Şimşek üstüne şimşek, arkasından gökyüzü çatlarcasına gök gürültüsü ve evde yalnız olduğumu düşündüm. Sanki çocukluğum geri dönmüştü. Evin damı akıyor muydu, kiremitler aktarılmışmıydı düşüncesi beynimi tümüyle kaplamıştı. Ne çocukluk geçirmiştik; yağmur yağar kırık kiremitlerden dolayı odaya damlama yapardı. Tavanımız kontreblaktan yapılmıştı. Yağmur damlalarının oluşturduğu göletçik, alt tarafa harita gibi şekiller oluşturuyordu. O zaman onun da çaresini bulmuştuk, merdivenle tavana çıkar, her yağmur yağışında damlayan yere büyükçe bir tencere koyardık. Bir nevi damlamayı önlemek için böyle geçici bir çareye sığınırdık.
Düşünüyorum da yağmur rahmet olduğu kadar aynı zamanda biraz da hüzün demektir. Altmış yaşın adamı olarak yağmur yağdığında yalnızlığımı hissederim. Kendime dönerim. Bir taraftan da şimşek çaktıkça ürperir, gök gürleyip çatırdayınca da içimde sakladığım ve bir yorgan gibi üzerini örttüğüm çocuksu korkuyu yine kendi içimde paylaşırım. Rahmetli halamı anıyorum ara sıra, o yağmur, kar fırtına olduğunda, hele şimşekler ardı ardına çakıp da gök çatır çatır çatırdadığında, yağmur bardaktan boşanırcasına yağdığında "Allah dışarıda kalanlara, evsizlere yardım etsin" derdi.
Evinden yurdundan olmuş nice insanlar var, nice insancıklar, çoluk çocuk, yaşlı ve hastalar var. Fakirler ve sefalet içinde yaşayanlar var. Unutmadan söyleyelim ki; iyi ki ramazan var. Bu ramazan ayında kendinden başkasını düşünen ve darda kalanlara yardım elini uzatan insanlar ve müslümanlar var...
Profösör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder