Geçmişe mazi derler; Bugüne hal... Yarına şimdiden hazırlan; Yarın istikbal.
Profösör
Fotoğraf; Hurşit Akyıl
İslam zenginliğe işaret ederken bir taraftan fakirin yanında durur. Müslüman bir kimse ben zekatımı ve sadakamı veriyorum, hatta her yere de yardımlarda bulunuyorum diyerek aynı zamanda da kendisi lüks ve şatafat içinde yaşayamaz. İslam cömertliği teşvik ettiği gibi, israfı reddeder. Allah'ın bize nimetlendirdiği bir lokma ekmekte bile binlerce açın hakkı vardır. Şuurlu bir müslüman bir lokmanın hesabını verir; bu lokmayı paylayşmasını da bilir. İslam zenginliği sadece madeyle sınırlamaz. Manevi zenginlik maddi zenginliğin üzerinde koruyucu bir sır gibidir. Asıl olan gönül almaktır. Gönül zenginliği bizi dostluğa götürür. Allah dostu olmak demek işte böyle bir şeydir.
Hak ile batıl savaşından elbette hak batıla karşı galebe çalacaktır. Ancak müslümanların insani ve vicdani bütün değerleri inancıyla ve yaşantısıyla özümsemis olması gerekir. Bir insan İslam'la şeref bulur. İslam'ı önce gönlünde bayraklaştırdığı zaman kurtuluşa erer. Gerçek bir müslüman herkes tarafından hayranlık duyulan bir insandır. İnandığı değerler taklide izin vermez; her şeyi düşüncesinde ve duygusunda sorgular; araştırır ve tahkik eder. Allah'tan başka hiç bir kimseyi ilah edinmez. Puta tapmaz ve gönül verdiği kimseleri de putlaştırmaz. Gerçek bir müslümanın algısı kendisine güven duyulacak bir insan algısıdır. Onu olgunlaştıran olgu, İslam ahlakı ve İslam şuurudur.
Birbirimizi sadece algılayabiliyoruz ama birbirimizi asla anlayamıyoruz. Eğer kendimiz dışındaki bütün yaratılmışlara, onları da Allah yarattı deyip; onlara karşı duyarlı olabiliyor ve onlara karşı adil davranabiliyorsak, işte o zaman birbirimizi anlamaya başlamışız demektir. Birbirimizi anlamak demek, aynı zamanda anlaşılmak anlamına gelir. Birbirimizi anlamak, varlıklar aleminde birbirimiz için varololuş bilincine ulaşmak demektir. Varlıklara iyi gözle bakmak, sıkıntılı, ıstıraplı her kim varsa yanında olmak, yarası olanın yarasına merhem olmak, kendini iyilik yapmaya adamak, içten sevmek, şefkat duymak ve merhamet etmek demektir. Hiçbir kimseden bir çıkar beklemeden dost olmak, gönül kazanmak demektir. Anlamak ve anlaşılmak, gönül sahibi olmak demektir. (Profösör)