İzleyiciler

3 Temmuz 2016 Pazar

Sükunet Huzurdur


İnsan yeme, içme, giyinme ihtiyacı kadar, güvenliğe, kendini koruyacak, başını sokacak, orada kendisiyle ve ailesiyle başbaşa kalacak barınağa da ihtiyaç duyar. Bir kültür olarak da ilk insandan bu yana aile kavramı da büyük bir önem arzediyor. Aile en küçük sosyal bir topluluk olarak, birbiriyle kan bağı olan muhabbet ve ünsiyetin kökleştiği, yeşerdiği bir inanç ve umut olarak geleceğe birlikte yürüdüğü, sosyal bir değer olarak da toplumumuzda kutsallığı olan bir gerçektir. Mutlaka bir ailenin yuvası olmalıdır. Bir evi bir meskeni ve içinde sukunet içinde huzur bulacağı korunaklı bir barınağı olmalıdır. Çünkü insan, ancak sükuneti evinde bulur. İnancıyla  ve umuduyla yaşayan insan evinde huzur bulan insandır.

Sükunet kelime itibariyle arapça bir kelime olup “Sekene” mazi fiilinden türüyen bir kelime olmakla birlikte iskan ve mesken de aynı kelime kökünden gelen akraba kelimelerdendir. Günümüzde iskan oturma müsadesi verilen mesken, ev anlamında kullanılsa da sükunet ve sükun olma anlamı taşır. Mesken de iskanı alınmış, oturma müsadesi olan, sükunet olunacak ve huzur bulunacak yer anlamını ifade eder. Asıl bizi ilgilendiren taraf kelimenin terminolojik bilgisi değil, ifade ettiği manayı anlayabilmemizdir. Kim istemez ki kendi evi olsun, rahatsız edilmesin, hatta kira ödemesin, sükuneti ve huzuru kendi evinde bulsun!.. Onun için kız babaları kızını evlendirirken karşı tarafa  “Oğlumuzun evi var mı?” diye sorabilir. Ev evlilik için şart olmasa da kültürümüzde ayrıca değeri büyüktür. İki reşit kız ve oğlanın nikahlanarak bir hayat kurmasında bir mahzur yoktur. Fakat kültür olarak iki gencin geleceğe  daha emin adımlarla yürümesi ahlaklı, ilkeli olması gerekir. Bir onun kadar da mutlaka ev hayali vardır. Evlenmek mastarı türkçemizde iki anlamı barındırır. Daha çok iki karşı cinsin nikahlanması olarak kullanılmaktadır. Şimdilerde evlenmek kelimesi bir reklam sloganı olarak “Gel seni ev sahibi yapalım” anlamında kullanılarak “Tecaül-ü Arif” sanatı yapılmış olur. Aslında nikahlanan kişinin kendi evi olmalıdır. “Ev ev üstüne olmaz“ atasözü boşuna söylenmemiştir. Nikahlananlar kendi evine çıkmaları kadar doğal olan bir şey yoktur. Nikahlananlar kendi evine çıkacak ve orada sukun içinde huzur bulacaklardır. Çünkü evlilik böyle bir şeydir.

Bizim kültürümüzde aile kutsal bir oluşumdur. Çekirdek aile olduğu kadar, dedeler, nineler gerekirse evladının yanında kalabilirler. Torunlarına bakabilir, onlara sevgisiyle, şefkatiyle  tecrübelerini bir değer olarak aktarabilirler. Yine bizim toplum ve aile yapımızda kalacak yeri olmayan, kimsesiz  yaşlı halalar, teyzeler de bakım ve huzur evleri yerine yakınlarının yanında kalabilmektedir. Biz çekirdek ailemize değer verdiğimiz kadar yakınlarımıza da gereken insani değeri veririz. Bu nedenden dolayıdır ki; birbirimizi sev eriz. Kimin bir yeri incinse ve acısa, ona merhem olmaya çalışırız.

Sükuneti ve huzuru evimizde bulsak da, yaratılıştan ve kültürümüzden gelen inancımızı ve umudumuzu asla kaybetmeyiz. İnsanen, vicdanen sevgi, şefkat ve merhametimizden asla vazgeçemeyiz. Kutsal geceler, kutsal bayramlar bunun için kutlanırlar. Ramazanı aile ve toplum olarak yaşadık. Onun feyziyle bayrama idrak edeceğiz. Sukunet ve huzur dilgiyle şimdiden hayırlı bayramlar olsun.


..........
Not: Gazeteci Ümit Gülbüz Ceylan'ın  bugünkü Yeni Birlik gazetesindeki Ramazan Sayfasında neşredilen makalesini bloğumda paylaşıylorum.
..........

Profösör


2 yorum:

Myna dedi ki...

Evet Bayram demek aile demek cümbür cemaat olmak herkesin kapısını çalıp halini hatrını sormak demektir... Hayırlı bayramlar :)

Profösör dedi ki...

Myna @ Bayram demek hep birlikte yüreklerimizin sevinçle atması demek.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...