Kuşlar mı özgürdür gökyüzünde, yoksa sapanla vurulmak
mıdır!.. Çocuklar mı özgürdür
masumiyetinde, yoksa bomba yemek midir!.. Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de,
Yemen’de. Bir yerden bir yere göç eden göçmen kuşlar ve leylekler; onları pusuda bekleyen
kartallarla şavaş ederler. Bu
dünyayı kirletmeyin beyler, ağalar, paşalar, eli kanlı generaller.
Yeter!.. Mazlum bir çocuğun ahı
tutar mı tutar; milyonlarca ölen mazlum insanlar adına “Sizi Allah’a şikayet
edeceğim” der. Kıyıya vuran masum
bir çocuk cesedi; bu ölen masum çocuk hepimizin kabahati. Zulme karşı çıkmak, direnmek; “Vah
vah!” demekle olmuyor. İçimizdeki yara büyüdükçe büyüyor. Aklıselim olan diyor
ki; elinden geldiğince iyilik yap, elinden gelildiğince kötülükleri ve insana
yapılan zulümleri sustur. İnsan
etten ve kemikten değil; bir can taşıyor insan, onu yaşatan ruh ve can. Bir de
kapanmayan bir yaramız var durmadan kanayan!.. Bu akşam bir kuş var pencereme
konan. Belli ki sevgiye, şefkate, merhamete ihtiyacı var inan!.. Belki kursağı
boş, belki susuz, belki yuvasız, belki de aç, belki yaralı ve bi ilaç!.. Sordum
kendi kendime; sureti halde işte güzel bir kuş penceremden parmaklarıma konmuş. Görünen o ki; bir de bunun
sırrı var. Sanki sırrı sureti ben gibi. Onunla aynı frekanstayız. Ne farkeder
ki birbirimizi anlayan ruh ikiziyiz.
Ben dertli bir insanım; o ise güzel bir yaralı kuş.
Profösör