Kınalı kayalıklardan ve etrafına keskin bir kekik kokusu yayan bitkilerle kaplı tepelerden, bembeyaz papatyaların hakim olduğu uçsuz bucaksız düz ovaya kuş bakışı baktığımda, uzaktan titreyerek ve titreşerek gelen, kavalın çıkarttığı otantik namelerin hüznüyle huzur buluyordum. Hazreti Adem'den, Hazreti İbrahim'e, İsmail'e, Hazreti İsa'dan Musa'ya ve son peygamber Hazreti Muhammed'e kadar gelmiş geçmiş bütün nebilerin ve resullerin çobanlık yaptığını düşündüğümde, bu kavalın hüzünlü namesi, belki de yasak meyvenin bir ısırıklık cezası bütün insanlığın mirası olarak yüreğime işliyordu.
İnsanlığın kaderinde sadece dünya hayatında yaşadığı aşk değildi herhalde. Aşkın özünde mayalanan aynı zamanda bir de hüzün vardı. Aşk ve hüzün adeta bir ısırıklık yasak elmanın özünde saklıydı. Sevenler bu düyada kavuşsa da kavuşmamış sayılırdı. Sevmek belki de sevdiğinle birlikte sonsuzluğa kadar gönül açmaktı.
Profösör
2 yorum:
Aşk ve Hüzün...bir kitabın adı sanki:)
Sezen Cerit@ İki kelime bu kadar birbirine ancak yakışırdı.
Yorum Gönder