Beş yaşında bir çocuk istiyor anlaşılmak... Onun en güçlü silahı ağlamak da ağlamak. Bir profösör amca, istiyor onu anlamak. Dedi çocuğa var mısın benimle oynamak. Çocuk omuz silkti birden; Sen düşünüyorsun beni kandırmak. Amca anlıyordu çocukların dilinden. Çocuğa duvarlara resim yapabilir, çizebilirsin dedi. Çocuk bu söze karşı birden irkldi; kendisini anlayan bu insan bir ilkdi. Sonra ağlamayı sızlanmayı kesti; yüzünde gülücükler beliriverdi.
Çocuk düşündü; evde duvara resim çizmek yasaktı. Masayı çiziktirmek azardı. Resim bir kağıda ya da bir deftere çizilir; duvar da masa da kirletilmezdi.
Aslında çocuk ağlamakla, sızlanmakla kendisini anlayacak birini arıyordu. Annesi ona yeter artık zırlama dese de. O inadına temposunu arttırıyordu. Profösör amca istersen duvarlara resim çizebilirsin demesi, bir nevi anahtar kelimeydi. Kendisiyle oynayacak, eğlenecek bir amca buldu. Kağıtlara resimler yapıldı. Resimler boyandı. Duvarlar yine tertemiz kaldı. Önce amca çocuğu anladı, çocuk da amcasını anladı. Çünkü amcası ona yüreğini açmıştı.
Profösör
2 yorum:
Bizim evlerimizin lüksü ve başkalarına mükemmel görünme hırsımız hayatı yaşanmaz kıldı bize de çocuklara da... ne acı
Pabuc@ İyi bir tesbit...
Medanşeri@Anlamak ve anlaşılmak; karşılıklı bir hassasiyet olmalı.
Yorum Gönder