.....
Soğuk savaş döneminde devlet ve millet arasında uçurumlalar vardı. Bu bütün Batı ülkelerinde de, bariz bir şekilde kendini gösteriyordu. Ülkemizde Batılı olma, Batıyı öykünme hali, halk üzerinde ve milletin iradesi dışında çöreklenmiş bir olugarşik yapı devletle milletin arasında bir duvar gibiydi. Yaşadığımız onca ihanet şebekeleri ancak milli şuur hareketiyle bertaraf edilecektir. Şu an devlet, millet kaynaşmasının tohumları atılmaktadır. Yeşerdikçe, büyüdükçe, milli birlik ruhumuz da güçlenecektir. Merkezi yönetim ve Yerel yönetimler yönetişim anlayışıyla hizmetlerini sürdürdükçe halkla daha içiçe kaynaşmış olunacaktır.
.....
Yerinde yönetimler hizmetlerinin verimli olması açısından, merkezi yönetimden yetki devriyle, sosyal hizmetler sekteye uğratılymadan sürdürülmektedir. Artık Merkezi yönetimler de, Yerel yönetimler de hizmetkar olarak milletin ve halkın emrindedir. Öteyandan Cumhuriyetimizin niteliklerinden biri de, sosyal hukuk devleti oluşumuzdur. Artık belediyeler "çöp - çamur - çukur " belediye hizmetlerinden, halkımızın ihtiyaç duyduğu her tür hizmetleri ayağına kadar götürmektedir. Mesela günümüzde cenazesi olan aileler belediyenin oluşturduğu ekiplerce ziyaret edilmekte ve taziyeler yapılmaktadır. Bunu da ramazanda iftar vermek gibi, sosyal ve kültürel hizmetlerden biri olarak saymamız gerekir. Çoğu belediyelerimiz öncülüğünde verilen iftarlar, isminin açıklanmasını istemeyen, hali vakti yerinde olan mümin kardeşlerimizin bir girişimi ve hayrına yapılan bir iştir. Böyle bir tertibi reklamdır gibi algılamak ve bunu sosyal medya üzerinden yaymak, dini de, diyaneti de, devlet ve zihniyeti de bilmemek demektir. Böyle tepkiler büyük bir talihsizliktir. Bazı yörelerimizde her gün bir esnaf iftar verir. Duyduğum kadarıyla bunlardan biri de Üsküdar'dır. Üsküdar Belediyesi sadece iftar organizasyonunda ev sahipliği yapar. İsterse iftarı devlet de hükümet de verebilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Bilakis vermelidir de. Belediyeler bu durumda kendisine kurumsal olarak, böyle bir hizmet atfetmiştir diyebiliriz. Bir düşünelim; nasıl bir dar bakıştır bu!.. Devlet operalardan tutun da, diğer bütün kültür ve sanat hizmetleri verecek ve verenleri destekleyecek, aman iftar vermeyelim haksızlık olur, savurganlık olur diyebilecek!.. Bu sandığınız gibi, Hazreti Ömer devlet işinde devletin mumunu yakması, kendi işine gelince de kendi mumunu yakması gibi bir adalet anlayışı değildir!..
.....
Hak dediğimiz kavram sadece yiyecek içecekle, parayla pulla, makamla mevkiyle, şan şöhretle ölçülmez. Hak dediğimiz şey bildiğimiz iki kefeli teraziyle ölçülmez. Hak dediğimiz şey eşitlikten de öte bir adalet ve ahlak anlayışıdır. Hak dediğimiz şey kemiyetle değil, keyfiyetle bellidir. Milletin mutluluğu ve huzuru aynı zamanda devletin bekasıdır. Hak dediğimiz şey inancın, vicdanın, insanlığın ve müslümanlığın getirdiği irfani bir bakıştır. Hülasa devletle milletin kaynaşması, devletle milletin İslam’la barışması ve bağdaşması demektir.
Profösör
Soğuk savaş döneminde devlet ve millet arasında uçurumlalar vardı. Bu bütün Batı ülkelerinde de, bariz bir şekilde kendini gösteriyordu. Ülkemizde Batılı olma, Batıyı öykünme hali, halk üzerinde ve milletin iradesi dışında çöreklenmiş bir olugarşik yapı devletle milletin arasında bir duvar gibiydi. Yaşadığımız onca ihanet şebekeleri ancak milli şuur hareketiyle bertaraf edilecektir. Şu an devlet, millet kaynaşmasının tohumları atılmaktadır. Yeşerdikçe, büyüdükçe, milli birlik ruhumuz da güçlenecektir. Merkezi yönetim ve Yerel yönetimler yönetişim anlayışıyla hizmetlerini sürdürdükçe halkla daha içiçe kaynaşmış olunacaktır.
