İzleyiciler

4 Şubat 2013 Pazartesi

Cahiliyet Devri Bilinçsizliği Yaşıyoruz


Son yıllarda çocukların aritmetik zekasını geliştirmek için bir takım çalışmalar yürütülmektedir. Henüz devletin desteklemediği ve eğitim sistemimiz içinde yeri olmayan bu tür çalışmaların, çocuklarımıza aritmetik yetenek kazandırmak yerine, onların ruhlarını yaralayabileceği ihtimalini düşünmek gerek.. Nice bitkisel ilaçların, tanıtıldığı televizyon kanallarında, insan sağlığı için bilimsel hiçbir değeri olmadığı gibi, çocuklarımıza uygulanan hızlı okuma, mental aritmetik gibi sonunun nereye varacağı bilinmeyen ve insanın doğal dengelerini bozabilecek, travmatik sonuçları olabileceği göz ardı edilmemesi gereken, bu tür çalışmalara sıcak bakılmamalıdır. Ayrıca bu tür eğitime tabi olan çocukların, ruh sağlıkları açısından bilim adamlarının düşünceleri önemlidir. Ayrıca bu konunun üzerine acil olarak bilim kurullarının düşmesi gerekmektedir. Yoksa gelecek nesil için bir başka açıdan tehlike çanı çalmakta olduğunu söyleyebiliriz..

Bir çocuk üstün zekalı olabilir, buradan hareketle, sanki sinekten yağ çıkarırcasına ayrıca aritmetik zekasını zorlayacak eğitimlere tabi tutmak ne kadar doğrudur!. Bilim çağında temel öğretilerin dışında, elektronik hesap makineleriyle hesaplar yapılmaktadır. Çocuklarımıza sonsuza kadar uzanan sayı sisteminin kurbanı etmek ahlaki ve bilimsel doğrular olmasa gerek. Mental aritmetik denen bu tür uygulamalar, faydadan çok insan varlığına bütünüyle zararı olduğu inancını taşıyanımız da çoktur. Aynı zamanda çocuklarımızı medya maymunu yapmak, onları alkışlar içinde bir sirk cambazlığı içine sokarak egolarını tahrib etmek doğru olmasa gerek. Ne yazık ki; mental aritmetik bir marifetmiş gibi, çocuklar hem sohbet ettiriliyor, hem de şarkı söyletiliyor, bu arada da sayıları aklında tutarak hesap yaptırılıyor. Başındaki sözüm ona eğitimci görevliye sorulduğunda, çocuğun gösteri yaparken söylediği şarkının ne olduğunu da bilmiyor. Fakat eğitmen kadının hırsı gözlerindeki korkutucu  bakışlara yansıyor.

Üstün zekalıların eğitimi, sadece fiziken, zihnen ve bedenen yapılmaz, onların ruhen ve duygusal açlıkları, hassas noktalarıyla birlikte, bütün varlığı bilimsel ışığın ittifak ettiği, projeksiyonuyla aydınlatılmalıdır. Aksi takdirde bu tür çocukların sosyal açıdan da, toplum içinde yalnızlığa itilebileceği gerçeğini düşünmeliyiz. Aritmetik zekasıyla dünya harikası olan bir insanın duygusal bazda yüreği taşlaşıyorsa, çocuğun aritmetik zekası zorlanarak, duygularını ediyorsa, bunun suçluları önce aileleri, buna izin verenler, hatta denetim altına almayan, görevini ihmal eden bu tür otoritelerdir. Herşeyin vakti saati vardır. Herşey zamanla olgunlaşmalıdır. Çünkü "Vakitsiz öten horozun başı kesilir" derdi dedem. Bunda da bir hikmet vardır.

