İzleyiciler

24 Ekim 2015 Cumartesi

Osmanlıda Anne ve Bebeği


Medeniyetimiz  Kutsal İslam  inancına dayanır. Vücuda getirilen her şey sanat ve estetikle hayat bulur. Osmanlı İslam Medeniyeti'nde her şey inanca yorulur; çünkü İslam kalbe dokunur. Hamile bir kadın anne olamamıştır. Anne olamadığı gibi de bebeğini doğuramamıştır. İnsanın içini titretecek, sevgi, şefkat, merhametin   sanatsal bir yansıması olarak da gördüğümüz bu zerafeti, asil duygularla buluşturan, anne ve bebeğini simgeleyen bu mezar taşının bize verdiği medeniyet dersi karşısında adeta nutkumu yutuyorum. 

Ne yazık ki; günümüzdeki   harf devriminin toplumu yozlaştıran yönüyle mezar taşlarına baktığımızda  latin harflerini doğru düzgün yazılıp okunamadığına  da şahit oluyoruz. Derme çatma mezarlıklarda kültürümüzle taban tabana zıt,  latin hurufatın zihnimizde bıraktığı kirlilikten temizlemenin vakti gelmiştir artık. Öze dönüş yeniden doğmak yeniden dirilmektir.   İlkokullarda Kuran'ı Kerim ve Siyer dersinin yanısıra Arapça dersinin de okutulması beni fazlasıyla umutlandırıyor doğrusu.

Medeniyet kendi inancıyla kendi kültürüyle varlığını korur. Milletin değerlerine hitab etmiyen ve milleti yozlaşmaya götüren bir zihniyet, sevgi, şefkat, merhametten habersiz olduğu kadar,  sanattan, estetikten, zerafet ve asaletten de bihaberdir. Son sözüm;  medeniyet ve kültür inanca dayanmalı ve kalbe dokunmalıdır.

Profösör

22 Ekim 2015 Perşembe

Kuru Yaprak


Ey düşmemek için rüzgara direnen yaprak. 
Bırak kendini boşluğa sonbahar geldi bak!
Biraz sonra fırtına kopacak yağmur yağacak;
Sallanarak, ıslanarak, bırak kendini bırak!..

Profösör

20 Ekim 2015 Salı

Buruk Bir Tebessüm


Bir ah çekmek geldi içimden; kadim bir sızıydı kopan yüreğimden. Sanki sen ve ben cennetten kovulmuş gibiydik. Sen ve ben günah işleyen bir ısırık meyve yedik. 
.......
Sen ve ben nefsin kurbanıyız dedik. Sen ve ben şeytana uyduk yenildik. Sen ve ben  günah işledik; cennetten kovulduk. Sen ve ben dünyaya mahkü edildik.
.......
Kaç kere huzura çıktık, kaç kere tövbe ettik bilir misin?.. İnsanız ya zaaflarımıza yenildik. Ayrılık hüznü çökse de yüreğimize.  Gecenin kat kat karanlığında, birbirimize sarıldık tek başına  yanlızlığımızla.
.......
İnsan açlıkla terbiye olur ya!.. İnsan yoklukla başbaşa kalır ya!.. Yalnızlık ondan da beter arkadaş... Yalnızlık sen ve ben ise eğer; bir ömür, bir nefes ve bir tebessüm yeter!..


Profösör

13 Ekim 2015 Salı

Barış Gönülden Yapılmalı


Ah kelimeler!.. Sen de iki yüzlülüğe bulaştın. Ey kelimeler ve kavramlar yerli yerince, doğru dürüst kullanılmadın. Evet bizim kültürümüzde kötü bir şey yapıldığında bunu sürdüren için "İnadına yapıyor!" denir.  İnadına kelimesi olumsuzlukların devamı için kullanılan bir kelimedir. "İnadına barış istiyoruz"   cümlesi ne kadar da kendi içinde çelişkili. İnadına yapılan bir şey hoyratlıktır. Oysa barış insanlık için iyi birşeydir ve barış inadına değil; gönülden yapılmalıdır. 

