İzleyiciler

31 Aralık 2009 Perşembe

Çocuklarımız; Allah'ın bize birer armağanıdır


 
Eh artık!. Pes doğrusu!.. "Çocuk yapmak istiyoruz" ya da "Çocuk Yapmalıyız" diyen cümlelerle karşılaşıyoruz. Özellikle Televizyonlardaki izdivaç programlarında sıkça böyle cümleler sarf edilir oldu. Sanki patlıcan oturtma yemek yapıyorlar!. Ne kadar banal cümleler. Bilmiyorlar ki; bizim kültürümüzde çocuk yapmak yoktur. Çocuk istenir. Ya da çocuk edinilir.

Allah'tan evlat istenir; Allah evlat verir bizlere. Yüreklerdeki sevgiler perçinleşir. Bel ve bereket artar. Çocuk yapmak eylemi, sadece cinsel imgeleri çağrıştırır. Çocuk istemek, çocuk edinmek,; yeni bir nesil yetiştirmektir. İdeal olan insanlık için altın bir nesil yetiştirebilmektir.

30 Aralık 2009 Çarşamba

Putin'in 'İmam - Hatip Lisesi' ilgisi


Aralarında Rusya Başbakanı Putin'in din danışmanın da bulunduğu bir heyet, Türkiye'de imam hatip lisesi modelini inceledi. Rusya, 25 yıl sonra nüfusunun yarıdan fazlasının Müslüman olacağını düşünerek din eğitiminin altyapısı için harekete geçti. Moskova, sosyalist rejimin çöküşünden yaklaşık 20 yıl sonra 'İmam Hatip' talebi ile Ankara'nın kapısını çaldı. Giderek artan Müslüman nüfusu dikkate alan ülke, imam hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerini model almak için Türkiye'ye resmi başvuruda bulundu. Özellikle imam hatip lisesi sistemini mercek altına alan Rusya, benzer bir modeli kendi ülkesinde de oluşturmak istiyor.

RAPOR RUSYA'DA
Rusya Bilim Kültür ve Eğitim Bakanlığı'nın resmi verilerine göre, ülke nüfusunun yüzde 20'sini oluşturan Müslümanların oranı, önümüzdeki 25 yıl içinde yüzde 51'e ulaşacak. İşte bu tablo, Rusya Hükümeti'ni harekete geçirdi ve Türkiye'deki laik din eğitiminin incelenmesi ve örnek alınması için oluşturulan bir heyet geçtiğimiz aylarda Ankara'ya gelerek resmi görüşmelerde bulundu. Konuk heyetin talebi üzerine, Türkiye'deki imam hatip lisesi uygulamasına ilişkin kapsamlı bir raporun Rusya'ya gönderildiği belirtildi.

PUTİN'İN DİN DANIŞMANI
Milli Eğitim ve Diyanet yetkilileri ile bir dizi toplantı yapan heyette, Rusya Federasyonu Devlet Başkanlığı Din Danışmanı Aleksei Grishin ve Rusya Bilim Kültür ve Eğitim Bakan Yardımcısı'nın da bulunduğu öğrenildi. Din Danışmanı Aleksei Grishin, Rusya Başbakanı Vladimir Putin'in devlet başkanlığı döneminde bu göreve atanmıştı. Grishin halen Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in danışmanlığını yürütüyor.

100 RUS ÖĞRENCİ GELİYOR
Temasları sırasında Rusya'da giderek artan Müslüman nüfusun ihtiyaçlarına cevap verecek din adamı yetiştirilmek üzere ağustos ayında ikincisi kurulan Rusya İslam Üniversitesi hakkında bilgi veren Rus heyet, bu üniversiteden ve Rusya'daki çeşitli eğitim fakültelerinden mezun olan öğrencilerin, Türkiye'de din eğitiminden geçirilmeleri talebinde de bulundu.

MEB, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türk Diyanet Vakfı yetkilileri ile görüşmeler yapan konuk heyetin bu talebi Türk tarafınca kabul edildi. İki ülke arasında varılan mutabakat kapsamında, Rusya İslam Üniversitesi ve eğitim fakültesi mezunu 100 öğrenci, 2010 yılının ilk aylarında Ankara'ya gelerek Diyanet Vakfı'nda düzenlenecek kapsamlı din eğitiminden geçirilecek. Birinci grubun eğitim programının tamamlanmasının ardından yeni öğrencilerin de din eğitimi için Ankara'ya gönderileceği öğrenildi. Rus öğrencilerin yetiştirilmesi çerçevesinde, Türk Diyanet Vakfı aracılığı ile Türkiye'den de din eğitmenleri Rusya'ya gönderilecek.
Ülkedeki Müslüman ailelerin çocuklarının 'Taliban zihniyeti' ile yetişmesini istemediklerini belirten Rus yetkililer, Türkiye'nin laik bir ülke olması ve imam hatip liseleri uygulaması nedeniyle tercih edildiğini de ifade ettiler.

