İzleyiciler

6 Ağustos 2011 Cumartesi

İki seneden beri gidilmeyerek geciktirilmiş bir memleket seyahati

Bizim geleneklerimizde önemli günlerin yeri çok değerledir. Özellikle dini bayramlarımızda küçükler büyükleri ziyaret edip gönüllerini alırken, bunun tam tersi büyükler de zaman zaman çocuklarının yaşadıkları yerleri ve durumlarını öğrenmek ve onlara maddi ve manevi desteklerini esirgememek için çocuklarına ziyarete gelirler. Bu anlayış hala devam etmektedirler. Bir dönem dini bayramlar yaz aylarına tekabül ettiği için, yaz tatillerinde bayram ziyaretleri ne yazık ki ihmal edilmektedir. Biz de gidemediğimiz ziyaretlerin telafisi için, memleketimize gitmeye karar verdik.. Zaten havalar ısınmaya başlar başlamaz annemde de bir köye gitme isteği depreşir. Orası, burası ağrır.. Ihıldar, sızıldar.. "Haydin artık beni köye kim götürüp bırakacaksa bıraksın.. Sıkıldım artık buradan" demek istediğini anlarız.  Bu yaşa kadar araba kullanma merakım olmadığından en küçük kardeşimin kaptanlığında  hep birlikte akşamın sekizinde İzmir'e hareket ettik.

Sabah namaz vaktinde köyümüzdeki evimizin kapısına dayandık. İçimi garip bir duygu kapladı. Evimiz bir dere kenarıydı, ama derede bir gram su yoktu. Yaz geldi mi bizim oturduğumuz küçük bahçedeki evimizde, sıcaktan durulmuyordu. Hele akmayan "Manda" deresindeki taşlıkların harareti evimize vuruyordu. Fakat sabahın serinliğini hissedilince, bir anda içimi sükûnet ve huzur kaplamıştı. Kapıyı açtık, içeriye girer girmez pencereleri açarak iki oda bir ara holden oluşan evimizi havalandırdık. Hepimiz bir yol yorgunluğu uykusundan sonra kardeşim ve annemle ilk resmimizi fotoğraf makinemize kaydetmiş olduk.

Evimiz köyümüzün en sonunda bulunmaktadır. Geceleyin Aydın dağlarından gelen esinti, evimizin bulunduğu doğal koridorda, serinletici bir klima etkisi yapmaktadır.  Geceleri sabaha kadar oturarak keyif çatabilirsiniz. Köyümüzün karanlığı bile aydınlığı kadar güzeldir. Yeter ki gökyüzünde bir mehtap bir de yıldızları olsun.

Bir taraftan köyümüzdeki yakınlarımızla görüşürken, bir taraftan da köyümüzün dışındaki yakın yerlere de ziyaretler ediyorduk. Bunlardan biri de Birgi kasabasıydı. Burası Ödemiş'e bağlı bir kasaba..  Meşhur âlim İmam Birgivi hazretlerinin ismiyle ün kazanmış bir kasaba. .Burayı ziyaret ettiğimden dolayı da çok mutlu oldum. Cami avlusu bahçesinden bir manzaraya dahil olarak, burada da bir hatıramız olsun istedim.

Bu arada Birgi kasabasında bulunan evlerin hepsi tarihi eser olduğu için UNESCO’ nun fonlarından yararlanılarak bir bir restorasyon görmüş. Bütün kasaba büyüleyici bir manzara içinde bize misafirperverlik gösterdi. Birgi'nin biraz yüksek yerde olması, havasıyla, suyuyla ve otantik yapısıyla bizi de etki alanına almaya yetmişti. Bu kasabaya sadece İzmir ve civarından değil, Türkiye'nin her yerinden, hatta dünya ülkelerinden ziyaretçileri eksik olmuyordu.

En sonunda bu kasabadan ayrılmadan büyük âlim İmam Birgivi hazretlerinin kabrini ziyaret ederek, bu yüce zatın insanlığa, ilim ve irfana yaptığı hizmetlerinden dolayı teşekkür ettik. Kabri başında bu vesileyle bu büyük zatın hürmetine bütün dostlarım için dualarda bulundum. Tek tek adlarını zikrettiğim dostlarımın bu ziyaretten de nasibdar olmalarını canı gönülden istedim. Bu resmim ise, belki bir hüzün yansıtsa da yüz ifadem, belki de bir mahcubiyetin ifadesidir. "Bana bir harf öğretenin kölesi olurum"  sözünün bir yansıması olarak bu büyük âlimden ders gören, ilim irfan gören bütün öğrencilerine de şükranda bulundum. Ben de bir fakir öğrenci olarak, bu büyük hoca ve alimin ancak türabı olabilirdim.. Hatta türbedarı olurum. Bu duygularla, Birgivi hazretlerine huzurunda selam vererek veda ettik.

