İzleyiciler

21 Haziran 2017 Çarşamba

Kıskançlık, Haset ve Çekememezlik


Beşer olmamız hasebiyle, bir çok zaaflara yenik düşebiliyoruz. Önemli olan neye meyilli olduğumuzu bilmek, zaaflarımızı farkederek, nefsimizi terbiye etmek için azami gayreti göstermektir. Beşeri zaaflarımızdan biri de kıskançlık yani haset etmektir. Bir başka deyişle çekememezliktir. Oysa her insanın birbirinden farklı olarak özellikleri, yetenekleri ve üstün tarafları vardır. Çünkü her insan bedenen ve ruhen yaratılış olarak farklıdır. Kimimiz kısa boylu, kimimiz uzun boylu, kimimiz siyahi, kimimiz beyaz, kimimiz sarı ırktan olabiliriz. Sosyal hayatta da zengin fakir, mevki sahibi, işçi patron, sağlıklı sağlıksız gibi birbirinin zıddı olan niteliklere sahip olabiliriz. Esasen  bize lütfedilen özelliklerimizi bilmemiz, geliştirmemiz ve bunu hem kendimiz için, hem de çevremiz için kullanmayı bir erdem olarak görebilmeliyiz.  

Ne yazıkki toplumumuzda birbirini kıskanma ve çekememezlik hastalığı her alanda kendini göstermektedir. Sağlam bir bünyede ortaya çıkan herhangi bir hastalık, peşinden diğer hastalıklara da davetiye çıkartıyor. Şeker hastası olan bir kimse, her an için bir kalp hastası, bir böbrek hastası, bir tansiyon hastası olmaya namzettir. İnsan nefsi böyle bir şeydir. Kıskançlık ve çekememezlik zaafına düşen  bir insan, aynı zamanda diğer nefsani zaaflara namzettir dememiz yanlış olmaz. Bütün nefsani zaaflardan kurtulmamız için, dört elle Kuran’a sarılmalı ve Peygamberane bir hayat yaşamamız gerekir.
Cenabı Allah “Kıskandığı vakit  haset eden kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım de” buyuruyor. Kıskançlık ve haset felaketler getirir. Çünkü kıskançlık hayra değil, şerre delalet eder. Nitekim Kabil ile Habil arasındaki kavga kıskançlığa dayanıyordu. Sonuçta Kabil, kardeşi Habil’i katletmesiyle  insanlık tarihinde ilk cürüm işlenmiştir. Bu da gösteriyor ki; kıskançlık ve haset sadece sıradan bir kötü duygu değil, insanı cehenneme kadar götürecek hırsı da, intikamı da içinde barındıran komplike bir kötü eylem ve istenmeyen ahlaki davranıştır.

Bizde olmayan, olması mümkün görünmeyen bir takım yetenek ve kazanımları, başkasında görerek kıskanmak, başkasının başarılarını takdir etmemek, iyi taraflarını görmemek ve kötülemek bir anlamda çekememezliktir. İnsan önce kendini tanımalı ve kendi yeteneklerini bilmelidir. Eğer başkasında gördüğü yetenek ve hasletlerin kendinde de bir nebze olduğunu düşünüyorsa, yeteneklerini geliştirecek, çok çalışacak, gayret edecek, sonra da “Allah’ım bana yardım et!..” diye dua edecek. Sadece çalışmak yetmez; aynı zamanda Allah’ın inayetine sığınmamız gerekir. Elbette toplum tarafından takdir edilen insanlar özenilir, ve gıpta edilir. Asla kıskanılmamalıdır. Rekabet içinde de olsak birbirimize başarılar dilemeyi ihmal etmemeliyiz. Kıskançlık içinde olanlarımız varsa da, bunun ruhi bir hastalık olduğunu bilmeli, bundan kurtulmak için de bütünüyle ahlaki terbiye ve tezkiye içine girmelidir. Bu durumun tıbbi yönü var ise, günümüz hekimlerine başvurması da gerekebilir.

Bir Hadisi şerifte “Sakın haset etmeyiniz. Zira haset, ateşin odunu yediği gibi, sevapları ve iyilikleri yer bitirir.” buyruluyor. Kurtuluşumuz için sevap işlememiz gerekiyorsa, bütün günahlardan uzak durmalıyız. İyilik yaptıkça da kötülüklerden korunaklı hale geliriz. Nefsin zaaflarına karşı savaş hali, bizi daha çok Allah’a yaklaştırır. Onun rızasını kazanmak için şeytanın vesvesesine ve tuzaklarına karşı tedbirli olmak suretiyle;  kıskançlık, haset, çekememezlik gibi diğer zaaflara da düşmemiş oluruz.

Niyazi Özdemir


1 yorum:

Resneli dedi ki...

Musevi toplumların ileri hale gelmelerinin sebeplerinden birisi içlerine kıskançlık virüsünü koymamalarıdır. Yazı çok anlamlı olmuş..

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...