KABAEVA DA YARI MÜSLÜMAN
Putin'in jimnastikçi Alina Kabaeva'dan bir çocuğu olduğu ortaya atılmıştı. Bir haberde, Kabaeva'nın Tatar babası nedeniyle yarı Müslüman olduğu hatırlatılarak 'Putin imajına çok dikkat eder. Müslümanların sayısı 30 milyon. Yarı Müslüman güzel bir eşinin olmasından kariyeri zarar görmez' yorumunda bulunulmuştu.

(Akşam)

17 Aralık 2009 Perşembe

Nadya Comaneci



Bir an bir yanda; bugüne kadar kadınlarla ilgili edilmiş lafların kutsallığına gölge düşürmeyen, duygu, düşünce ve davranışlarıyla gönül tahtının sahibesini hoş tutacak, onu saygı çerçevesinde yücelterek şımartmayı bilecek kadar çok sevecen, kadınını iyi anlyan doğru bir adam, iyi bir insan tasavvuru belirdi gözümde..

Öbür yandan da; beyaz atlısını bekleyen bir masal kahramnı gibi, bütün değerlerle kutsanmış yüreği güzel bir kadın.. İkisi de aynı denklemin içinde yer alan bir mukadderat.

Bir zamanların olimpiyat şampiyonunun güzel kızı ve güzel sporcusu, atlet "Nadya Comanaçi; " Kırk yaşında mutluluğu buldum." diyor. Sanırım asimetrik olmaya gerek yok. Aynaya baktığınızda kendi yansımanızı simetrik olarak nasıl görüyorsanız; beyaz atlınız da kendisini sizin varlığınızda buluyor.

16 Aralık 2009 Çarşamba

Cumhurbaşkanlığı arması Meclise taşındı!


Cumhurbaşkanlığı armasındaki yeni anlayışta Türk bayrağının rengi olan "kırmızı" armadan kaldırılarak., bütçün yıldızlara parlak altın metalik bir imaj kazandırıldı. tarihte 16 Türk devletini temsil eden yıldızların üzerinde bulunan ve bayrağımızın rengini taşıyan kırmızılık tamamen iptal edilmesi tartışma konusu olmuştur. CHP Milletvekili Canan Arıtman Türk bayrağının rengini imgeleyen kırmızı rengin niçin kaldırıldığını sorgulayarak meclise bir soru önergesi vermiştir. Biz de yeri gelmişken ilave ederek söyleyelim; Hilalsiz bir Türk bayrağı dünülmezken, Hilalsiz bir Cumhurbaşkanlığı arması neden düşünülmüş? Biraz düşünebilir miyiz? Türkiye Cumhuriyeti Osmanlının mirası üzerinde kurulmuştur. Cihanşümul bir yapısı vardır. Cumhurbaşkanlığı armasında 16 Türk devletini imgeleyen yıldızlar var. Zaten Türkiye Cumhuriyeti de dairenin bir halkasını oluşturuyor. Ortadaki 16 köşeli parlak yıldız da hepsinin bir yerde yansımasını sağlıyor. Belki ortadaki bu yıldızın yerini Hilal alabilir. Bütün bu yıldızlar Hilale dönmüş evrensel bir dünya fikrini oluşturabilir.

Öte yandan; basketbolda Türk maskot Van kedisi olarak belirlendi. Türkiye'de 28 Ağustos 12 Eylül 2010 tarihleri arasında düzenlenecek 2010 Dünya Basketbol şampiyonasının kura çekimi İstanbul'da yapıldı.

15 Aralık 2009 Salı

Papatya falı; iskambil falına bakılan fala inat !

Aşk; bütün kodlamların, akıl yürütmelerin üstünde kutsal bir kodlamadır. Aşk sonsuzluk bestesinin tılsımlı notalarıdır sanki. Gizli, gizemli, birbirine girmiş şifreleriyle oynamamak gerekir bence. Aşk hayat boyunca vardır. Sırlı olduğu sürece hayatiyetini devam ettirecektir. Duygular, düşünceler, davranışlar ancak; doğruluk, iyilik ve güzellik ilkeleriyle muhkem haline gelecektir. Bir cevizi düşünelim. En içteki nüvesi aşktır. Kimyası bunda gizlidir. Üstündeki zarı sevgidir. Doğruluk, iyilik ve güzellik ilkeleriyle sevgi naif olarak nüvesini korur. Asıl üst kabuğuna gelince, sadakattir. Sadakat bütün fitneden, fücurdan, çekemezliklerden, kem gözlerden koruyacaktır.

Bazen ayrı ayrı yerlerde aynı anda aynı şarkıyı dinlersiniz. Bazen aynı anda ayrı ayrı tabelalarda aynı ismi, yüreğinizdekini görürsünüz. Aynı anda ayrı ayrı evlerin pencere pervazlarına, kış mevsiminde üşümüş miniminicik bir kuşun pencerenize konmuş ötüşünü yüreğinizde işitirsiniz.

Aşk; hesapsız kitapsız, parasız pulsuz, dileksiz falsız kendiliğinden, kendi doğallığından doğan bir kır çiçeği gibidir. Bir kır evindeki papatya tarlasında bir papatya falının anlamı kadar jronik bir aşk öyküsü gibi. İskambil falına bakılan fala inat !...