.....
Yerinde yönetimler hizmetlerinin verimli olması açısından, merkezi yönetimden yetki devriyle, sosyal hizmetler sekteye uğratılymadan sürdürülmektedir. Artık Merkezi yönetimler de, Yerel yönetimler de hizmetkar olarak milletin ve halkın emrindedir. Öteyandan Cumhuriyetimizin niteliklerinden biri de, sosyal hukuk devleti oluşumuzdur. Artık belediyeler "çöp - çamur - çukur " belediye hizmetlerinden, halkımızın ihtiyaç duyduğu her tür hizmetleri ayağına kadar götürmektedir. Mesela günümüzde cenazesi olan aileler belediyenin oluşturduğu ekiplerce ziyaret edilmekte ve taziyeler yapılmaktadır. Bunu da ramazanda iftar vermek gibi, sosyal ve kültürel hizmetlerden biri olarak saymamız gerekir. Çoğu belediyelerimiz öncülüğünde verilen iftarlar, isminin açıklanmasını istemeyen, hali vakti yerinde olan mümin kardeşlerimizin bir girişimi ve hayrına yapılan bir iştir. Böyle bir tertibi reklamdır gibi algılamak ve bunu sosyal medya üzerinden yaymak, dini de, diyaneti de, devlet ve zihniyeti de bilmemek demektir. Böyle tepkiler büyük bir talihsizliktir. Bazı yörelerimizde her gün bir esnaf iftar verir. Duyduğum kadarıyla bunlardan biri de Üsküdar'dır. Üsküdar Belediyesi sadece iftar organizasyonunda ev sahipliği yapar. İsterse iftarı devlet de hükümet de verebilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Bilakis vermelidir de. Belediyeler bu durumda kendisine kurumsal olarak, böyle bir hizmet atfetmiştir diyebiliriz. Bir düşünelim; nasıl bir dar bakıştır bu!.. Devlet operalardan tutun da, diğer bütün kültür ve sanat hizmetleri verecek ve verenleri destekleyecek, aman iftar vermeyelim haksızlık olur, savurganlık olur diyebilecek!.. Bu sandığınız gibi, Hazreti Ömer devlet işinde devletin mumunu yakması, kendi işine gelince de kendi mumunu yakması gibi bir adalet anlayışı değildir!..
.....
Hak dediğimiz kavram sadece yiyecek içecekle, parayla pulla, makamla mevkiyle, şan şöhretle ölçülmez. Hak dediğimiz şey bildiğimiz iki kefeli teraziyle ölçülmez. Hak dediğimiz şey eşitlikten de öte bir adalet ve ahlak anlayışıdır. Hak dediğimiz şey kemiyetle değil, keyfiyetle bellidir. Milletin mutluluğu ve huzuru aynı zamanda devletin bekasıdır. Hak dediğimiz şey inancın, vicdanın, insanlığın ve müslümanlığın getirdiği irfani bir bakıştır. Hülasa devletle milletin kaynaşması, devletle milletin İslam’la barışması ve bağdaşması demektir.
Profösör
2 yorum:
Sizi anlamaya, sizden faydalanmaya çalışıyorum. Keşke islamiyet insanlar tarafından yazdığınız gibi algılansa... Bahsettiğiniz güzellikler Avrupa ülkelerinde daha fazla var sanırım. İslamı felsefe olarak onlar islam ülkelerinden daha fazla yaşıyorlar. Bizde gösteriş, israf, adaletsizlik, yalakalık diz boyu. Allah korkusu hak getire. Birlik beraberlik yardımlaşma bir yaşam felsefesi olmalı. İnsan olmanın özünde bu var. Yüce kurtarıcımız Atatürk bu toprakları işgalden kurtarırken sağladığı milli beraberlik ruhuna ihtiyacımız var. Şimdi öyle mi? ABD nin uşağı olmuşuz, gözümüzü para bürümüş. İslam dinini yüceltmek için samimi olmak, düşündüklerimizi Allah korkusu ile yoğurup uygulamamız lazım. Mevcut uygulamalar dine bakış açısını olumsuz yönde etkiliyor maalesef. Ya birilerinin peşine takılıp fetö gibi örgütlerin kulu kölesi olacaksın ya da isyan edeceksin. Teşekkür ederim.
Teşekkür ederim.
Yorum Gönder