısrarla kullanıyor. Haberi kirletiyor; yüzünü gösteriyor. Yazık!..

Profösör
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...