Çocuklarımız sirk cambazı değildir. Çocuklarımız kobay gibi kullanılmamalıdır. Bunun yanında; sirk hayvanları dahil, tatil köylerinde sırf insanlar eğlensin diye, küçük havuzlarda hapsedilen dev balinalar, yunus balıklarını zorlu bir eğitimden geçirerek, köle gibi kullanan animatörler, burnuna halka takıp, turistik yerlerde ayı oynatan ayıcılar, Uzakdoğu’da maymun ve yılan oynatıcıları, turistlere para karşılığı, gösteri yapsın diye, bir eziyete tabi tutulan filler, insani ve vicdani hiçbir karşılığı yoktur. Zaman zaman hayvan hakları savunucularının sesleri cılız çıksa da düşündürücüdür. İspanya'da yapılan boğa güreşleri, ülkemizde yapılan horoz ve deve güreşleri geleneksel bir özelliği olsa da, birer cahiliyet tezahürüdür.

Cahiliyet tek kelimeyle bilinçsizliktir. Akli selim düşünmemektir. İnsan hayatını hiçe saymaktır. Doğanın dengelerini değiştirmeye yeltenmektir. Bir cambaz hiçbir önlem almadan, yüzlerce metre yükseklikte ve uzunlukta bir nehrin üzerindeki telden karşıya geçme gösterisini yaparak alkışlar alarak aile geleneğini devam ettirmektedir. Ona sorulduğunda babasının telden düşerek öldüğünü bir övünç olarak söyleyebilmektedir. Yine bir minare ustası, gençliğinde kendisine güvenlik önlemi alırken, artık ustayım deyip, ileriki yaşlarda hiçbir önlem almadan minarenin tepesinde çalışmaktadır. O kişi ne tansiyonuna da aldırmaz, fırtınalara göz yumar, aniden olabilecek zelzeleyi de hiç aklına getirmez. En sonunda doksan dokuz minareyi bitiren bir minare ustası, yüzüncüyü tamamlamadan minareden düşerek ölmüştür. Belki de imameyi tamamlayamamıştır.

Bir zamanlar daha çok verim alınıyor diye, kara buğday başağı yerine tarlalarımızda brezilya tohumu kullanılır oldu. Bir zamanlar karpuzun geniyle oynayarak çekirdeksiz kabak karpuzu üretildi. Bu da yetmedi ambalaj kolaylığı olsun diye, yuvarlak karpuzlar kasada boşluk bırakmasın diye küp biçiminde karpuzlar üretildi. Mevsiminin dışında kokusuz tatsız, hormonlu gıdalar pazara sürüldü. Bu gidiş nereye hiç düşünülmedi. Sonuç kanser başta bilinmeyen fizik ve ruh hastalıklarının önü alınamaz oldu. İnsanlar da öyle bir anlayış oldu ki, burnunu değiştirdi, dudağına memesine silikon yaptırdı. İş öyle noktaya vardırıldı ki; sporcular başarı uğruna dopingler aldı, sanatçılar şöhret baskılarıyla uyuşturucuya bulaştılar. Bir milleti böyle çökermek istediler.

Nerede nereye geldik demeyelim; bir zamanlar mekteplerimizde dinsizlik tohumu ekilmeye çalışılmıştır. Çocuklarımızda toplu halde, sınıfta sesli olarak "Allah'ım bize şeker ver!" dedirterek, bir süre beklendiğinde de gökten şeker yamayınca, öğretmenin çocuklara şeker tutmasıyla adeta Allah yoktur, olsaydı size şeker verirdi vurgusuyla, çocuklarımızı zehirlemeye kalkışıyorlardı. Bunun gibi, emperyal batı devletlerinin ürettikleri otomobillere binmek istemeyen ve binmeyi içine sindiremeyen, şuurlu müslümanlar da gerici ve yobazlıkla suçlanıyordu. Şimdi de batılılar demiyorlar mı? Biz teknolojik ve sanayi ürünlerini üretelim. Sizler de bu ürünleri bizden alın, kullanın. Oysa o zamanın şuurlu müslümanları, "Bugün emperyal batı devletlerinin ürettiği otomobillere seveseve binersiniz; yarın da onların uçaklarına ve tanklarına ve tanklarına mahküm olup füzelerini yersiniz” . demek istiyorlardı. Anlayana tabi.

