İnsan tek başına bir varlık olsa da, eğer insan bencil olarak bir hayat sürdürmeyi düşünüyorsa, tek başınalık yalnızlığın merkezini oluşturur. Varlıklar âleminde tek başına var olmak, tek başına yaşamak, düşünce ve duygularında tek başına kalmak ve tek başına hareket etmek demek; bir insanın her açıdan yalnızlık hapishanesinin, yalnızlık hücresine düşmesi demektir. Bir anlamda kişinin varlıklar ve zenginlikler içinde, yoklukları ve hiçlikleri yaşaması demektir. Oysa herkes kendinde bulunan ve kendisine bahşedilen değerleri, kendisinin dışındakilerle paylaşarak doğal bir iletişim içinde olmalıdır. Başta insanların ve diğer varlıkların aynı zamanda zorunlu olarak birbirlerinin doğal ihtiyaçlarını karşılamalarında, doğal olarak gereksinim duymaları da birbiri için elzemdir.
Bazen günlerce konuşsak, sayfalarca kitap okusak da, karşılıklı etkileşim içinde olamayabiliriz. Oysa bir anlık, suskunluk, bir kitap kapağı, bir cümle, bir kelime ve hatta bir harf bile bizi etkisi altına alabilir. Kendimizi bir gerçeğin kucağında bulabiliriz. Bir insanın jest ve mimikleri, duruşu, bakışı, davranışıyla oluşturduğu beden dili, bir nevi iletişimdir. Bir horozun ötüşü, bir vahşi ormanda yaşayan bir kuşun cıyaklaması bir iletişimdir. Giyim kuşamımız, kullandığımız otomobil cinsi ve markası bir iletişimdir. Minarelerdeki, kubbelerdeki alem, bayraktaki ay yıldız bir iletişimdir. Sevmek ve sevilmek iletişimdir. Saymak ve sayılmak iletişimdir. Yardım etmek ve yardım görmek iletişimdir. Derin bir bakış, hafif bir dokunuş iletişimdir.
Erkekler düşünerek, kadınlar hissederek iletişim kurarlar. Bir erkek bir kadın kadar hislerinde yoğunlaşamaz. Bir kadın da bir erkek kadar düşüncelerinde yoğunluk yaşayamaz. Onun için erkekler düşüncelerini öne alırken, kadınlar da duygularını vitrinlerler. Anneden doğan bir bebeğin doğuşta ve bebeklikte bir fikre ihtiyacı yokken, sevgiye, şefkate ve merhamete ihtiyacı vardır. Bu değerler annenin duygu yoğunluğundan kaynaklanır. Bir annenin bebeğine sevgi, şefkat ve merhamet duyma hisleri fıtrıdir. Yaratılıştandır. Doğaldır. Bebekler annelerinin sütüyle değil de sanki duygularıyla beslenirler. Anneler onun için doğurgandır. Bebekler önce annelerine emanettir. Anneler onun için annedirler. Annelerin bebekleriyle kurduğu iletişim sevgi ve buna bağlı olarak ilgidir. Bebeklerine duyduğu bu sevgi ve ilgi sayesinde aralarında bir gönül bağı oluşur. Anneler bebekleriyle yaptığı her paylaşım gönül lisanıyla yapılan bir iletişimdir. Gönül lisanıyla yapılan her iletişim; iletişimin sihirli dilini oluşturur.
Profösör
12 yorum:
Erkekler düşünerek, kadınlar hissederek iletişim kurarlar.
Çok doğru...
İletişim içinde olmamız her zaman etkileşim içersin de olduğumuzu göstermiyor.Bana göre doğru iletişim birbirimizi olumlu yönde etkileyebiliyorsak doğrudur.
Yazı için teşekkürler Profösör :)
Anne olmayı olamayan bilemez, olan da anlatamaz gibi gelirdi ama sizin cümleler gerçekten, nokta atışları olmuş.Onun dizi sıyrılsa benim içim yanar....
Güzel ve doğruları hatırlatıcı bir yazı olmuş yine yüreğinize sağlık hocam..
Satırlarınıza katılıyorum..Çizimler herzamanki gibi muhteşem..Elinize sağlık...
ne kadar guzel cızımlerınız.
ama bazen insan kalabalıkta da yalnız olur ya ben o yalnızlıktan korkarım.
'oFeLya@Tamanen haklısınız. İletişim dendiği zaman içinde bütün pozitif duygu ve düşünceleri taşıyan değerler olarak bakabilmeliyiz.
kitap eylemcisi@ İletişim daha doğuştan olduğuna göre bunun en somut örneği anne ve bebek olsa gerek diye düşündüm.
Pabuç@ Teşekkür ederim.
Kelimeler Dunyasi @ Teşekkür ederim. Teveccühünüz.
öykü @ Teşettür ederim.
BAHAR DALLARIM@ İnanın kendisine yabancılaşması ise en kötüsü. Kendi kimliği ve kişiliğini kaybederekkendini başkası yerine koyması. Bir nevi kimlik ve kişilik sendromu..
Yorum Gönder