Yüce kitabımız Kuran-ı Kerim evlerimizin duvarlarında asılı duran, sadece ölülenimizin arkasından okunan bir kitap olarak algılandığıda, hayatımıza yön veremiyorz; doğru yolda yürüyemiyoruz ve Allah'ın sevgili kulu olup, Allah'ın rızasını kazanamıyoruz demektir. Osmanlı türkçesi bizim medeniyetimizin birinci basamağıdır. Osmanlı türkçesini öğrenmek demek, mezar taşlarını, çeşme taşlarını okumak demek değildir. Bundan da öte, bir zihniyet değişimidir.
Osmanlı bakiyesi nereden nereye geldiğimizin bir sır küpüdür sanki. Gerek Türkiye'de gerek Osmanlı hakimiyeti altındaki coğrafyada bulunan ülkelerdeki arşivlerde, kütüphanelerde, müzelerde milyonlarca eserin, vesikanın ve belgenin hala günümüze aktarılması bekleniyor. Türkiye ve dünya tarihini ilgilendiren bu saklı belgelerin gün ışığına çıkmasıyla gelecek neslimizin insanlık rotasını yeniden belirleyecektir.
1928 Harf inkılabıyle bir gecede toplum cahilleştirildi ve karanlığa gömülmek istendi. Latin harfleriyle arapça, farsça kökenli kelimeler katledildi. Ne doğru yaızlabildi, ne de doğru telaffuz edilebildi. Mahreçler yok edildi. Sonra konuşulan türkçeye öztürkçe zerkedilerek, sözüm ona bütün yabancı kelimeler yerine uydurukça kelimeler türetildi. "Subay mubay, bayan mayan"la başlayan, sonra "ulusal düttürü, tin, tittin" gibi kelime ve tabirlerle türk toplumu ne yazık ki yozlaştırıldı. Oysa bütün latin kökenli yabancı kelimeler hayatımıza yön verildi. Batı kültür sömürgeciliği ister istemez iliklerimize kadar işledi. Sonra giyim kuşam, yeme içme alışkanlığı da batı taklitçiliğiyle bu güne kadar sirayet etti.
Bir lisanı yok ederseniz bir milleti yok edersiniz. bir lisanı yok ederseniz, o milletin bütün değerlerini yok edersiniz. O milletin inancını, umudunu ve ahlakını yok edersiniz. Özgürlüğünü elinden alıp, batı taklitçisi bir maymuna çeviririrsiniz. Bugün divan edebiyatına ve tasavvuf edebiyatına vakıf kaç münevverimiz var!. Bugün kaç kişi basit bir osmanlıca türkçesiyle yazılmış "Nutuk"u okuyabilir ve anlamına vakıftır!. Artık yeniden uyanışın ve dirilişin zamanıdır. Yeni Türkiye'nin rotası kültür devriminden ve yeni medeniyet tasavvurundan geçiyor. Osmanlıca öğrenene, bilene. özümseyene gelecek var. Umut var. Çünkü özünde inanç, adalet, insanlık ve vicdan var.
Osmanlı türçesiyle bundan böyle zihniyet değişimi yaşanacak ve bu bilinç hareketi dalga dalga yayılacak. Bir ressam günlüğünü osmanlıca tutacak, bir siyasetçi mektubunu osmanlıca yazacak, bir talebe derste not alırken osmanlıcayı steno olarak kullanacak. Görün bakın daha neler olacak!.. Hiç kimse zorlanmayacak. Düşünebiliyor musunuz; bir gazeteci Osmanlı tarihini bilimiyor. Batının terceme ettiği ve Batıdaki imparatorluklar gibi Osmanlıyı "sömürgecilik" anlamını taşıayn "Osmanlı imparatorluğu" tabirini bir kurumsallık olarak cumhuriyet toplumuna yutturuluyor. Bu zokayı şu an bile nice aydınlarımız, siyasetçilerimiz ve dil bilimcilerimiz bile yutabiliyor!.. Onun için kendi kültürümüzü ve medeniyetimizi bileceğiz ki; hak ve adalet hakim olsun, insanlık huzur bulsun.
Profösör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder