Bu evren, bu dünya, bu ülke, bu şehir, bu yaşadığımız hayat asla ben merkezli değildir. Sadece insanlar için fıtrattan tanınan inanç, akıl, düşünce, duygu, bütün yetenek ve becerileri, kesinlikle ben merkezli düşünemeyiz. Bütün bu nimetler Allah'ın bize verdiği, bizim de doğru yolda kullanmamızı öğütlediği bizler için birer lütuftur. Nice ukalalar, nice mütefekkirler, nice sevgi, şefkat ve merhamet sahiplerinin bu duygu ve yetenekleri ancak kendisine cüzi olarak verilen irade ve insiyatif kadar kullanabilmektedir. Yaratılanların başında İnsanlar olarak kendi aralarında, duygu ve düşünce sahiplerinin birbirinden farklı görüşleri ve yaşantıları olduğu gibi, yetenek bakımından birbirinden üstün ahlaki yanları da vardır. Önemli olan kişinin insani olgunlukta züht ve takva sahibi olabilmesidir. Bunun yanında bazı yetenekleri yaratılan hayvanlar için de düşünebiliriz. Bir afrika pumasının şimşek gibi bir ışık hızında koştuğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda da bir yırtıcı hayvanın önünden kaçarak kurtulabilmesi için afrikada yaşayan bir zencinin de, dünya olimpiyatlarında diğer koşucu sporculara fark atması da manidardır. Her yeteneğin bir üstününün var olabileceği, "Çivi çiviyi söker" sözünden hareket etsek de etmesek de, ancak bir Yaratanımızın sonsuz güce sahip olduğunu biliriz ve fıtraten de bunu özümüzde içselleştirmişizdir.
Bu dünyada, yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz ve yaşayacağımız her fiil, her olgu, bütün yaratılanların rabbi, haliki ve razıkı olan Allah'la izah edilebilir. Çünkü hepimiz O'ndan geldik, yine O'na gideceğiz. Bu hakikatle, bu dünyaya geliş ile bu dünyadan gidiş arasındaki çizgideki ömrümüzü hep birlikte bu dünya hayatı içinde paylaşıyoruz. İnsan Kuran'ın davetine icabet ettikçe, imanıyla, ameliyle, irfanıyla, kulluğun bir değer ifade edeceğini söyleyebiliriz. Kur'an Allah'ın kitabı olarak herşeyi ayan beyan açıklamıştır. Bütün kainat ancak Allah'ın nuruyla şekillenir ve hayat bulur. Kur'an bütün ilimleri içine alır. Bu yönden de İslami ilimler ve Kuran ilimleri gibi tasnif ancak, Kuran'ın anlaşılmasında usül, erkan ve bir disiplin getirmesidir. Oysa bir doktorun, bir sosyoloğun, bir mühendisin, bir öğretmenin, bir gazetecinin, daha sayamadığımız bütün meslek erbabının, işini başarıyla ve mükemmelen yapabilmesi için, Kuran kültüründen haberdar olması gerekir. Tek başına öğretmenliğin, doktorluğun müsbet ilimlerle izahı yapılsa da, bu ayrımın ötesinde, özellikle insanın sosyo, psiko biyolojik bir varlık olduğunu unutmamalıdır. Kuran'ı kerim hayatın ta kendisidir. Onu sadece başımızın ağrıdığında bir aspirin gibi, başımızın ağrısını geçirecek bitki özlerinden yapılmış mürekkep bir ilaç olarak göremeyiz. Başı ağrıyan kişi, baş ağrısının geçmesi için gripin kullanabilir. Bu bir tedavi şeklidir. Ama şifa kesinlikle Allah'tandır. Bir ilacı "Besmele"yle kullanmak ve Allah'a şükür etmek, sıhhat ve afiyetler dilemek zaten kültürümüzün içinde yer alır.
Bize düşen; iman edip de, sâlih ameller işleyenler zümresi içinde yer almaktır.. Bize düşen; birbirlerine hakkı tavsiye edenlerden olmaktır.. Ayrıca birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden olmalıyız ki; hüsranda olan insanlardan olmayalım. "Cumanız mübarek olsun"
Profösör
6 yorum:
SİZİNDE CUMANIZ MUBAREK OLSUN
Seyyah Gül@ Mübarek günün feyiz ve bereketi için.. Amin diyelim..
bugün bu düşünce derinliğine ihtiyacım vardı dahası şükrün kıymetini iyi anladığım birkaç hafta geçirmişken kelimelerime tercüman olduğun için teşekkürler profösör.hayırlı günler...
pınarpare@ Ben teşekkür ederi. Yine beklerim.
Aldığımız her nefesin kıymetini bilerek sadece kendimiizden ibaret sanmayıp bu hayatı özünde ve çıkarsız iyi yaşamak gerekir ki yüce yartıcı Allah'a koşulsuz iman ve ibadet etmeli ki insan, huzur bulsun yüreğinde...Ve ibadet öncelikle insanın yüreğinde ve zihninin filizlerinde olmalı kanımca...Bu derin güzel anlatımınız bana bunları dile getirtti profesör..Kaleminize sağlık
Günlerimizin bize hayır getirmesi dileğiyle....
Teşekkür ederim.. Görüşlerinizle katkıda bulunmanız sevindiriyor bizi..
Yorum Gönder