Mübarek Ramazan ayı boyunca müslümanlar oruç tutarlar. Nefsin zaaflarına karşı ayak diretir ve nefsin azgınlıklarına karşı onu dizginlemek için azami gayreti gösterirler. Oruç tutarak, sabrederek, daha çok sevgi, şefkat, merhamet duygularıyla fitre, zekat ve ihtiyaç sahiplerini düşünerek birbirlerine yardım ederler. Birbirlerine daha çok muhabbet beslerler ve kardeşlik duygularını pekiştirirler. Ramazan ayı müslümanların daha İslami, daha insani, daha vicdani duygular beslediğini ve birbirlerine karşı daha adil davranıldığı bir iklim olarak düşünebiliriz. Müslümanların bu hali elbette taş yürekli kimseleri de etkileyecektir. Onların da bir nebze olsun kalpleri yumşayacaktır. Bir müslüman bir müslümanın aynasıdır. Müslümanlar birbirinden gördükçe de iyilikte ve hayırda yarışacaklardır. Ayrıca bir müslüman bir kimsenin hidayetine vesile olursa bunun ecri ve sevabı çok büyüktür.
Hidayet Allah'tardır deriz. Elbette kulun da birazcık olsun kalbini iyiliklere açık tutması gerekir. Birazcık olsun hakikati görmek için bile bile nefsin zaaflarına teslim olmaması ve diretmesi gerekir. Bir insanın düşünmesi, akletmesi, şuur kapısından adım atması demek, artık düşünce tarzının da İslami esaslara göre olması ve hayatına İslam’a göre yön vermesi demektir. Bir insan hidayete erdiği zaman doğru yolda, doğruyu bulmuş demektir. İyiliklerle karşılaşmış ve güzelliklerle buluşmuş demektir. Bir insan hidayete erdiği zaman Yüce kitabımız Kuran'ı kendine rehber edinmiş demektir. Hak yola girmiş, hakikatin kucağında demektir. Batıla kapısını kapatmış, Hak'ka teslim olmuş demektir.
Hidayet; doğru yolu gösterme, Allah’ın razı olduğu yolda yürüme, yine Allah’ın insanın kalbindeki bütün sıkıntıları yok etmesi, bunun yerine rahatlık ve huzur vermesi demektir. Allah’ın emir ve yasaklarına uymada kula kolaylık ihsan etmesi demektir. Hidayete ermek; ihtida etmek anlamında düşündüğümüzde İslam’ı seçme ve müslüman olmak demektir. Hidayete eren insan ömrünü Allah’a salih kul olabilmek için geçirir. Hidayete eren bir müslümanın en büyük arzusu Allah’ın rızasını kazanabilmektir. Onun için ondan büyük bir haz yoktur. Bir kimse aklı yerinde ve buluğ çağında ise artık İslam’ın emrettiği sorumlulukları yerine getirmekle mükelleftir. Hakikat kucağı sevgidir, şefkattir, merhamettir. Müslüman bunun bilincindedir. Bir müsülman doğru yolda olduğu müddetçe yaşantısı bütünüyle hidayet üzerinedir. Doğru yolda sabit kalabilmesi için bir müsülman nefsini terbiye etmede azami gayreti gösterecek ve elinden geldiğince hayır hasenat işleriyle uğraşacaktır. Bir çocuğu sevindirecek, bir yetimin başını okşuyacak, bir yaşlının elinden tutaacak ve onun hayır duasını alacak, bir hasta ziyaretinde yatan hastaya şifa dileyecek, tabiri caizse bir karıncanın bile canını acıtmaktan imtina edecektir.
Allah Kuran’da “Allah zulmedenlere hidayet etmez” buyururken, her tür yapılan kötülüğü, yanlışı, çirkini affetmiyor. Zalim olmanın ve zulmün dışında zalimi övmenin, zulmü alkışlamanın da aynı manaya delalet ettiğini bilmeliyiz. Yine Kuran “Kim Allah’a inanırsa Allah onun kalbini hidayete erdirir.” Diyor. Hidayete ermek irademizi Hak’ın iradesine teslim etmekten geçer. Hidayete ermek dünya ve ahiret huzura kavuşmak ve mutlu olmak demektir.
Profösör
.....
Not: Bu makalemiz bugünkü
Yeni Birlik gazetesi
Ramazan sayfamızda neşrolmuştur.
4 yorum:
Dinimizi anlayıp, gerekliliklerini yerine getirebilirsek ne kadar güzel bir din, ne kadar huzur veriyor insana aslında. Ne güzel yazmışsınız. Emeğinize sağlık. Yayınlanmış olması açısından da ayrıca tebrik ederim sizi.
Hayırlı Ramazanlar dilerim tekrardan.
rabbim hidayetle bayrama erenlerden olmayı nasip etsin inşallah.
İstanbul Hanımefendisi @ Teşekkür ederim. Ramazanın bereketi üzerimize olsun.
Destina@ Amiiiin.
Yorum Gönder