İzleyiciler

25 Haziran 2015 Perşembe

Algı Yönetimi


























Kurt kuzuyu yemek istesin bir kere!.. Mazerete gerek yok ki!.. Bütün şer güçler birleşir bir kişiye hedef alıyorsa, biz nerede duruyoruz bir kere ona bakmak lazım. Ayan beyan her şey belli. Önce algı yönetimi, sonra da aykırı da olsa, milletin değerlerine sadırılar yapılıyor.  Ancak şuurlu insan ve müslüman bu tehlikeyi  görebilir ve zulme karşı çıkabilir.

Profösör

Söz ve Davranış



Söz ağızdan çıktı mı bumerang gibi tekrar sahibini bulur. Aynen yapılan iş de iyisiyle kötüsüyle sahibine aittir. Sahibini yüceltir, yada küçültür. Doğru bir iletişim kurmak için önce iyi niyet ve sonra da iletişimin ne amaçla yapıldığını iyi bilmek gerekir. İletişim kurmasını bilmeyen kişi ayetler, hadisler okusa da, ya da büyüklerin sözlerinden örnekler verse de, ve hatta ağzıyla kuş tutsa bile hiç bir gönüle giremez, orada yer edemez. Karşı tarafın zaaflarını, hatalarını günahlarını öne çıkartarak, onu küçültmek yerine, onun iyi taraflarını görerek, oradan yola çıkarak iyi bir diyalog geliştirmek en akıllıca yoldur. Yoksa kendi monoloğumuz içinde  boğulur kalırız. İletişimin en önemli tarafı da, karşımızdakiyle iyi bir diyalog kurabilmektir.

Hangi fikre, hangi duyguya sahip olursak olalım, ahlaki ilkeler çerçevesinde her davranışımızın da karşı tarafı etkileyecek ve onu ilerisi için söz dinleyici bir tutum içine sokacaktır. Ön yargıyla kişileri infaz etmek yerine, onları ötekileştirmeden anlamak önemlidir. Kuracağımız diyaloglar, doğru iletişimle oluşturacağımız empatiler bir bir işimize yarayacaktır. Bir kişiyi eleştirmemiz gerekirse önce kendi hatalarımızdan konu açarak karşımızdakini eleştirmeli, ancak edep dairesi içinde kalarak birbirimizle, tartışabilmeliyiz. Karşımızdakini ne göklere çıkartmalı, ne de onu insan içinde asla küçültmemeliyiz.

İnsanız ya; hata da edebiliriz, suç da işleyebiliriz. Önemli olan hatanın da suçun da bir daha tekrarlanmamasını sağlamaktır. Bir de kasten ve teammüden bir suçun işlenmesini önlemeye çalışmamazdır. Her ne olursa olsun, mer'i yasalar, ahlaki ilkeler, toplumsal örf ve ananelerin aydınlattığı bir sosyal yaşam içinde haddimizi bilmeliyiz. Genel ahlak ve adaba aykırı hiç bir davranışın içine girmemeliyiz. Çünkü söz de davranış da bir gün geri dönüp sahibini bulacaktır.

Profösör


24 Haziran 2015 Çarşamba

Şimşek Çaktığında, Gök Çatırdadığında



Şimşek üstüne şimşek, arkasından gökyüzü çatlarcasına  gök gürültüsü ve evde yalnız olduğumu düşündüm. Sanki çocukluğum geri dönmüştü. Evin damı akıyor muydu, kiremitler aktarılmışmıydı düşüncesi  beynimi tümüyle kaplamıştı. Ne çocukluk geçirmiştik; yağmur yağar kırık kiremitlerden dolayı odaya damlama yapardı.  Tavanımız kontreblaktan yapılmıştı. Yağmur damlalarının oluşturduğu göletçik, alt tarafa harita gibi şekiller oluşturuyordu. O zaman onun da çaresini bulmuştuk, merdivenle tavana çıkar, her yağmur yağışında damlayan yere büyükçe bir tencere koyardık. Bir nevi damlamayı önlemek için  böyle geçici bir çareye sığınırdık.

Düşünüyorum da yağmur rahmet olduğu kadar aynı zamanda biraz da hüzün demektir. Altmış yaşın adamı olarak yağmur yağdığında yalnızlığımı hissederim. Kendime dönerim. Bir taraftan da şimşek çaktıkça ürperir, gök gürleyip çatırdayınca da içimde sakladığım ve bir yorgan gibi üzerini örttüğüm çocuksu korkuyu yine kendi içimde paylaşırım. Rahmetli halamı anıyorum ara sıra, o yağmur, kar fırtına olduğunda, hele şimşekler ardı ardına çakıp da gök çatır çatır çatırdadığında, yağmur bardaktan boşanırcasına yağdığında "Allah dışarıda kalanlara, evsizlere yardım etsin" derdi.

Evinden yurdundan olmuş nice insanlar var, nice insancıklar, çoluk çocuk, yaşlı ve hastalar var. Fakirler ve sefalet içinde yaşayanlar var. Unutmadan söyleyelim ki; iyi ki ramazan var. Bu ramazan ayında kendinden başkasını düşünen ve darda kalanlara yardım elini uzatan insanlar ve müslümanlar  var... 

Profösör

17 Haziran 2015 Çarşamba

Ramazan Anısına


Uzun boylu, kılıç gibi bir adam; kabzası gül dalından. Her an yerinden fırlayacakmış gibi duran bir adam. Sedef kakmalı kınından çıkmasın bir kere kılıç!.. Kara kaş, kara göz, kara sakal; başında sarık, boynunda şal. Uzun kaftanıyla, büzgülü şalvarıyla, ibrişim kuşağıyla muhteşem bir sultan. Fetihler, Fatihler; fetholunmuş yerler; bir elinde adaletin kılıcı, bir elinde tevhid sancağı. Yüreği sevgi dolu, sefkat ve merhamet membağı. İşte bak!.. Selatin camilerinde ışıl ışıl yanan mahyalar, minarelerinde okunan ezanlar. Yaşasın İstanbul!.. Kutsal ramazanda bir huzursun. Ey İstanbul!.. avare aşıklarınla mutlusun!..
Profösör

5 Haziran 2015 Cuma

Akrobasi Yeteneği


Hayata tutunmak için inanmak ve umutla yol almak gerek. Her şarta göre yetenek kazanmak ve  bilinçli olmak gerek. İnsanın refleksleri duygu ve düşüncelerine bağlı kalırken, hayvanlarda hatta böceklerde durum dürtüden ibaret fıtratlarına kodlanmış olabilir. 

Nafakasını arayan bir böcek beklemediği bir durumla  küçük bir  bitkinin dalında asılı kalabilir. Onun fıtrattan olan yeteneği akrobasi yapmak değildir. Aynı durum biz insanlar için sonradan kazanılan bir yetenektir. Ancak bu yeteneği kazanmak için çok çalışmayı gerektirir. İbret almak için bu böcek biz insanlara yeter.

Profösör
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...