Allah insanlarda yarattığı bütün varlıklara karşı,
fırtraten merhamet duygusunu da vermiştir. Bu duygu kaynağını Allah’ın sonsuz
olan Rahman ve Rahim sıfatlarında bulur. Aynı zamanda Allah “Benim rahmetim
herşeyi kuşatmıştır diyor. Kainatta yaratılmış her ne varsa hepsine Allah’ın rahmeti ihata eder. Başta
insanlar olmak üzere canlı ve cansız varlıkların hepsi Allah’ın rahmetiyle bereketlenirler. Biz insanlar olarak
diğer varlıklardan farkımız merhamet duygumuzun fıtrattan var oluşudur. Bütün
kainat ve varlıklar alemi biz insanların
emrine verildiği için de, onlara karşı adalet duygusuyla merhamet
ederiz. Onları yerli yerince kullanmak ve adaletle muamele etmek aynı zamanda
onlara merhamet etmek anlamına da gelir.
Ramazan ayı rahmet ve bereket ayıdır. Çünkü
Kuran-ı Azimüşşan bu ayda indirilmiştir. Bu ay yardımlaşma ve dayanışma ayıdır.
Bu ay muhabbet ayıdır. Bu ay zenginin fakirle, sağlıklının hastayla, geçlerin
yaşlılarla, küslerin birbiriyle barıştığı ve kaynaştığı aydır. Çünkü ramazan
ayı müslümanların bütün insanlarla sevgi ve saygı içinde kucaklaştığı bir hoş
görü ayıdır. Eğer biz birlik içinde aynı inancı, aynı heyecanı ve aynı gayeye
baş koyabiliyorsak hidayet bulur
ve kurtuluruz. Ettiğimiz dualar, duyduğumuz pişmanlıklar ve döktüğümüz
gözyaşları Huzur-u İlahi’de kabül görür.
Ancak bu suretle Rahman ve Rahim olan Allah’ın af ve mağfiretine mazhar
oluruz.
......
Allah’ın rahmeti herşeyi kapladığına göre, acıma
duygusu da bir sonsuzluğun ifadesidir. Bizlere düşen görev zor durumda olan,
darda kalan, yolunu şaşırmış, aç ve bi ilaç, bütün canlılara karşı sorumlu
olduğumuzu bilmeliyiz. İçtiğimiz bir yudum suda, yediğimiz bir kuru lokmada,
milyonlarca açın ve çaresizin hakkı olduğunu bilmeliyiz. Özellikle lüks ve israftan
kaçınmalı ve kazanımlarımızdan
ihtiyaç fazlasını infak etmeliyiz. Ancak bu vebalden böyle kurtulabilir ve
böyle huzura kavuşabiliriz.
Bizim kültürümüzde kurda kuşa bile merhamet
vardır. Merhamet bir kültür haline gelmiştir. Hatta bizde merhamet duygusu
kurumsallaşmıştır. Göçmen kuşlar için vakıflar kurulmuş ve kartallarla savaşta
yaralanan leylekler için tedavi
merkezleri oluşturulmuştur. Tabiatın dengesi bozulmaması için karda
kışta, aç kalma ihtimali bulunan kurtlara parça etler dağıtılmıştır.
Bahçelerdeki ağaçlardan meyveler bütünüyle toplanmaz, günümüzde de ağaçların
dalında bir miktar kurdun kuşun
hakkı bırakılmaktadır. Osmanlı
toplumunda merhamet duygusu öyle bir hat safhaya gelmişti ki; merkepler ancak
haftanın beş günü çalıştırılabilir, iki günü için de merkeplerin dinlenme hakkı bir kanunnameyle zorunlu hale
getirilmiştir. Bu kanuna uymayan merkep sahipleri, belirli miktarda değneği hak
eder, ayrıca belirli bir miktarda da akçeyle cezalandırılırdı. İşte ecdadımızın
merhamet duygusu böyle bir şeydi.
Merhemet duygusu hakkındaki ecdadımızın
yaptıklarını bütün insanlık takdir
ediyor. Ecdadımız İspanyol yahudi
mültecilerin sığınmalarına nasıl yardım ettiyse, Bosna’dan, Bulgaristan’dan, Irak’tan sığınan müslüman mültecilere
de insanlık adına sığınma hakkı vermiştir. Günümüzde de din, dil ve ırk ayrımı
yapmadan, gayri müslim Ezidileri nasıl sığınma hakkı verdiyse, elbette zulümden
ve katliamdan kaçan Müslüman Suriyeli mülteci kardeşlerimize de sevgi, şefkat ve merhamet
gösterilecektir. Unutmayalım ki; “Merhamet
etmeyene merhamet olnmaz” hadisi bize büyük bir uyarıdır. Hepimiz Allah’ın
yarattıklarıyız ve hepimiz merhamete muhtacız.
.....
Not: İlahiyatçı Yazar / Niyazi Özdemir hocanın Bugünkü Yeni Birlik gazetesindeki Ramazan Sayfasında neşredilen makalesini bloğumda paylaşıylorum.
4 yorum:
Thank you for the kind comments on my last post! - Tash
Ah Osmanlı ruhu... Keşke yeniden dirilse!
Natasha Hill @ I'm glad...
Emine Bektaşi @ Bir uyanış var ve bir diriliş mutlaka olacaktır İslam aleminde.
Yorum Gönder