Dünyaca ünlü Tire pazarını dolaştıktan sonra, Tire'nin yamaçlarında bulunan "Dere kahve" mevkiine uğradık. Burası nefis bir dinlenme yeriydi. Derenin iki tarafı, butik çay ocakları, kıraathaneler ve oturma yerleriyle misafirlerini ağırlıyordu. Otantik bir yer sayılan bu tarihi mekân, Tire'nin bundan önceki belediye başkanlığını yapan kardeşimiz "Sıtkı İçelli" nin unutulmayacak çalışmalarıyla kazandırıldığını hatırlatmak isterim. O'na gönülden teşekkür ediyoruz

Susayınca su içilir ya; ben de eski bir yapının taş duvarından gelen ve suyunu küçük bir yalağa akıtan musluktan su içmenin zevkini tattım. Bir taraftan su içerken bir taraftan da aklıma gelen şu cümleler dudaklarımdan dökülüverdi. "Bak bu çeşmenin su içecek tası yok.. Kalpleri kırmayalım yapacak ustası yok" ..  Sonra da kitabesi bile bulunmayan bu adsız çeşmenin banisine  bu hayratı için  dualar edip, teşekkürde bulundum..

Böyle büyüleyici ve otantik mekânın da gizemli sahipleri olduğunu da söyleyebilirim. Adsız bir çeşme olabileceği  gibi. Bu ortamda kimsenin adını ve sadını bilemediği adsız bir zatı muhteremle tanışma şerefine nail oldum. Bu bilinmeyen adsız adam bir meczubdu. Nasıl ve nerede cezbeye kapıldı bilinmez ama ben bu zatın cezbesine kapıldım diyebilirim. Cebimden bir kâğıt para çıkarıp vermek istedim. O kâğıt parayı almayıp, bana kendi cebinden çıkardığı küçük bir madeni para gösterdi. Bu paranın değeri on kuruştan ibaretti. Cebimde on kuruşum bulunmadığından kendisine bir lira uzatarak ve bu bir lirayı almasını razı ettikten sonra bu otantik yer olan "Dere kahve" mevkiinden ayrılmış olduk.

Zaman su gibi akıp geçti.  Bir hafta ne çabuk geçti anlayamadık ama, dolu dolu bir seyahat yaptığımız için hepimiz mutlu olduk.  Bu arada Tire pazarı ve diğer yerlerden teknik sorunlardan dolayı fotoğraf alamasak da, bu paylaşımlarımızı paylaşmak istedik. Dönüş yolculuğumuz da  Tire'nin Salı pazarından aldığımız organik doğal ürünleri aracımıza yükledikten sonra başlamış oldu.. İstanbul’a dönüş yolculuğunda bir ara ana yoldan saparak, bir göl kenarında mola verme şansını yakaladık. Böylece dönüş yolculuğumuz huzur ve mutlulukla tamamlanmış oldu.

"Profösör"

25 yorum:

Lacrymosa dedi ki...

siz iki senedir gitmiyormuşsunuz ben 11 yıldır gitmemiştim memlekete, bu yıl gittim. En son 14 yaşında gitmiştim. sizinkiler çok hoşuma gitti acaba ben de Sivas fotoğraflarıyla süslesem mi blogumu?

Azura dedi ki...

Çok güzelmiş. :)

Emine dedi ki...

memleket denince akan sular duruyor sanki, bir hassasiyet kaplıyor sanırım herkesi..ben de gitmek istiyorum trabzonuma ama hep bir engel çıkıyor..sizin adınıza sevindim anlamlı ve güzel bir gezi olmuş...

Adsız dedi ki...

Cok guzel yerler cok guzel paylasim, kiskandim sizi makinemde ne varsa dokecem bloguma.

KELİMELER DÜNYASI dedi ki...

İnsanın memleketi gibisi yoktur..Ben memleketimden pek çıkmadım ama bu duyguyu bilirim.Eve dönmek gibi bir şey çünkü..Çok güzel bir paylaşım olmuş, ellerine sağlık..

N.Narda dedi ki...

