İzleyiciler

3 Temmuz 2017 Pazartesi

Ahlaklı Olmak


şverenin gözü çalışanın üzerinde" başlıklı bir inceleme yazısıyla karşılaştım  gazete sayfalırında. Aslında bu inceleme yazısı insan kaynakları haberlerini yansıtan bir gazetenin ilavesinde görünce  bu çalışmanın yararlı olacağı düşüncesini taşıyorum.  Her insan  günümüzde iyi bir işe sahip olmak ister. Onun için tahsil hayatı boyunca kendini, at yarışlarında koşturan bir koşu atı gibi hisseder. Bütün mesele paralı bir meslek sahibi olmak. Yeter ki iş çok para getirmeli, makam mevki, şan şöhret  sahibi olmalı, Maddeten sınırları aşmalı. Oysa böyle bir bakış adam olmaya yetmiyor. Bir şey eksik kalıyor.  O da çağdaşlık kandırmacasıyla ne yazık ki; manevi olarak inançtan ve ahlaktan uzak kalmak. İnsan maddeten ve manen tatmin olduğu zaman kendini dengede hissediyor; o zaman huzur ve mutluluğu bütünüyle tadıyor.
....
Beni en çok düşündüren konu; her insanın başına  bir polis dikip, o insanı kontrol altında tutamazsınız. Zaman gelir, polisin başına da polis dikmek zorunda kalırsınız.  Diyeceğim odur ki; ahlaki toplum olmak zorundayız. Huzurumuz, mutluluğumuz ve kurtuluşumuz ahlaki toplumun eğitimine ve tahsiline borçluyuz. Toplum olarak önce ailerden başlayarak ahlaki terbiye göreceğiz, sonra da sistematik olarak okullarda ahlak temelli, liyakatiyle  hizmet gören bireyler olarak yetişeceğiz. O zaman işveren de olsak, çalışan da olsak, adalet duygusuyla, liyakatimizle ve ahlaki reflekslerimizle çalışmalarımızı sürdüreceğiz. 
.....
Günümüzde herşey kayıt altında. İnsanların özel ve tüzel kimlik ve kişiliklerini öğrenmek çok basitleşti diyebiliriz. Bir insanın ahlaken ve birikimlerini internet sayesinde öğrenmemiz artık çok kolay. O insanın sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarına bakmak yeterli sayılacaktır. Bir insanın kağıda döktüğü el yazısından karekter yapısını belirlerken, artık her şey ayan beyan hale geldi diyebiliriz. Buradan yola çıkarak internetle içli dışlı olan insan iş yerlerinde interneti özeli için kullanabilmektedir.  Ahlak öyle bir şey ki bir çalışan, işverenin yasaklamasına rağmen, bir çok yoldan internete mesai saatleri içersinde ulaşabiliyor. Nedense kendini bu yasağı çiğnemekten alıkoyamıyor. Bundan doalyı, doğal olarak işveren çalışanı işten çıkartma hakkını kullanabiliyor.
.....
Gerçekten ahlaki terbiye görmüş bir insan, ne işle ilgili olursa olsun bütün davranışları  adalet ve hakkaniyet duygusuna dayanıyor. Çünkü önce iyi niyet taşıyor. Güzel ahlak onda içselleşiyor ve onu özümsüyoor. Böyle kimseler hata yapsa da sicilleri temiz olduğu için hoşgörüyle bakılabiliyor, özürleri kabul görebiliyor.

Profösör

4 yorum:

Yurdagül Çelik dedi ki...

Ankara'da yaşayan Blog yazarlarıyla ilgili bir buluşma düzenliyorum.Son yazımda bahsettim.Göz atar ve size uygun tarihi belirtirseniz sevinirim :) Sevgilerimle :)

Kaystros Tyrha dedi ki...

Sevgili Profösör, inanarak yazdığınızı biliyorum. Bu yüzden size olan saygım büyük. Naif bir lisanınız, derin hoşgörünüz var. Ne var ki, din en çok sömürülmeye müsait bir kavram. Dindar geçinen göz önündeki pek çok insanın ahlakı ile dini birbirine bağdaşmıyor. Dindar olmayanlar ahlaksız, adalet ve hakkaniyet duygularına sahip değildir diye bir genelleme yapmak kanaatimce doğru değil. Bence ahlak ve erdem sahibi olmanın yolu sadece dinden geçmemeli. Eğitim, sorgulayıcı, yol gösterici, hak adalet kavramını öğretici olmalı. İnsan bir kişiye iyilik yapacaksa bunu cennet vaadini düşünerek yapmamalı ödül rüşvet olarak algılanmamalıdır. Kötülük yapmak bir insana yakışmayan hastalıklı bir haldir. Buna engel olmak için insanları cehennemle korkutmayı aklım almıyor. Yunus Emre misali "İsteyene ver onları, bana seni gerek seni" ifadesiyle yaratıcıya duyduğu aşk hepsini silip geçmeli. İnsanlar birbirini sevmeli, iyi davranmalı, adil olmalı, herkesin hakkını vermeli, saygılı olmalı... Sadece insan olmanın gereği bunlar. Din, dil, ırk hiç fark etmemeli. Saygılarımla...

Profösör dedi ki...

Kaystros Tyrha@ Sevgili dostum, bu sözlerinin bütününe katılıyorum. Ahlakın terbiye ile ilgisi var. Yani doğru davranışlarımız. Bu konuda ahlak felsefecisi olan Ala'inin ahlak tarifi bize uygun düşüyor. "Dinsiz ahlaksızdır" cümlesini asla kullanmam. Fakat saptırılmamış ve yaşanmış bir din de bizi yüksek ahlaka erdiren bir inanç sistemi olduğunu idrak ederim. Peygamberimiz "Ben ahlakı tamamlamak için gönderildim" buyurmuştur. Bir yanlış anlaşılam olmasın üzülürüm. Sonuçta beşeriz bir taraftan da Mahkemei kübraya inanırız müslüman olarak. Ahlakın özünde yeatan şay, düşünmeksizin kazanmış olduğumuz ve bizde meleke kesbettiği iyi davranışlarımızdır. İyi davranışlaır huy haline getirmek ahlaklı olmaktır. İş uzayıp gider. Yanlış olsa bile temelinde iyiniyet yatar. Örneğin Mevlana der ki; Adamın biri yolun ortasıan bir kazık çakmış millet eşeğini bağlasın diye. Diğer bir adam da bunu görüp o kazığı yerinden söker ve bu kazık insanların ayağına takılmasın diye.. İkisinin düşüncesi iyi niyettir. Davranış=ları da ahlaki ve doğrudur. Sadece biri isabet ettirememiş diğeri ettirmiştir. Velhasıl ayır düşünmediğimizi belirtmek isterim.



Profösör dedi ki...

Daha Mutlu Yaşam @ Teşekkür ederim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...