Renkler ve şekiller sadece görsellikler olarak olarak anlatılsa da, oysa varlık aleminde yer alan bütün cisimlerin renk ve şekillerin hepsinin birer ruhu olmalıydı. Evrende yıldız yıldız, samanyolu samanyolu seyahat eden kuyruklu yıldız bile hareket edebiliyorsa, şarkılar söyleyebiliyorsa, taşın da cismin de, yıldızların da bir ruhu vardı. İster canlı deyin, ister cansız deyin; herşeyin bir anlamı vardı. Bir cismi, bir yıldızı, rengi ve şekli ne olursa olsun hayatımızda bir yeri vardı. O şekliyle, rengiyle, çıkardığı sesiyle, kokusu ve yansıttığı ışığıyla, bütün enerjisiyle bizimle irtibatlıydı. Hareketli bir kuyruklu yıldızını fotoğraf karesine sığdıramassınız. Onu isterseniz deklanşörünüzle olduğu yerde mıhlarsınız...
Fotoğraf demek canlı cansız ruhu olan herşeyi mıh gibi çakmak, gökyüzündeki kuyruklu yıldızı gökyüzüne çivilediğiniz gibi denklanşörünüzle durdurup onları sabitleyebilirsiniz... Bu bir acıdır yüreklerde yer alan, bu cefadır yüreklerde daralan. Bu sevgidir, coşkudur, heyecandır. Bu doğarken ağlayan bir bebek, ölürken gülümseyen bir duadır. Belki bu fotoğraf karesinde geriye kalan son hatıradır. İşte fotoğraf budur!..
Profösör
4 yorum:
Aynen öyle... :)
mıhlanan o kareleri yıllar sonra görünce o ana gidersiniz zihninizde harekete geçen o görüntüler işte onlar sadece mıhlanmakla kalmaz sualanan bir çiçek gibi tekrar hayata dönerler....
Medanşeri@ Mimlenmeyi severim.. :)
Şanselize Bulvarı@ İhtiyarladıkça bizler hatıralarımız canlanır bir bir. İster bir fotoğraf, ister bir mektup, bize yaşatır tekrar maziyi.
Yorum Gönder