Osmanlı Devleti Ali Osmani'yi adalet temeli üzerine
oturtmuştur. Sarayın bahçesine ayrıca bir "Adalet kulesi" inşa
ettirmiştir ki; bunun yegane sebebi Osmanlı cihanı idare ederken, adaleti esas
aldığını göstermek içindir. Oysa zamanımızda adalet anlayışı diye bir kavram
kalmamıştır. Ancak adalet kavramını şuurlu toplumun öngöreceği bir yönetim
şeklinin hayata geçmesiyle oluşacaktır. Dünyanın her yerinde insanlık zulüm
altında inim inim inlemekte olsa da, dünya devletleri ikiyüzlülüklerini
göstererek, yarım ağızla kınamaktan başka yaptıkları birşey yoktur. En son Suriyede’ki
iç savaşta ölenlerin sayısı yüzbinleri geçmektedir. Aynı zamanda ülkeden kaçan,
komşu ülkelere sığınan kaçkınların da sayısı yüzbinleri aşmaktadır. Ne yazık
ki; zulümlerden bütün insanlık olarak hepimiz sorumluluktan kurtulamayız.
Komşumuzda yangın var, masum bebekler cayır cayır yanıyor, insanlık adına
bizler "Bize bulaşmayan yılan bin yaşasın" mantığıyla elimiz kolumuz
bağlı olarak, insanlık ayıbını ancak seyrediyoruz.
Osmanlıdaki adalet bütün cihana sirayet ediyordu. Şimdi ise
zulüm bütün dünyayı kanser hücreleri gibi sarmıştır. Bizim dinimiz, kültürümüz
ve medeniyetimizde adalet, sevginin, şefkatin ve merhametin temelini oluşturur.
"Diyar-ı Diclede bir kurt kapsa koyunu.. Gelir de Adli- İlahi sorar
Ömer'den onu." diyen Hazreti Ömer'in, adalet anlayışını bütün insanlık
olarak içselleştirmemiz gerekmektedir. Osmanlı da adalet anlayışını himayesi
altındaki bütün insanlığa göstermiştir. Bu öyle bir anlayış ki; karıncanın da
hakkını düşünebilecek kadar adalet terazisinin hassaslığını da bizlere
göstermektedir. Osmanlının sevgide, şefkatte ve merhamette gösterdiği
hassasiyet ancak adalet içindir. Bir gün Sultan süleyman bir beyit haline
getirdiği sorusunu hocaya sorar;
Meyve ağaçlarını sarınca karınca..
Günah var mı karıncayı Kırınca?
Hoca Ebussuud efendi de, bir beyitle Sultana cevap verir;
Yarın Hakk'ın divanına varınca..
Süleyman'dan hakkını alır karınca..
Şuurlu toplum, sevgi, şefkat ve merhameti özünde barındıran
ve birbirleriyle adalet ve hakkaniyetle muamelede bulunan toplumdur.
Kurtuluşun, rahmet ve bereketin özünde karıncanın hakkını da düşünmek vardır.
Profösör
2 yorum:
insanları kırmamak için çook ince düşünür heryere yetmeye çalışırım herkesin beklentisi var sanki elimden geldiğince hepsinede yeterim yani öyle düşünüyorum
ama insanlar nankör alışınca daha fazlasını bekliyorlar
karıncayı düşünürken aslımdan olmıyayım bazen çok yoruluyorumda:)
eviminnuru@ Bence de.. Bunun dozunu iyi ayarlamak gerek. Adalet ve hakkaniyet çok vermek değildir. İhtiyacını karşılamaktır zor zamanda. Belki de balık tutmasını öğretmektir karşımızdakilere.
Yorum Gönder