9 Aralık 2009 Çarşamba

Hayvanları Koruma Günü ile ilgili Güzel bir Yazı

İlk çağlarda insanlar, hayvanlardan korkuyorlardı. Hayvanlardan korunmak için evlerini dağların yamaçlarına, kayalıklara kuruyorlardı. Zamanla insanlar hayvanlara yaklaştılar. İnsanlar daha ilk çağda kedi, köpek, at, koyun, sığır, keçi gibi hayvanları evcilleştirdiler. Evcilleşen hayvanlar, insanların yardımcısı oldu. Pek çok kitapta, filmlerde, sahipleri için canını veren hayvan öykülerini okur, izleriz. Hayvanların sahiplerine bağlılıkları, hayvan sevgisinin doğup büyümesine yardımcı oldu. Hayvanları seven insanlar, hayvan hastalıklarını iyileştirmek için çalıştılar. Bugün uygar ülkelerde hayvan hastaneleri kurulmuştur. Veterinerler hayvan hastalıklarını belirleyip iyileştiriyorlar. Hayvan hastalıklarına karşı önlem alınıyor. Hayvanları hastalıklardan korumak için aşı yapılıyor.

Yeryüzünde pek çok hayvan yaşar. Bunların bir kısmı evcilleştirilmiştir. İnsanlarla birlikte yaşarlar. Evcil olmayanlar, başıboş, kontrolsüz dağ, bayır gezer dururlar. Hayvanların insanlara faydaları çoktur. Onlardan et, süt, yumurta, yağ, peynir, bal, sucuk gibi besinler elde ederiz. Bazı hayvanların gücünden yararlanırız. Bazılarının derisinden, tüyünden, gübresinden faydalanırız.

Bilim adamları hayvanlar üzerinde deneyler yaparlar. İnsanlık için faydalı olacak buluşlarını bu deneyler sonunda ortaya çıkarırlar. Hayvanların bu bakımdan insana faydası vardır.

Bize pek çok faydaları olan hayvanları biz de sevelim ve koruyalım. Onları rahatsız etmeyelim. Yaralı ve hasta olanları hemen veterinere götürelim. Hayvanlara iyi bakıp besleyelim. Her yıl Ekim ayının 4.günü "Hayvanları Koruma Günü" olarak kabul edilmiştir. O gün gelince okullarda, radyo ve televizyonlarda hayvanların faydaları üzerinde konuşmalar yapılır. Hayvanlara karşı nasıl davranılması gerektiği anlatılır. (Vatan Forum)

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı Vardır.

Her gün akşam yemeğinden sonra bir fincan kahve içmek adetimizdendir. Kahve bütün günün yorgunlğunu insanın üstünden alır gider. Kahve alışkanlığı çocukluğumdan başlar benim. Rahmetli ninem kahveyi toprak kapta ateşte kavururdu. Sonra kendisi metal sarı metal bir değirmende kavrulmuş kahve çekirdeklerinui çekerdi. 

Oooooooh!... Misssss gibi!.. Kokusu yayılırdı her tarafa. Sonra da çezveyi mangalın ateşine, bir b.aşka deyimle külüne sürerdi. Afiyetle ve keyuifle kahvelerumuzu höpürdetirdik. Kahve kültürü çaya da benzemez. Herkes kahve kültürüne sahip değildi. Az zaman uz zaman; reklamcılık işine girince türk usülü çay demleyen çaysetler icad oldu. Bu işi yapn .bir şirket aynı zamanda türk usülü kahve set üretti. 

Bu toplantıda kahve setin bir işe yaramayacağını ve bununla ilgili iyi düşünülmesi gerektiğini anlattık mühendis arkadaşa. EE biraz da zor ikna ettik. İşadamları ve yöneticiler kendi makamlarında kahvesini kendisi yapacaktı ve misefirine kendisi ikram edecekti. Oysa kahveyi hizmetçi pişirir ve kapıyı tıklar kahveleri misafirlere dağıtır. Aynı zamanda kahve kömür ateşinde pişmeli ve kahveyi de kahveci güzeli dağıtmalıdır. Toplantı gecenin 24,00'ünde bitti. Sonradan öğrendik ki kahveset rolantiye alındı. (Resimdeki fincan bir neskafe'dir.) (!) Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır sözü türk kahvesi için geçerlidir. Kırk fincan neskafenin bir yıl hatırı olduğunu duymadım henüz.

8 Aralık 2009 Salı

"Kimliği bilinmeyen teröristler" ifadesi yetersiz!


Bugün bir haber kanalında "Kimliği bilinmeyen teröristler " ifadesi kullanılıyor. Ne yazık ki "PKK'lı teröristler" ifadesini nedense kullnmk istemiyor. Hngi eylemin teröristinin kimliği var. Katilin kimliği olsa ne olacak! Ülkede PKK terörizmi var. Ve bölücü terör, toplumu, ülkeyi ayrıştırıp bölmek isteyen bir terörden bahseduyoruz. Ne yazık ki terörün kimliği de PKK. Herkes görevini şuurlu yapmalıdır. Gazeteci de olsak eğer huzura katkımız olmasını istiyorsak, işimizi iyi yapmlıyız.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...