İzleyiciler

23 Eylül 2011 Cuma

Bir çocukluk hatırası.. Bir paylaşım.. Biraz da tebessüm…

Yıl bindokuzyüzaltmış.. Bir anımı paylaşmak için tam da yarım asır olmuş.. Elli sene öncesinin bir çocukluk anımı hatırlıyorum. Ne günlerden ne günlere geldiğimizi sanki bir siyah beyaz türk filmi kadar içten, yapmacıksız geçen ömrümün siyah beyaz karelerinden bazılarını zaman zaman öne çıkartıp, o günleri tekrar yaşıyorum.  Çocukluk anılarımı paylaşırken çocukluğumda yaşadığım her türlü duygu ve düşüncelerimi her fırsatta çocuklarımla dile getiriyorum.. Çocukluk demek yokluk demek gibidir benim için. Köyün fakiri olmamız nedeniyle bu iki kavramı bir arada yaşadığımı söyleyebilirim.  Buna mukabil, çocukluğum, belki de herkesten çok sevgi, şefkat ve merhamet içinde geçtiğini bu duyguları iliklerime kadar hissettiğimi söyleyebilirim.

Durup dururken bu çocukluk anımın nereden aklıma geldiğini de söylemek isterim. Tabiki bu; çocukluğumda dondurmayla tanışma hikâyemden kaynaklanıyordu. Şimdi de yaz akşamları yemekten sonra dondurma yemek bir âdet haline geldi. Şehirde yaşamaya başladığımızdan beri dondurma yiyebilmek için, bir pastahaneye gidilir, orada hem dondurma, hem soğuk bir meşrubatla tatlılar yenirdi.  Günümüzde dondurmacılık bir sanayi haline geldiği için bir sürü şirketin çeşit çeşit, janjanlı, albenili ambalajlar içinde korunan ve alıcısının iştahına sunulan dondurmalar bulup, almak artık kolaylaştı. Her marketin ve her bakkalın önünde bir dondurma dolabının varlığını görebiliyoruz. Sade dondurmadan, meyveli dondurmaya, karamellisinden çikolatalısına, çubuklusundan kornetine kadar her türlüsü var artık. Yeter ki sizin içiniz yansın, yeterki paranız olsun.. Bu durumu, parası olanın düdüğü çalması, parası olmayanın sümüğünü yalaması gibi düşünerek mizahi bir edayla biraz da tebessüm edebiliriz.

Yine bir gün yemekten sonra bilgisayar başında çalışırken, akşam yemekleri yenmiş, sıra dondurma yemeğe gelmişti. Ben hariç bu dondurma yemek işini çocuklar adeta abartıyorlardı. Her akşam marketten alınan kiloluk dondurma kutusu açılır, herkese birer kap içinde bu kutudan pay edilirdi. Bana gelince, benim payım diyabetik yasalarına göre yapılmalıydı. Evimizde sütlaçlar, muhallebiler, pudingler, baklavalar, revaniler yapılsa da, ancak ben onlardan bir tadımlık tadarak nefsimi köreltebiliyordum. Oysa dondurma öyle değildi. İnsan dondurmayı yaladıkça yalayası geliyordu. Aynen çocukluğumuzdaki gibi bir duyguyu bize yaşatabiliyordu. Dondurma yalama bir nevi çocuk oyunu haline gelebiliyordu. Çocuklarım "Baba sana da biraz koyalım göz olacak" deseler de "Ben istemem" deyip kestirip atıyordum. Arkasından "Düdüğüm yok ki çalayım.. Dondurmam yok ki yalayayım" deyip bir anlamda da kendimi acındırıyordum. Onlar da dayanamayıp, birer birer dondurmalarından bana yalatıyordu. Böylesi bana daha tatlı ve daha anlamlı geliyordu.