Hem sıla-i rahim olmuş, hem de tebdil-i mekan. Pek ala,pek ala:)

Birgivi Hz. demek Birgi'denmiş...

Unknown dedi ki...

çok çok güzel..karekteriniz ne güzelde yansımış yaşadıklarınıza...duanız için tekrar teşekkür ederim..

mavi dedi ki...

Ne kadar güzel. Oh iyi gelmiştir bu gezi sanırım. Birgi ah Çakırağa konağını da ziyaret etmişsinizdir sanırım hani çivi çakılmadan yapılan. Tire ve o güzel dere kahve :) o meczup dediğiniz kişiyi bizde gördük dereye karşı güzel bir yerde oturuyor evi biraz eski olsa da manzarası şahane..

Profösör dedi ki...

lacrymosa @ Senin de fotoğraf ve yazılarını bekleriz her zaman. Öğretmenlik yaptığınız yerlerden birkaç fotoğraf paylaşmıştınız. o kadar memnun olduk ki o zaman. Devamı gelmeli.

Profösör dedi ki...

Azura@ teşekkürler..

Profösör dedi ki...

Emine@ memlelete mutlaka gidilmeli ve ihmal edilmemeli..

Emine@ Paylaşımlarını beklerim..

Kelimeler Dunyasi @ Yine de inşallah bir gezi yaparım..

N.Narda@ Birgivi hazretleri arap gemerinde nahif dedigimiz derslerden Avamil kitabını Haliç'ten karşıdan karşıya geçerken şip şak yazmış.. allah rahmet etsin..

Profösör dedi ki...

öz'üm @ Ben teşekkür ederim..

Profösör dedi ki...

Mavi Balon@ Evet bu meczub adamın oturduğu yeri gördüm. Otantik bir ev.

YAŞAMSAL GANİMETLER dedi ki...

hocam gezmek görmek öğrenmek en keyif aldığım işlerden olduğu için bu postunuzda her kareye daha ayrı bir keyifle baktım...fotoların hepsi birbirinden güzel..gitmiş görmüş gezmiş kadar oldum..sizden böyle ziyaret ettiğiniz güzel yerlerin fotolarının devamını da beklerim..sevgiler..

Pabuc dedi ki...

harika bir post olmuş hocam,
Çok güzel günler geçirmişsiniz maşaAllah...Gezip gördüğünüz yerler harika...

LoveMeorLeaveMe dedi ki...

Profumm harika anlatmissiniz bayildim !

1. Yesillik inanilmaz guzel gorunuyo.
2. Annenize cok benziyorsunuz :))
3. Meczup amca cok tatli :(

:)

#birfotoğrafbiryazı dedi ki...

Güzel yermiş tire:) Bir haftayı çok güzel anlatmışsın ...

Profösör dedi ki...

YAŞAMSAL GANİMETLER@ Herkez güzel değerleri peylaşmalı.. İşallah yeni yeni paylaşımlarımız olacaktır..

Ρaɓuç/بابج@ Gezilerimiz çok keyifli geçti.. Bize de paylaşma düştü..

LoveMeorLeaveMe@ Allah razı olsun sizlerden.. Dostluklar baki olsun..

Amak-ı Hayal @ Tire'ye tekrar gitmek gerek..

Asahhara dedi ki...

Tatillllllllllllll :) Seneyi sabırsızlıkla bekliyorum. Tatil planımız da hazır. Unutmak yok :)

H. Yörük dedi ki...

Merhaba. Blogunuzda dolaşırken özellikle bu yazıda Küçükmenderes havasını aldım. Ben de bir küçükmenderesliyim. Ödemiş'in Kayaköy'ündenim. Bizim buraları anlattığınız için teşekkürler...

nouvelle dedi ki...

Okurken ve fotoğraflara bakarken huzur buldum. Paylaşım için teşekkürler!

Profösör dedi ki...

Deborah @ Tatil yapmak birlikte dostluklarla pylaşım olsa nasıl olur..

Profösör dedi ki...

H. Yörük@ Paylaşım esastır. Ne güzel.. Her zaman beklerim..

D. Ben teşekkür ederim..

estasarimelif dedi ki...

ben BURSA da yaşayan bir Tireliyim. dere kahve, kaplan, toptepe güzeldir. pazarımız hem ucuz hem bol çeşitlidir...
iyi ki gitmişsiniz. ben de gitmeyeli çok oldu...

Profösör dedi ki...

Ben de aslen Tireliyim. 1968 den beni de İstanbul'da yaşıyorum.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...