İzleyiciler

16 Haziran 2013 Pazar

Taksim Geziparkı; Oyun İçinde Oyun!..


Taksim Geziparkı çevre hassasiyeti olanların Taksim'deki gösterisi; bir anlamda dış ve iç güçlerin provakasyonuna neden oldu. Bir algı da çevrecilerin sadece üçbeş ağacın yerinden sökülmesini bahane ederek adını direnişle lanse ettikleri ve bütün dünyanın dikkatini çekmek için vandalist hareketlerle, herşey yakıp, yıkılıp, talan edildi. Ne yazık ki hükümetin de masum  çevreciler dediği gürüh aslında masumiyet postuna bürünmüş, pravakötörlerin gönüllü birer piyonu ve yemiydiler. Taksim başlı başına, Harbiye'ye, oradan Dolmabahçe'ye kadar uzanan, aynı zamanda da  büyük bir vadiyi kapsayan çağdaş bir çevrecilik projesiydi. Taksim meydanı, Taksim Topçu Kışlası ve etraındaki  herşey yeniden dizayn edilmiş ve yirmibirinci yüzyılın kentli insanının istifade edebileceği bir projeyi bütünüyle görmek istemediler. Bahane üçbeş ağacın sökülmesiydi. Oysa uluslararası büyük bir oyun oynanıyordu.

Türkiye emperyal güçleri Çanakkale'de dersini vermişti. Cumhuriyet'le birlikte cephede kazanılan varolma savaşı, masada kaybedildi. Millete rağmen devrimlerle birlikte kültür emperyalizmi, yemeden içmeye, giyimden kuşama olumsuz etkisini gösterdi, özden süratle uzaklaşıldı ve  herşeyde bir değişim ve çöküntü  yaşandı. Osmanlı küçümsendi. Harf inkılabıyla bir millet bir günde cahil sıfatına sokuldu. Ne yazık ki; milletin özüyle ve tarihiyle göbek bağı kopartıldı. Allah demek bile yasaklandı. Allah'ın yerine tanrı getirildi. Ezanlar minarelerden "Tanrı uludur" diye okutuluyordu. İmtiyazlı sömüren, ezen, askeri ve bürokratik bir vesayet rejimi oluşturuldu. Bu oligarşik yapının mimarları Beyaz Türkle'rdi. Beyaz Türkler kemalizim ve laiklik zırhına bürünerek, milletin mutlu azınlığını temsil ettiler. Fakat birir zaman sonra, yeni bir nesil, altın bir nesil, Türkiye'nin yönetiminde biz de varız dediler.  Milli Görüş hareketi dünya tarihinde yerini alırken, askeri ve sivil vesayet parti kapatmalarla siyasi iradeyi frenledi. Ama Türkiye'nin yeni dinamosu askeri ve patronların vesayetini değil; milletin söz sahibi olmasını istiyordu. Milletin bu hak mücadelesi günümüze kadar kesintisiz olarak uzandı. 

Demokraside sandıktan yüzakıyla çıkmayı beceremeyen malum çevreler, umdukları  mahvillerden cevap alamadılar. iktidarın zihniyet değişimi konusundaki politikaları onların hayal bile edemeyeceği projeleri karşısında, şapka çıkartmak ve takdir etmek yerine, yenilgi psikolojisiyle yapılanları özel hayatlarına müdahele gibi algılayıp muhalefeliklerini  kin ve öfkeye dönüştürdüler. Marjinalleşip, illegal örgütlerin oyuncağı konumuna düştüler. Aslında herşeyin farkında idiler. Halkı ayaklandırmak ve tamamen halk hareketine dönüştürüp, istikrarı bozmak, kaos yaratmak, komşusuna nefret duygularını aşılamak için gürültü kirliliği oluşturarak mahalle baskısı yapmak. Herkesi birbirine düşman etmek için haince tohumlar saçmaya başladılar. Bütün bu manzara aklıselim bir insanın kabul edebileceği bir manzara değildir. Çevrecilik sadece ağaçtan ibaret değildir. Gecenin bir vaktinde, tencere, tava çalarak gürültü çıkartmak, korna çalmak, otomobilleriyle patinaj çıkartmak, etrafa korku salmak değildir. Unutulmamalıdır ki, bu hareketi yönetenler kademe kademe, yurt dışındaki ve yur içindeki oyun kurucularıdır. Bunlara milyon dolarlar harcanmaktadır. Oyun içinde oyun vardır. Göz odur ki; bu oyunları görebilendir. 

Profösör 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...