Yıllar önce bir yaz günüydü.. Kara kışın çetin geçmesine karşın yaz mevsiminin büyülü tarafı vardı.  Cıvıl cıvıl bir cuma günüydü. Cuma günleri köy meydanı hep kalabalık olurdu. Satıcılar cuma günleri gelir ürünlerini teşhir ederlerdi. Bu suretle alış verişler yapılırdı. Köy meydanını çınar ağaçları süslüyor ve meydanın ortasında akan antik çağdan kalan bir su kanalı vardı. Akan bu suda ördekler yüzer, hayvanlar sulanırdı. Çocuklar da çınar ağaçlarındaki kuş yuvalarındaki kuş yavrularının cıvıltısı altında hep birlikte oyun oynuyorlardı. Çocukların sabırsızlıkla beklediği tek bir satıcı vardı o da dondurmacıydı. Dondurmacı şehirden gelirdi. Tam öğlen vakti gelirdi dondurmacı amca.. Tam güneşin zeval vakti dediğimiz, güneş tam tepede iken, paraları hazırlayın der gibi,  beklenen düdük sesi peş peşe geliyordu. Bu düdük sesi büyülü bir ses olup, herkesi adeta büyülüyordu. Hele çocukları, fareli köyün kavalcısı gibi peşinden sürükleyebiliyordu. "Düüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüttt.. Düüüüüüüüüüüü... Düüüttt..." Sanki İsrafil Aleyhisselam'ın Sur'u üfleniyordu.. Bu düdüğün arkasından "Donduuurmam gaaaymaaaakkk.. Sahibi oynaaakk" gibi bir de çocuklar tarafından anlam verilmeyen dondurmacının kendisine has bir satıcı sedası duyulurdu. Köyün büyükleri dondurmacının bu tavrına bıyık altından tebessüm ederlerken,  bu arada bütün çocuklar kıpraşıp, sağa sola koşuşturmaya başlıyorlardı. Parası olan çocuklar dondurmacının başına üşüşüyor, cebinde harçlığı olmayan ya babasına sarılıyor, ya dedesine koşuyor, o da olmazsa evlerinin avlusundaki tavukların yumurtladığı follukta buluyordu kendisini. Orada umduğunu bulamazsa, yada tavuklar folluğa yumurta bırakmamışsa çare yine de tükenmemiştir onlar için. Bu sefer annelerinin, ninelerinin karşısına çıkarlar, eteklerinden çekerek, ağlayıp, zırlayarak, ya da yerlere yatıp, toprakta debelenerek nihayetinde bir dondurma parası kopartırlardı. Bu harçlıkla çocuklar sevinerek soluğu dondurmacının yanında alırlardı. Benim bu anlamda böyle bir şansım hiç  yoktu.. Bu yüzden dondurma nedir, ne değildir henüz müşerref olamamıştım.

Bütün çocuklar dondurmalarını almış, okul bahçesinde bulunan iki büyük çam ağacının gölgesi altında oturarak dondurmalarını yalıyorlardı. Ne yazık ki aralarında sevdikleri bir arkadaşı yoktu.  İçlerinden birisi bağırarak "İğneci Cafer'in oğlu yok.. Nerede bu arkadaşımız" deyince çocuklar birbirine bakıştılar. Bir yandan dondurmaları sıcaktan eriyor ve akıyordu.. Bir de baktılar ki arkadaşları okul merdiveninde tek başına ve kendi halinde oturuyor, utangaç ve üzgün tavrıyla elindeki çubukla oynuyordu. Çocuklardan birisi elindeki dondurmayla yanına yaklaştı "Amma da baktı.. Sümüğü de aktı.." diyerek bir nevi şaklabanlık yapıp onu  güldürmek istiyordu. Dondurma yemenin keyfi belki de çocuk aklıyla böyle çıkıyordu. Merdivende oturan bu üzüntülü çocuğun yüzünde bir gülümseme belirir gibi oldu. Belki de içinden içinden yutkunuyordu dondurmanın karşısında. Arkasından dondurmalı çocuk "Şundan sen de yalamalısın. Sümüğünü içine çek, yoksa onu yalarsın" dedi. Oturan çocuğun gülümseme çizgileri şimdi daha belirgin halini almıştı. Çocuk dondurmasından kendisine yalatıp tattırmış olacaktı. Bütün çocuklar hep bir ağızdan "Herkes dondurmasını yalasın.. Akıp da yabana gitmesin" komutuyla birer kez daha dondurmalarını yaladılar. Sonra hemen gelip,  merdivende oturan dondurmasız üzüntülü arkadaşına dondurmalarını yalattılar. Çocuk herkesin dondurmasından tadınca çok mutlu oldu. Bu bir paylaşımdı. Arkadaşları onu o vaziyette bırakmadılar.  Hatta çocuk kendisini daha ayrıcalıklı ve daha özel hissetti. Üzüntü ve utangaçlığının yerine paylaşmanın verdiği bir yüz ifadesiyle hep birlikte, mutluluk içinde oyunlarına devam ettiler.

Bu anımı yarım asır sonra olsa bile sanki çocukluğumu yaşıyor gibi, şimdi de dondurma yalayarak paylaşıyorum. Çocuklar gibi mutluyum. Bu anımı bütün dondurmalı anı ve öykülerin içinde kendisini bulanlara ithaf ediyorum.

Yazan - Çizen : Profösör

26 yorum:

minik pati dedi ki...

Hocam çok güzel bir yazı olmuş...

uzunincebiryol dedi ki...