Profösör

7 yorum:

Unknown dedi ki...

çocukların sirk cambazı misali kullanıldığı bu tür gösteriler konusunda sonuna kadar haklı buldum sizi.ancak şu mental aritmetik konusunda yazdıklarınızın ne kadarı bilimsel onu merak ettim?
benim pek fazla bir bilgim yok konuyla ilgili.ama dediğiniz gibi mantar misali çoğalıyor bu merkezler.bayilik usulü,hiçbir ehliyet gözetilmeksizin parayı bastıran herkes açabiliyor.sizi ve ekibinizi konuyla ilgili eğitiyorlar hepsi bu.
Diğer yandan bu işin zeka ile ilgili olduğunu çok fazla düşünmüyorum.(dediğim gibi konuyla ilgili bilgim yok denecek kadar sınırlı) Bu hesaplama yöntemleri sadece birer yöntem,zekayı arttıran bir sistem falan değil.dolayısıyla da çocuklara ne gibi bir zararı dokunabilir ki?(gösteri amaçlı da kullanılmadığı düşünülürse)
bilginiz varsa ve aydınlatırsanız sevinirim.

α.к.α.т.я.i.є.ℓ dedi ki...

Çok doğru yazmışsınız profösör ama üstün zekalı olmadığım için pek üstüme alınmadım :D Ama hakikaten çocukları oyuncak etmeninde alemi yok.

benbir dedi ki...

Değerli profösör,
Yazınızı bir solukta okudum ancak, tam manasıyla anlayabilmek için üzerinde sanırım bir kaç gün düşünmem gerekecek.
Hürmetler...

KELİMELER DÜNYASI dedi ki...

Çocuklar çocukluklarını yaşasın bence, oynasınlar koşsunlar, düşsünler-kalksınlar...Yarış atı gibi sınavdan sınava koşmasınlar.Bazı öğrencilerin özel eğitime ihtiyacı olabilir ama her zaman ve her şartta özel eğitim almalarını(hatta her konuda özel eğitime ihtiyaç duyulmasını) bir kurstan bir başka kursa doğru koşturulmasını doğru bulmuyorum.

Profösör dedi ki...

α.к.α.т.я.i.є.ℓ@ Teşekkür ederim. çocuklar geleceğimizdir. Onları koruyalım ve iyi yetiştirelim.

benbir @ Konu biraz dağılsa da bir gezinti yapmak istedim.

Kelimeler Dunyasi@Çocuklar çocukluğunu yaşamıyorlanqr malesef. Çocuk değil de sanki büyük gibi görüyorlar..

Profösör dedi ki...

Ebru i.S. @ Önce teşekkür ederim. Ziyaretiniz için. Türkiye şartlarında izinsiz bu tür eğitimlere tamamen karşıyım. bunun bilimselliği bence bir heyet raporuyla belirnenmeli. Milli eğitim ve sağlık bakanlıklarının izni olmalı. Her yurt dışyında uygulanan bir yöntem bizde olmamalı. Ben bundan yola çıkarak insanlığı ne tür tehlikeler le karşılaşabileceği uyarısını yapıyorum. İsabet kaydattik ise sevinirim. Bu tür yeşlere ihtiyatlı olmamız gerekir derim.

Profösör dedi ki...

Ebru i.S. @ Önce teşekkür ederim. Ziyaretiniz için. Türkiye şartlarında izinsiz bu tür eğitimlere tamamen karşıyım. bunun bilimselliği bence bir heyet raporuyla belirnenmeli. Milli eğitim ve sağlık bakanlıklarının izni olmalı. Her yurt dışyında uygulanan bir yöntem bizde olmamalı. Ben bundan yola çıkarak insanlığı ne tür tehlikeler le karşılaşabileceği uyarısını yapıyorum. İsabet kaydattik ise sevinirim. Bu tür yeşlere ihtiyatlı olmamız gerekir derim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...