İzleyiciler

7 Kasım 2019 Perşembe

Kanadı Kırık Kelebek


Ne zordur anadolu; evlenmek bile başlık parasına bağlıdır. Çöllünün oğlu Ehmet askerden gelmiştir ve sevdiğiyle evlenmek isteyecektir. Neyazık ki elde avuçta paraları yoktur ve fakirdir. “Taşı toprağı altın deyip” İstanbul’a çalışmaya gidecektir. Gün gelir yatağı yorganı sırtına alır, tahta bavuluyla çıkmıştır yola. Tiren son durak olan Haydarpaşa garına varmıştır. İstanbul deniziyle, vapurlarıyla, uçan martılarıyla, sarayları, camileri, kubbeleri, kuleleri, köprüleriyle kendini karşılıyordu. Birden yalnızlaştı, korktu  ve içi ürperdi. Bu kooskoca şehirde ne yapardı, nasıl yaşardı. Bereket  bu şehirde bir emmioğlusu vardı. Başlık parası için evinden köyünden, anne babasından, daah önemlisi  sevdiğinden ayrı düşmüş kavruk bir genç adam kendini toparlamak için  bir banka ilişir.  Kendiliğinden  "Kader bu ya; yazılmış bir kere, bu çile çekilecek." der. Bir de ne görsün; onu karşılar bir kelebek. Oraya buraya çarparak uçmaya çalışan bir kelebek... Sanki kucağına düştü düşecek. Şuurunu kaybetmiş gibiydi zavallı kelebek. Genç adam birden hislendi ve kalbi pırpır etti. "Zavallı... Bir kanadı kırılmış."  dedi. Neydi bu küçük kelebeğin derdi ki; buralara kadar gelmişti. Onun yeri bu koca kentin betonlaşmış evleri ve meydanları değildi.  Aslında onun yeri kırlar, bahçeler ve çiçeklerdi. Evet bu zavallı kelebek; kanadı kırık bir kelebek! Ahhh... Ah !.. Kelebeklerin ömrü uzun olmaz ki!.. Bir mevsimlik yaşamda kırık bütün duygular; açlıklar, susuzluklar, kıtlıklar, hastalıklar, savaşlar, kavgalar ve hüzünlü ayrılıklar. Bu kelebek sanki benim gibi!.. Benim bu koca şehirde yalnızlığım gibi. Genç adam hüzünle kelebeğe bakarak avucuna aldı. Kanadı kırık haliyle ona sevgi, şefkat besledi. Merhamet etti. Sonra “bu kelebek de  benim gibi can taşıyor." dedi. Sanki dua ediyor gibiydi. Ahhh!.. Bir kanat çırpıp canlansa da, uçsa. Uçsa da sevdiğine kavuşsa. İşte o zaman ölmeye değerdir bu yalnızlıkta ve bu sonsuzlukta. Sesini yükseltti ve titrek sesiyle yalvarıyordu. "Uç!..” dedi. “Haydi uç!.. Kanadı kırık kelebeğim uç!.. Uç ki; senden güç alayım ve mutlu olayım der gibydi. Ama nafile. Kelebek artık hareketsiz ve canlılığını yitirmişti. Genç adam ağlamaklı oldu; sevdiğinden ayrı düştüğü kadar kırık kanatlı kelebeğinden de ayrı düşmüştü. Ne yapabilirdi ki. Bu koca koca şehir kabus gibi üzerine çöküvermişti. Bu  kırık kanatlı kelebeğin kendini karşılayışı da hüzünlü gidişi de hüzünlü oldu. Çünkü ayrılık ölümden beterdi. Derinden bir “Ahhhhh!..” daha çekti ve "Onun da kanadı kırık, benim de kanadım kırık" deyiverdi.

4 yorum:

Kaystros Tyrha dedi ki...

Güzel bir öykü. Bazı gelenek ve göreneklerimiz ne yazıktır ki can yakıyor. Başlık parası meselâ. Hem kadını aşağılıyor, hem de erkeği çaresiz bırakıyor. Sevenlerin kolu kanadı kırılmasın artık.

Profösör dedi ki...

Kaystros Tyrha @ Hakikatin mayası da özü de sevgi.

Bir Tutam Karınca dedi ki...

Ne çok ah var. Güzel bir öykü. Kaleminize sağlık

Profösör dedi ki...

Bir Tutam Karınca @Teşekkür ederim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...