Çocuklar hem çok acımasız hem de böyle cömert olabiyorlar işte. Çocuk saflığı ne güzel. Paylaşmak ne güzel. Bir çocuğu sevindirmek ne güzel şey:)

Unknown dedi ki...

saf, temiz ama asla unutulmamış çocukluk hatırası...hem yüreğimi acıttı hem yüzümü güldürdü..

Adsız dedi ki...

:)))))
saygılarımla

Adsız dedi ki...

ben çocukken dondurma yediğimi ve almak için koşturduğumu hiç hatırlamıyorum.
sanıyorum tatlılara karşı hassasiyetimden kaynaklıyor;sevmiyorum dondurmayı ve tatlıları, ama çocukluğunuzdan çıkıp, anınıza düşmüş hatıra çok güzeldi.

Hayal Kahvem dedi ki...

Selam Profösör,
Tebessüm ettiren dondurma tadında bir anı paylaşımı olmuş. Eskiden her şey özlenir ve ayrı bir tadı olurdu sahiden. Şimdi dondurma yaz kış var malumunuz. Hasret olmayınca, tadı eksik oluyor sanki. Çocukluk anıları bizi her daim diri tutuyor diye düşünüyorum. Yüreğinize sağlık.
Teşekkürler.

otuzundansonra dedi ki...

evvelden cocuklarda da merhamet varmış ,şimdi cok az böyle paylaşîmcı cocuklar,bu arada nefis bir yazı olmuş,hakkaten ikramınızı hissettik hani, kaleminize saglık.

Milena dedi ki...

ne güzel bir anı ne güzel bir paylaşım..çocukluktaki paylaşımlar öyle saf ve temiz ki ömür boyunca unutamıyor insan..o günlere gittim birden..teşekkürler..

senkimsegibidegilsin dedi ki...

gözlerim dolu ve gülümseyerek okudum. herkes dünyaya geldiğinde şanslı olamıyor ne yazık ki.
çok güzel bi yazı olmuş gerçekten.

KELİMELER DÜNYASI dedi ki...

Dondurma yediğimde hep çocuğum ben..Az önce yedim kendimi balonların ardından koşacak gibi hissediyorum..Güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık..

esved dedi ki...

Son zamanlarda okudugum en güzel en manalı yazı, bu kıymetli anılarınızı bizimle hep peylasın lütfen bizim bunları duymaya ihtiyacımız var profösör :)

esved dedi ki...

Buarada sevgili profum bir ögrenci olarak isminizden etkilenip( psikolojik anlamda etkiledndiıimden,yanlış bir yorum yaparım diye cekindigimden ve yazdıklarınızn tam anlamıyla yettigi için çogu kez size yorum yapmıyrum ama bu yazıya yorum yapmadan gecemedim :)

YAŞAMSAL GANİMETLER dedi ki...

köy dondrumacılarını bilirim ve bir tuhaf kokar civciv gibi nedense..yahut bizim köyün dondurmacısının bir tuzağıydı bilemiyorum..köye sadece 2 aylığına giden bir şehirli kişi olarak her ne kadar sevmesem de tadını günde bir kez gelen dondrumacıyı beklemek keyifliydi onu hatırlıyorum..=)birde üvey ama hatırladığım tek dede yadigarını bırakan dedemin bize her dondurmacı gelişinde verdiği paraları ne kıymetliydi o para benim için..ruhu rahmet alsın..bir şeyi beklemek güzel...kıymetli...hazırı sunulunca olmuyor böyle keyifli..sevgiler...

Büşra Bayram dedi ki...

Dondurmayı hiç sevememiş bir çocuk olarak yazınızı çok beğendim sn prof :)

öykü dedi ki...

cok sıcak samımı bı yazı olmus sevgılı profösör

dıyorum kı
Allah kımseyı sevdıgı seylerden mahrum kılmasın


sevgılerımle

just not found. dedi ki...

çok etkileyici bir o kadar da samimi bir yazı olmuş, detaylarına kadar hatırlıyor olmanız daha da güzel :)
elinize sağlık ;)

şahika dedi ki...

Benim çocukluğum da dondurmaların janjanlı ambalajlarla hemen her bakkalın önünde bulunduğu döneme denk geliyor amma ve lâkin, sevgili doktorumun ayda bir kere oldukça yavaş bir şekilde yememi tembihlemesiyle ne kadar üzüldüğümü hatırladım ben de. :)

Çok güzeldi, saygı ve selâmlarımla..

LoveMeorLeaveMe dedi ki...

her şey iyiydi de o çocuklar aynı dondurmayı yalamamalıydı ! :))

ben de limonlu isterimm limonluu :))

Adsız dedi ki...

