Hayvanlarla dostluk kurabiliriz. Onlarla iyi anlaşabiliriz. Onları iyi anlayabiliriz. Onlar da bizi iyi anlayabilirler. Fakat hayvanları istediğimiz gibi kullanabilir miyiz? Bütün yaratılmışlar insanın emrine verilmiştir ama onları kul ve köle gibi kullanabilir miyiz? Bir kedinin, bir köpeğin, yada bir merkebin bilinen görevleri vardır. Bunların dışında kendi egomuzu tatmin etmek için kullanmamız doğru mudur? Bir ayının burnuna halka takıp oynatabilir miyiz? Evde kalmış göbek atan kaynana taklidini yaptırabilir miyiz? Bu videoyu izlerken de bir anlamda bunları düşündüm. Bu davranışı övsem de, yersem de internete düşmüş bu videoyu paylaşmak istedim.
Madem hayvan haklarını ima eden bir post yazmaya karar verdik, öyleyse Osmanlıda bir hayvana verilen değerin ne olduğunu bir hatırlatayım istedim. Osmanlıda hayvanlar için vakıflar kurulmuş. Leyleklerin bile bakımları için vakıf kurulmuş. Leylekler göç ederken karşılaştıkları kartallar ve akbabalarla savaştığından yaralananların tedavisi için vakıf bütün ihtiyaçlarını karşılarmış. Kuş sarayları ve evleri yapılmış. Bizim İnancımızda ve kültürümüzde merhamete önem verilmiş. Allah "Benim merhametim her şeyi kapsamıştır" buyuruyor. O halde canlı ve cansıza karşı muamelatımız merhamet ölçülerinde olmalıdır.
İşçi , işçi, işçi hakları diyoruz. Diyoruz da hem merhametin, sevgi ve şefkatin değerini bilmemize rağmen, arz ve talep esasına göre insanları işyerlerimizde eziyoruz. Mesai vermiyoruz. Ağır ve riskli işlerde çalıştırıyoruz. Güvenlik önlemi almıyoruz. Çalışanlarımızın zerre kadar değeri yoktur.
Osmanlıda bir merkebin bile haftada iki gün izni vardı. Bu kanunnameye uymayıp da eşeğini izin günlerinde çalıştıranlara, haklarını korumak için, hem hapis cezası, hem de para cezasına çarptırılıyorlardı.
Profösör