Proösör 

12 Ekim 2015 Pazartesi

Eğitim Gönül İşidir.


Eğitim gözgöze ve gönül gönüle yapılan bir  iş, eylemdir. Kesinlikle sıradan bir iş, sıradan bir eylem değil; insanlık idealinde yapılan kutsal bir hizmettir. 
Eğitim hak ile batılı birbirinden ayırdedebilmek için cehaleti yenmektir. 
Eğitim, zulmetten nura doğru yolda yürümek, adaleti temin etmek, ahlaklı ve seciyeli nesiller yetiştirmektir. Onun için eğitim gönül işidir.

Profösör

11 Ekim 2015 Pazar

Hayat Koçu


Kim ne derse desin; "Düyada rahatlık yoktur" Fakat insan maneviyatla huzur bulur. Zengin  ve para babası bir insan maneviyatsız moralsiz mutsuz ve huzursuzdur. Evsiz barksız, parasız pulsuz, hatta kimsesiz bir insan gariban olduğu kadar, Allah'tan başka hiçbir kimsesi yoktur. Buna karşılık güçlü bir inancı ve güçlü bir umudu vardır. Makam mevki, şan şöhret sahibi maneviyatsız ve moralsiz zengin kimseden onun gibi  bolluk içinde rahat ve konforlu yaşamasa bile  ondan kat kat huzurlu ve mutludur. Bir insan için en büyük dayanak inancı ve umududur.

Hayat boyunca atacağımız önemli her adımımızı kendi aklımız ve mukeme yeteneğimize güvenerek hareket edemeyiz. Mutlaka tecrübe sahibi büyüklerimizin görüşlerini alır, alanında hocalarımızın rehberlikleriyle problemlerimize doğru çözümler bulur, korkularımızı ve endişelerimizi yenerek, kendimiz için dengeli ve düzenli bir hayat tasavvur ederiz. Bulunduğumuz noktadan hedef noktaya giden mesafeyi doğru bir çizgiyle belirleriz. Böylece özümüzde taşıdığımız inanç ve umutla huzur ve mutluluğu başarıyla elde etmek, ancak çok çalışmanın yanında, iyi hasletleri benimsemeli, kötüleri üzerimizden atmalıyız. Sürekli kendimizi güncellemeli aynı zamanda böylece  yüce bir mefkureye sahip olmalıyız. Madem ki bu dünyaya gelmişiz, bir işe yaramalı ve üzerimize düşen sorumlulukla insanlık idealinde bir hizmete talip olmalıyız.

Başta çocuklar, gençler, yaşlılar, öğrenciler, iş adamları, evli kadın ve erkekler, engelli hastalar, yatalaklar, para, mal mülk, makam mevki, şan şöhret sahibi sanatçılar, sporcular ve daha niceleri bir takım nedenlerle kendilerini ağır bir baskı altında hissederler. Sadece ekonomik açıdan değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik açıdan da stratejik bir yol haritasına gereksinim duyarlar. Bunların arkalarında teknik danışmanları olduğu kadar; kendileriyle gönül bağı kuracak, maneviyat ve moral değerleri aşılayacak, kendilerini iyi hissettirecek yaşam koçlarına ihtiyaç duyarlar. Kimilerine göre yaşam koçu kendilerini takib eden ve kendilerini asla yalnız bırakmayan gölgeleri gibidir. Buna kendi kültürümüzde "koç" yerine  "hoca" da denir.

Profösör

6 Ekim 2015 Salı

Kelimelerin Sırrı, Dilin Sırrıdır.


Kelimeler sırlıdır; dilin sırrını ancak kelimeler dünyasında yaşayanlar çözebilir. Dil eninde sonunda akla, fikre hitap ettiği kadar gönüle hitap eder ve gönüle işaret eder. Akıl ve fikir olarak birbirimizden farklı düşünebiliriz. Esas olan da gönül birliği olşturabilmektir. Çünkü gönül birliği insanlık ülküsüdür. Herhangi bir konuda aklen ve fikren ne kadar ikna olursak olalım yine de, bir olguyu içselleştirmemiz ve gerçek olarak kabül etmemiz mümkün değildir. İhtilaflı bir konuda ne kadar tartışırsak tartışalım; en son müracaat edeceğimiz merci kalbimizdir. Kalp onaylamadıkca ve doğrulamadıkça  bir olgu gerçek olmaz. Ancak bir olguyu kalbimiz onaylayacak ki hakikat kalbimizde taht kurabilsin, içimiz hakikate ısınabilsin ve insan gönül rızasıyla hakikate teslim olabilsin.

