|
|
Son zamanlarda bazı insanların çenesinde pelesenk haline gelen, "Bizim çocukluğumuzda bayramlar bambaşkaydı.. Şimdi bayram mı kutlanıyor? Şimdiki bayramların tadı tuzu yok!" gibi cümlelerle karşılaşır olduk. Bu öyle bir cümle ki; bazen bu cümleleri söyleyenlere hak vermemek mümkün değil. Çocukluğumuzda gördüğümüz sevgi, şefkat ve merhamet, bizler büyüdükçe hayatın ağır yükü ve sorumluluğu omuzlarımıza bindikçe, çocukluğumuzdaki taşıdığımız masumiyeti kaybeder olduk. Herkes birbirine yaklaşırken mutlaka bir çıkar içinde olabiliyor. Üzülerek söyleyelim ki; eski zaman samimiyeti ve ihlâsını şimdi bulabilmemiz kolay değildir. Eskiden binbir yokluk içinde bayramlarda alınan yeni bir ayakkabının bile bir manası, bir etkisi olurdu çocuk yüreğimizde. Bayramlarda belki baştan aşağıya donatılmazdık ama neye ihtiyacımız varsa, sadece o alınırdı. Bu bazen bir ayakkabı, bazen bir pantolon, ya da bir gömlekle yetinirdik. Bayram namazıyla birlikte bütün gün eş, dost ve akraba ile bayramlaşılır ve bayramları kutlanırdı. Herkes birbirine sarılırken kutsal bir duyguyla bütün acılar, sıkıntılar ve olumsuzluklar bayram kutlamalarıyla birlikte sanki hepsi çözüme kavuşuyordu. Bayramlar adeta birlik ve dirliğimizin bir sembolüydü. Basit bayram yerleri oluşturuluyordu. Çocuklar oralarda salıncaklarda sallanır, çatapatlar patlatır, balonlar, uçurtmalar uçururlardı.
Şimdiki bayramlara gelecek olursak, bizim çocukluğumuzdan daha güzel ve daha da etkin bayram yerleri kuruluyor. Her tür eğlencenin içinde olduğu modern bayram yerlerinde çocuklar istediği gibi eğlenebiliyorlar. Sadece toplum belleğine medyanın ve turizm şirketlerinin kampanyalarıyla bir zihniyet değişimiyle toplumun gelenek ve görenekleri tahrib edildi. Bunu yaparken de din ve diyanet konuları alay bile ediliyordu. Gericilik, yobazlık, taassup dinin bir kamburu gibi yansıtılıyordu. Hala tam olarak; din özgürlüğü, fikir ve ifade özgürlüğünün ülkemizde geçerliliğini söylemek mümkün değildir. Öyle bir zihniyet oluşturuldu ki, sosyal içici bir toplum daha makbul toplum olur düşüncesi yerleştirilmiş oldu. Hiç alkol kullanmayan ve şiddetle karşı çıkan kişi, sanki devlete karşı çıkan bir anarşist gözüyle bakılır oldu. İnananlar tefrikaya düşürüldü. Biri bir şeye ak derken, biri kara diyebiliyor, bir diğeri de daha itidalli olsun diye siyahla beyazı karıştırarak işi grileştiriyordu.
Bir bayramı idrak ediyoruz. Özellikle de Kurban Bayramı hakkında ne tür yayınlar yapıldığını biliyoruz. Dinin temel öğesi olan kurban kesmek iptal edilsin, bunun karşılık değeri de, para yardımıyla yoksullara destek yapılsa sözleriyle kafaları karıştıracak her tür oyunları bir tuzak olarak sergileyebiliyorlardı. Hatta balıktan, horozdan kurban olur diyenlerin hezeyanlarını da geçtiğimiz senelerde dinlemiş olduk. Allah'ın kurbana ve ibadete ihtiyacı yok ki! İbadet ancak; Allah için yapılmakla birlikte tevhidin özünü oluşturmaktadır. Bayramı bayram yapan yüreklerdeki ulvi değerlerdir. Bizler eski bayramlarda, evde yapılan baklavalar, börekler, çörekler, bazlamalar ve yağlı katmerleri elbette unutmuyoruz. Şimdi ise adını bile bilemediğimiz yabancı kültürlerin pasta kek ve pudingleri gibi bir sürü tatlı çeşitlerini pastanelerden temin edebiliyoruz. Hatta bir ısırımlık kekler, pastalar ve buna benzer jöleli, jelibonlu şekerlemeler artık marketlerde janjanlı ambalajlar içinde satılmaktadır. Bayram denilince ilk akla gelen tatil oldu. Nereye kaçabilirizin heyecanını aylar öncesi yaşanır, tatil için gidilecek yerler belirleniyordu. Sonra da anneler babalar, anneanne, babaanne ve dedeler, halalar, teyzeler, amcalar dayılar bayramda unutulur oldu. Aile, hınım hısım akraba ve yüce değerler parçalanır oldu. Sevgi, saygı hoşgörünün yerini çıkarcılık, bencillik ve nefsi kaygılar yer aldı.
Bütün bunlara rağmen biz kendi halimize bakalım. Neyin iyi, neyin kötü olduğunu bilmemize rağmen kendimize çeki düzen verelim. Gerçek değerin yüreklerimizde, sevgi, şefkat, merhametin sevdiklerimizin ve dostlarımızın kucağında olduğunu unutmayalım. Şartlar ne olursa olsun, her bayramın sevinç ve neşeyle kutlanması gerektiğini bilelim. Birlik ve beraberlik ruhunun en kötü günlerde ve bir de en sevinçli günlerde olduğunun bilincine varalım. Çünkü; bayram demek, sevmek ve sevilmek demektir.. Bayram demek, sarmak ve sarılmak demektir.. Bayram demek, matemi terkedip birlikte sevinmek demektir.. Bayram demek, birlik ve beraberlik demektir.. Bayram demek, dirlik ve düzenlik demek.. Bayram demek Allah'a kul olmak ve ibadet etmek demektir. Bayram demek, Allah'a kurban olmak demektir. Bayram demek, zikir, şükür, dua demektir.
Bu vesileyle; Kurban Bayramınızı en içten duygularımızla kutlar, İslam aleminin birliği ve dirliği için, bütün insanlığın hidayeti için yüce Mevlamızdan niyaz eder; nice sağlıklı, huzurlu ve mutlu Bayramlar dileriz.