Elili yıllar; köyümüze bir otomobil geldiğinde bütün köy çocukları ona dokunabilmek için otomobilin arkasınadan koşardı koşardık. O zaman otomobil tekerleklerinde bulunan metal jantların ortasında bombeli, nikelanjlı ayna gibi parlak bir kapak bulunurdu. Bu kapak ayna gibi bizim suretimizi ve süiletimizi büyülü ve fantestik bir şekilde yansıtırdı. Daha o zamandan sanat ve estetik duygusu çocukluk ruhumuzu okşuyordu. Bir otomobil sahip olma isteği olmasa bile bisikletlerin farını kaplayan bombeli metal kafa da aynı suret ve süileti yansıttığından olacak ki, bisiklete sahip olam arzusu zaman zaman içimizde depreşirdi. Doğrusu keşke bir bisikletimiz olsa, farı yansa, keşke bir bisikletimiz olsa zili çalsa diye iç geçirirdik. Bisiklet sürmek de çocukluğumuzda masalsı bir yolculuk gibiydi.
Profösör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder