skip to main |
skip to sidebar
Onaltı
Ne demiştik; yaptığımız iş hem işlevsel olacak, hem de gözü okşayacak. Bu değerleri bir sokak tabelası yada bir kapı numarasında dahi arayabiliriz. Köylük yerlerde belediyecilik olmadığından yada böyle bir görgü gelenek olmadığından yağlı boya ile kapının herhangi bir yüzeyine numaralar fırçayla yazılırdı. Sonra bazı haneler eklenince numaraların üzerine başka baskın bir boya rengiyle yeni numaralar yazılır ve bir kirliliğe imza atılırdı. Ne zaman sonra saçtan yapılma kapı numaraları kapı üzerilerine konmaya başlandı ki biz kendimizi bir anda kentli görmeye başladık. Derken elektrik geldi, su disipline edildi ve musluklar açılır kapanır oldu. Medeniyet bu demekti. Ama bir eksik yanımız kaldı ki bir hacet niçin oluşturulur ve nasıl giderilir. Bunun sırrını çözemedik. Adam bir kapı numarası tabelası yapmış; Kenarlarına kontür atmış ve dört köşesine çivi çakılacak şeklinde estetik bir yer bırakmış. Herşey güzel de bu tabelanın dört köşesi sadece estetik bir görüntü versin diye boşluk bırakılmamış ki; bu boşluk bir ihtiyaçtan bırakılmış ve bu boşluklara çivi çakılsın denmiş. Bizim denydolar (Ne demekse) iki çiviyle işi bitirmişler. Belki de çividen tasarruf olur düşüncesini gütmüş olabilirler. Bence zahmete girmemişler. Kapı numarası bir ve altı yanyana durmamış olsa bir önemi yoktur diyecektim. Onaltı sayısının hatırına bu çivileri yerinden sökmek gerek; doğrudan doğruya dört köşesine birer çivi çakmak gerek.
Profösör
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder