İnsan yeme, içme, giyinme ihtiyacı kadar,
güvenliğe, kendini koruyacak, başını sokacak, orada kendisiyle ve ailesiyle
başbaşa kalacak barınağa da ihtiyaç duyar. Bir kültür olarak da ilk insandan bu
yana aile kavramı da büyük bir önem arzediyor. Aile en küçük sosyal bir
topluluk olarak, birbiriyle kan bağı olan muhabbet ve ünsiyetin kökleştiği,
yeşerdiği bir inanç ve umut olarak geleceğe birlikte yürüdüğü, sosyal bir değer
olarak da toplumumuzda kutsallığı olan bir gerçektir. Mutlaka bir ailenin
yuvası olmalıdır. Bir evi bir meskeni ve içinde sukunet içinde huzur bulacağı
korunaklı bir barınağı olmalıdır. Çünkü insan, ancak sükuneti evinde bulur.
İnancıyla ve umuduyla yaşayan
insan evinde huzur bulan insandır.
Sükunet kelime itibariyle arapça bir kelime olup “Sekene”
mazi fiilinden türüyen bir kelime olmakla birlikte iskan ve mesken de aynı
kelime kökünden gelen akraba kelimelerdendir. Günümüzde iskan oturma müsadesi
verilen mesken, ev anlamında kullanılsa da sükunet ve sükun olma anlamı taşır.
Mesken de iskanı alınmış, oturma müsadesi olan, sükunet olunacak ve huzur
bulunacak yer anlamını ifade eder. Asıl bizi ilgilendiren taraf kelimenin
terminolojik bilgisi değil, ifade ettiği manayı anlayabilmemizdir. Kim istemez
ki kendi evi olsun, rahatsız edilmesin, hatta kira ödemesin, sükuneti ve huzuru
kendi evinde bulsun!.. Onun için kız babaları kızını evlendirirken karşı
tarafa “Oğlumuzun evi var mı?”
diye sorabilir. Ev evlilik için şart olmasa da kültürümüzde ayrıca değeri
büyüktür. İki reşit kız ve oğlanın nikahlanarak bir hayat kurmasında bir mahzur
yoktur. Fakat kültür olarak iki gencin geleceğe daha emin adımlarla yürümesi ahlaklı, ilkeli olması gerekir.
Bir onun kadar da mutlaka ev hayali vardır. Evlenmek mastarı türkçemizde iki
anlamı barındırır. Daha çok iki karşı cinsin nikahlanması olarak kullanılmaktadır.
Şimdilerde evlenmek kelimesi bir reklam sloganı olarak “Gel seni ev sahibi
yapalım” anlamında kullanılarak “Tecaül-ü Arif” sanatı yapılmış olur. Aslında
nikahlanan kişinin kendi evi olmalıdır. “Ev ev üstüne olmaz“ atasözü boşuna
söylenmemiştir. Nikahlananlar kendi evine çıkmaları kadar doğal olan bir şey
yoktur. Nikahlananlar kendi evine çıkacak ve orada sukun içinde huzur
bulacaklardır. Çünkü evlilik böyle bir şeydir.
Bizim kültürümüzde aile kutsal bir oluşumdur.
Çekirdek aile olduğu kadar, dedeler, nineler gerekirse evladının yanında
kalabilirler. Torunlarına bakabilir, onlara sevgisiyle, şefkatiyle tecrübelerini bir değer olarak
aktarabilirler. Yine bizim toplum ve aile yapımızda kalacak yeri olmayan,
kimsesiz yaşlı halalar, teyzeler
de bakım ve huzur evleri yerine yakınlarının yanında kalabilmektedir. Biz
çekirdek ailemize değer verdiğimiz kadar yakınlarımıza da gereken insani değeri
veririz. Bu nedenden dolayıdır ki; birbirimizi sev eriz. Kimin bir yeri incinse
ve acısa, ona merhem olmaya çalışırız.
Sükuneti ve huzuru evimizde bulsak da,
yaratılıştan ve kültürümüzden gelen inancımızı ve umudumuzu asla kaybetmeyiz.
İnsanen, vicdanen sevgi, şefkat ve merhametimizden asla vazgeçemeyiz. Kutsal
geceler, kutsal bayramlar bunun için kutlanırlar. Ramazanı aile ve toplum
olarak yaşadık. Onun feyziyle bayrama idrak edeceğiz. Sukunet ve huzur dilgiyle
şimdiden hayırlı bayramlar olsun.
..........
Not: Gazeteci Ümit Gülbüz Ceylan'ın bugünkü Yeni Birlik gazetesindeki Ramazan Sayfasında neşredilen makalesini bloğumda paylaşıylorum.
..........
2 yorum:
Evet Bayram demek aile demek cümbür cemaat olmak herkesin kapısını çalıp halini hatrını sormak demektir... Hayırlı bayramlar :)
Myna @ Bayram demek hep birlikte yüreklerimizin sevinçle atması demek.
Yorum Gönder