Mecidiyeköyde, tam kavşakta, trafik ışıklarının önünde pejmurde küçük bir çocuk kağıt mendil satıyor. Işıklar bir yanıp bir sönüyor. Sarı ışık yandığında heyecanlanıyor, kırmızı ışık yandığında ise sevinci ikiye katlanıyor. Çünkü çocuk kırmızı ışıkta duran otomobil sürücülerine yalım yalkar kağıt mendil satıyor. Yeşil ışık yandığında da çocuk duruluyor; sanki üzülüyor.
Ne yazık ki acımasız bir hayat; çocuğun elinde mendil tutmasına rağmen, akan burnunu silemiyor. Sümüklü çocuk bir iki merdil satacak, para kazanacak, eve para götürecek. Yeşil ışık yandığında arabalar duruyor, çocuk otomobilin penceresinden sürücülere mendil uzatıyor. Bu böyle devam edip gidiyor. Kimisi reddediyor, kimisi mendil almadan, sadaka olsun diye çocuğa üçbeş kuruş verip yoluna devam ediyor.
Vicdanım sızlıyor, sanki insanlığımdan utanıyorum. ilkokula giderken ramazanlarda, kolumda bir sepet iftar zamanında ramazan pidesi sattığım çocukluğumu anımsıyorum. Çocuğa selam verip, şefkatle yaklaşıyorum. Cebimden ütülü mendilimi çıkartıp, çocuğun akan burnunu siliyorum. ona bir iki öğüt verdikten sonra, oradan ayrılırken de ona kağıt bir beşlik veriyorum. Çocuğun bu yaklaşıma verdiği tepki; teşekkürü ve sevincini ifade ederken gülümseyişini hakkıyla tasfir edecek kelimeler bulamıyor, cümleler kuramıyorum. "İyilik yapmak için bahane aramaya gerek yok".
profösör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder