İzleyiciler

11 Eylül 2011 Pazar

Mefkuremizin Alamet-i Farikası


Hayatımda hiç deniz görmemiş olarak ilk kez büyük bir yolculuğa çıkıyordum. Yeni bir umutla hayallerimin süslediği yeni bir hayat beni bekliyordu. Çocukluğum köy hayatının sınırladığı bir kültür içinde geçtiğini düşündüm. Gece gündüz tarlada çalışan, nafakasını toprakla boğuşarak geçiren, rençberlik yapan köylü bir ailenin çocuğu idim. Rahmetli dedem bir göçmen olarak gelip köyümüzde yaşamaya karar verdikten sonra, bütün ailesi, görgüsüyle, kültürüyle, ilim ve irfanıyla köylülerin gönüllerinde taht kurmuştu. Onlar birer gönül erleri gibi sosyal hayatı da yaşar oldular. Dedemin sandığı okuduğu kitaplarıyla doluydu. İçlerinden birini çıkartıp,  bana zaman zaman öyküler okurdu. Ben de onun okuduklarını can kulağıyla dinler idim. Bir kitabın cami ve medrese resimlerini içeren bölümünden camileri bana bütün detaylarına kadar anlatırdı. O zaman henüz ilkokula bile gitmez iken, bu öyküler sayesinde resimler hafızamda beni heyecanlandıracak birer imge haline geliyordu. Bir insanın mefkûresi  "İlayı kelimetullah" olmalıydı. Bunun ne anlama geldiğini o küçücük yaşta anlamasam bile, sık sık dedem tarafından söylendiği için, bir sır gibi muhafaza ediyordum.

Dedem camilerin minarelerini ve kubbelerini süsleyen "alemi" göstererek, beni büyümüş bir insan yerine koyuyor  "işte bu mefkuremizin alameti farikasıdır" diyordu. Öyle sanıyorum ki dedemin vefatıyla hepten bir yoksulluk içinde kaldığımızdan ancak günlük nafakamızı düşünür oluyorduk.  Bendeki okuma sevdası, adam olma fikri, ilkokulu bitir bitirmez içimi kavurur bir duruma düşürüyordu. Kendi içimde bir okuma seferberliği yapar gibi ordular besliyordum. Vakti saati gelince de cehaletle savaşarak, ilim, irfan yolunda hayatımı şekillendirmem gerektiğini düşünüyordum

Köyün sadece sabahları şehre kalkan otobüsü "Haydi.. Savsaklanmayın.. Kalkıyoruz" uyarısı anlamına gelen kornası sık sık çalmaya başladığında benim için yolculuk başlamıştı. Ailemden ayrı kalacağıma ve gurbette hasretlik çekeceğime dair hiçbir burukluk yaşamadan, anne ve babama sarıldıktan sonra, kardeşlerimin yanaklarından öperken "Önden ben gidiyorum, arkamdan siz geleceksiniz" diyen gözlerle onlara son kez bakarken hüzünlenmiştim. Sonra da hemen annemin ve babamın elini öperek tahsil hayatım için onlarla vedalaşmıştım. Yolculuk boyunca okumak, iyi bir insan olmak, ilmimle amil olmak, bunun yanında yüce bir mefkûremin olması beni şimdiden gururlandırıyordu. Nihayet İstanbul'a geldiğimizde otobüsümüzün bir arabalı vapura girdiğini gördüm. Herşey bambaşkaydı. Vapur düdükleri, martıların uçuşları, sabahın serinliğinde karşımızda bir İstanbul panoraması duruyordu.  Camiler, minareler, kubbeler, kuleler, medreseler, saraylar iç içe girmiş tarihi ve dini sembollerle İstanbul adeta büyüleniyor, buna karşılık da İstanbul beni, ben yapıyordu sanki.

Çocukluğumuzda masum ve temiz dimağlarda muhafaza edilen sözler, imgeler, duygular düşünceler bir film şeridi gibi gözler önündeydi. Vapur iskeleye yanaştığında, altın yaldızlarıyla pırıldayan bir kubbelerin üstündeki âlemler sanki, çocukluğumda dedemin kitabında gördüğüm âlemlerin aynısıydı. O andaki heyecanımdan kalbim küt küt atıyordu. Bu durumumu bugün bile tarif edebilmem mümkün değildir. Demek ki bu, bir mefkûrenin alâmetifarikasıydı. "İlayı kelimetullah"  bu âlemlerle anlam kazanıyor. Gök kubbeyi aşan, oradan da arşı alaya kadar yükselen bu âlemler, ihtişamlı görünümleriyle yüreğimde paha biçilmeyen birer değer olarak kalıyor.

Yazan: Profösör
Fotoğraf: Hurşit Akyıl

10 yorum:

Unknown dedi ki...

çocuklukla bugünün birleştiği , aslında çocukluğun yetişkinliğe hükmettiğini gösteren harika bir anı paylaşmışsınız..

öykü dedi ki...

keske cocuk kalabılseydık

Pabuc dedi ki...

denebilecek tek kelime Harika...Öyle güzel yazmışsınız ki bize de hayranlıkla okumak düştü Hocam..

Kaleminize kuvvet ,yüreğinize bakışınıza sağlık...

SEvgiler..

LoveMeorLeaveMe dedi ki...

profumm ne kadar sevdim bu yazıyı ya.. film izler gibi oldum. :)

otuzundansonra dedi ki...

sizi takip ediyordum usulca,yazılarınız çok güzel.
ne güzel anlatmışsınız böyle çocukluğunuzu ve bir çocuğun dimağındaki hayata bakışı teşekkürler.

LoveMeorLeaveMe dedi ki...

pek şirin bi mim varrr :)

'ofelya dedi ki...

Varlığınıza Selam olsun,



Çocuk yaşta oluşan,kazanılan duyguların ileride çok büyük kazanımları oluyor...


İlây-ı Kelimetullah ise herşeyden önce
Allah’tan başka ilah yoktur gerçeğini görmeye,
bildirmeye ve daha sonra da bunu yayma ve yüceltmeye bağlıdır.Tüm ihtişamıyla alemler bu gerçeği arşa taşıyor..

Nefes almaktan yoksun kalmışımda tekrar nefes almaya başlamışım gibi hissettim..Uzun bir aradan sonra tekrar buradayım..Özlediğimi itiraf etmeliyim..Huzura nail oluyor insan burada.Ne hoş :))

Sevgileer...
Dua ile..

deniz saatçioğlu dedi ki...

Harika. Bana, babamın henüz küçük bir çocukken Erzurum dan İstanbul a gelişini ve benim bu hikayeyi hiç sıkılmadan defalarca dinleyişimi hatırlattı.
Teşekkürler

denizsaatcioglu.blogspot.com

Profösör dedi ki...

öz'üm@ Tişekkür ederiz..

öykü@ Çocukluğumuz masumiyetimizdir.

Pabuç@ Teşekkür ederim.. Sizler iyi dostlar ve kardeşlerimizsiniz..

LoveMeorLeaveMe @ Teşekkür ederim. Senin de yazların çok güzel.

otuzundansonra@ Her zaman bekliyoruz.

'oFeLya/kupakızı @ Sizlerin teşviki ile paylaşmak bizi mutlu ediyor.

deniz saatçioğlu @ Ziyaretinden mutlu oldum. Teşekküre edrim. Bloğun ilgi çekici senin de. yine bekleriz sayfamıza..

didem dedi ki...

Insan kac yasina gelirse gelsin unutulmayacak bir ani...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...