İnsan ne garip bir varlıktır diyesi geliyor kendi kendine insanın. Her insan doğarken ağlıyor, buna karşın bazı insanlar da ölürken gülümseyebiliyor. Dünya hayatına alıştıkça, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan, ömrünü çarçur ettikçe ölümden doğal olarak korkuyor insan. Doğal olarak bu tür insanların ölüm hali de pek içaçıcı olmuyor sanırım. Oysa ömrünü çile içinde geçirmiş, yanarak pişmiş, ömrü boyunca bütün zamanını iyiliklerle geçmiş, gülümsemeyi, gönül almayı insanlık ve vicdan borcu olarak benimsemiş olan bir insan, ölüm döşeğinde bile olsa gülümseyebiliyor. Onlardan birisi de bende inanç ve umuda yönelik izler bırakan, inançlı bir ihtiyar adam. İyilik yaptıkça gülümseyen, gülümsedikçe iyilik yapan sıradan bir müslüman. O bu fane dünyadan göçüp gitse de ömrüm boyunca benimle birlikte yüreğimde yaşayacak olan bir insan.
Hüzünlü bir ortamda buluyorum kendimi bir an. Demek ki vakit tamam. Bir tarafta başı beyaz sarıklı, siyah sakallı genç bir hoca yere diz çökmüş halde, elinde kara kaplı mushafı, etrafında halka yapmış beyaz takkeleriyle talebeler huşu içinde, Kur'an okunuyor evde. Diğer tarafta yerde döşek, ölüm döşeğinde ihtiyar adam ölmekle ölmemek arasında duran bir çizgide. Beyaz sarıklı hoca okumasını bitirir bitirmez yerde sabit yatan, hiç kımıldamayan, ihtiyarın kulağına eğilip bir şeyler fısıldıyor. Belki de "Kelime-i Şahadet"i getirme vakti diyor. sessizce. Ölüm döşeğinde hareketsiz yatan bu yaşlı adamdan, "Şuur içinde ölüyorum" diyen cümlesi dökülüveriyor titrek dudağından. Bir de ne görelim; rengarenk bir kelebek bütün canlı renkleriyle odaya giriveriyor, odanın içersinde ahenkle ve rakseder gibi bir dönüş yaptıktan sonra, bütün renklerini bize bırakıp, pencere camından çıkıp gidiveriyor. Sonra yaşlı adam; kirpiklerini kırpıştırarak son bir kez bu fani dünyaya gözlerini tebessümle açıp kapatıyor. Sanki kuş gibi hafifliyor, kelebek gibi uçup gidiyor. Huzur içinde ruhunu O'na teslim ediyor.
İlk kez böyle bir ölü evindeyim. Huzur içinde ölen ihtiyar adamın arkasından hiç bir ağlaşma hiçbir yok, sızlaşma yok; sadece her yeri kaplayan derin bir hüzün var. Ona bakılırsa asıl hüznü ben yaşıyorum onu özleyen yüreğimde. Dünyayı terkederken bile gülümsemesini esirgemeyen ihtiyarı özlüyorum. Sağlığında hiç düşürmediği dilinden "İyilik yapın, iyilik bulun" cümlesi dudağından dökülürken bile, kelebek kanatları gibi kırpıştıran kirpiklerini anımsıyorum.
O benim için bir inaç, bir umut ve bir tebessüm mektebiydi. O benim için tutunacak bir dal gibiydi. O geçmişle geleceğin sanki bir anahtarıydı. O kinden kibirden arınmayı bilen bir insandı. İşte o ihtiyar adam, bana harfleri ilk öğreten, benim biricik sevgili hocamdı.
O benim için bir inaç, bir umut ve bir tebessüm mektebiydi. O benim için tutunacak bir dal gibiydi. O geçmişle geleceğin sanki bir anahtarıydı. O kinden kibirden arınmayı bilen bir insandı. İşte o ihtiyar adam, bana harfleri ilk öğreten, benim biricik sevgili hocamdı.
Profösör
2 yorum:
Allah razı olsun. Dostlarımız sağolsun.
Yorum Gönder