Profösör

5 Ekim 2015 Pazartesi

Evsiz ve Yurtsuza Yardım


En büyük vatan insanın kendi evidir. Kendi evi kadar kalblerdeki yeridir. Ne acıdır evsiz barksız kalmak. Ne zordur yurdundan sürülmek, vatanından ayrı kalmak!.. Sokakta aç ve bi ilaç yaşamak; parklarda, köprü altlarında,  mezarlıklarda barınak aramak. Kimsesiz, yapayalnız güçsüz ve takatsız kalmak.


Biz ki; sıcak yataklarımızda sükun içinde yatıyoruz. Ne yazık ki soframıza konan nimetleri yeriyoruz. Biz ki hayata pembe gözlüklerle bakıyor, bencilliğimizle başbaşa kalıyoruz. Sokakta kalmak nedir, yurdundan apar topar ayrılmanın ne demek olduğunu bilmiyoruz. Arkadaş; bu dünya imtihan dünyası; biz de onlar gibi olabiliriz. Dünya insanlık savaşı veriyorsa eğer; biz bu savaşın neresindeyiz!..

O halde biraz vicdan muhasebesi ve biraz da  insaf muhakemesi yapalım.  Biraz kendimizi sorgulayalım. Nerede insanlık; nerede adalet, nerede hakkaniyet!.. Ey adalet sabırla seni bekliyoruz!.. Ey kimsesizlerin Kimsesi evsizlere ev, yurtsuzlara yurt ver!.. Ne olur onlara bir gülümseyiver!..

Profösör

4 Ekim 2015 Pazar

Hatırlatma



Gençlik; bir siyah beyaz bir fotoğraftı o zaman... Bakışlara bak; ne kadar yürekten ne kadar içten inan!.. İnanç vardı, umut vardı o zaman. Bir de gelecek olan;  beklenen an. Şimdi her nefes; ömür demektir... Şimdi son nefes ölüm demektir. Şükür; nefes alıp vermek, zikir; kullun bilincine ermektir. 

Profösör

3 Ekim 2015 Cumartesi

Tusunami!..


Bir tarafta açlık, kıtlık, susuzluk, salgın hastalık...  Bir tarafta varil ve misket bombaları, katliamlar, yıkımlar, toplu ölümler... Yerinden yurdundan edilenler. Bütün insanlık sınavda;  kalbi sökülen bu çağdaş dünyada. Çılgın gibi gökten yağmur yağsa, deniz derya olsa bu toprak. Uçsuz bucaksız çöller tusunamide. Susuzluk yüreğimizi bir kere yaktı ya!.. Dev dalgalara bürünmüş bu kızgın  toprak üzerimize gelip bizi bir hamlede yutsa. İnsanlık yalana teslim bizi unutsa da; biz hakikatte varız ya!..

Bu dilek olmaz, böyle dua kabul olunmaz. Zulme uğrayanların zulmü hiç bir zaman yerde kalmaz. Hak ve adalet adına ey insanlık inin artık fildişi kulenizden!.. Bir tarafta şaşalı sosyetik hayat... Gökdelenler, yazlıklar, villalar ve malikaneler... Bi tarafta sefalet teneke barakalarda barınanlar, varoşlarda  yaşayanlar, karton kutularda uyuyanlar. 

Böyle hak ve hukuk, böyle adalet ve insaf vicdan ölçülerinde  tartılmaz. İnsan sorumluluk duygusuyla ancak  insani ve vicdani olarak huzurludur. İnsan iyilik yaptıkça ve iyilik buldukça mutludur. Bir insanın gülümseyişi demek, bütün insanlığın gülümsemesi demektir.

Profösör
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...