Şuan o zevki alamamak çok kötü galiba. Bir düşündüm de ne bileyim dondurmayı o duygularla yemek paha biçilemezdi. Şimdi her çeşidini yediğimiz dondurmayı ilk kez görmüş gibi yemek isterdim... Açıkçası imrendim.. Çok çok teşekkür ederim bunu bizlerle paylaştığınız için :)

Adsız dedi ki...

Çocuklar bazen öyle güzel dersler veriyorlar ki farkında olmadan. (:
Çok hoş, içten bir anıydı ve okurken dondurma yemiş kadar oldum gerçekten.(:

Adsız dedi ki...

benim çocukluğumda dondurma satıcıları yoktu. belki bizim oralarda yoktu.. zaten dondurmayı da pek sevdiğim, aradığım söylenemez. ama dönme dolapları hatırlıyorum. hiçbir zaman annesinin eteğini çekiştirmek zorunda bile kalmayan bir çocukluk geçirmiş biri için bu hikaye çok düşündürücü. hiç bu açıdan bakmamıştım. çok güzel yazı. sağ ol (:

La Loba dedi ki...

Icimi acitti ama bir yandan da gulumsememe engel olamadi :) Cocuklarin vicdani yaklasimlari ve paylasimlari bambaska. Gerci simdilerde boyle cocuklar bulmak pek kolay degil malum kapitalizm.

Bir de nerede o eski dondurmalar? Ben cocukken de dondurmaci vardi ve gercek sutten mis gibi dondurmalar yenirdi. Simdikiler hep krema ve tuhaf aromalarla yapiliyorlar ne yazik ki.

Profösör dedi ki...

kır_çiçeği @ teşekkür ederim..

uzunincebiryol @ En çok sümüklü çocukları sevindirdiğim zaman duygulanıyorum.

öz'üm@ Evet her iki duyguyu yaşayabiliyoruz.

*Selinka** @ Teşekkür ederim.

Sıradan bir balık @ Hatıralarımla yaşıyorum ben. Teşekkür ederim.

Hayal Kahvem@ Çoçukluk anılarımızın masumiyeti bizi etkiliyor hep..

otuzundansonra@ Eskiden çocuklar paylaşımlarla daha da mutlu olurlardı.

Milena @ Hep beraber mutlu olalım ve çocukluğumuzu yaşayalım.

Persophene@ Teşekkür ederim..

Kelimeler Dunyasi @ Dondurma çocumların en güzel tad aldığı bir ürün. Hatıraları da var..

esved@ Sevgili esved inşallah hep paylaşımcı olacağız.. Sevgili dostum her zaman fikrini beyan edebilirsin. Bizim sayfalarımız sizlerin yorumlarıyla şenleniyor.

YAŞAMSAL GANİMETLER@ Senin de anıların güzelmiş. Şimdi bizimle paylaşıyorsun.. Masumiyetimiz bile yetiyordu o zaman..

Hayal Meyal@ çok teşekkür ederim. Senin de yazdıklarının tümü ibret verici ve keyyif aldığımız yazılar.

kuccukkurba@ teşekkür ederim dostum. Her zaman bekliyoruz..

şahika@ Dondurmayı ayda bir tadsanız da çocuklukta her duygu unutulmuyor. Teşekkür ederim.

LoveMeorLeaveMe@ Sana da limonlu dondurma benden gelsin..

Hemsponpi@ Size de has sütlüsünden bir dondurma ikram edebiliriz. Ben teşekkür ederim.

Medanşeri@ Anılar paylaşılır. Yüzümüzün tebessüm etmesi için paylaşma esastır.

dedimdi@ Dönme dolapları da bilirim. Birgün dönme dolap anılarını sen de paylaşırsın bizimle..

La Loba @ Yorumun bütünüyle dikkat çekici. gerçekten kokulu sütlü dondurma stiyoruz..

neslinameblog.blogspot.com dedi ki...

cok duygulandim. cok güzel anlatmissiniz.

Yok dedi ki...

Ahhh canım yaa :) ah profösör şimdi çocuklar bakkala giderken arkadaına "ama sana yok ben vermem" diye gidiyo biliyomusun gözümle gördüm geçen gün..anne babalara çok fazla iş düşüyor paylaşmanın tadını öğretmek için ama..

çıplakayaklıkız dedi ki...

Karşılık beklemeden paylaşmanın tadına varamamışlara acırım. Çok güzel bi paylaşım olmuş, çocukluğuma götürdü beni. O zamanlar her şey ne kadar da maasumaneymiş.. Şimdilerde kimse günahını bile vermiyor...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...