İzleyiciler

1 Kasım 2009 Pazar

İlitişim ve dil üzerine bir pazar yazısı


Bir evde büyük anne, büyük baba, hala, teyze, dede varsa o evde büyük bir tecrübe ve kültür birikimi vardır. kaynaşmış, ünsiyet etmiş insanlık değerleri vrdır. "Allah her yerde hazır ve nazırdır." diyen bir babaannenin ne demek istediğini şimdiki nesil ne kadarını anlayabiliyor. İletişim dilini katlettiler. Yani Allah; çiçekte, böcekte, havada, suda, sevinçte, tasada, velhasıl herşeyde varlığını hissettirir. Çünkü Allah "Benim rahmetim herşeyi kaplamıştır" demiyor mu? İletişim; konuşmak, yazmak, jest ve mimik, beden dili ve davranışların iletişim araçlarıyla kişi ve toplumlvar üzerinde olumlu etki oluşturulması eylemi olarak da tarif edilebilir. Ne yazıkki basının en üst seviyesinde görev yapanlar bile iletişim kazaları yapabilmektedir. Spiker;"ayemef" diye telaffuz etmesi gereken IMF kısaltmasını "imefe" şeklinde okumakta bir mahsur görmemektedir. Bu kısaltmanın aslı, ingilizce olan bir dizi ingilizce kelimeden oluşmaktadır. İngilizce kelimelerin baş harfleri eses alınarak kısaltma yapılmıştır. Bunun için de kısaltmanın okunuş da latin harflerin orjinal okunuş şekliyle olmalıdır. Bunun bir transkripsiyon meselesi olduğunu bilmiyorlar mı? Eski başbakanlardan Rahmetli Bülent Ecevit "Ayemef" diye teleffuz ederdi. Sn Başbakan Erdoğan da doğru teleffuz etmektedir. Ama genellikle politikacılar ve medya böyle bir yanlışlık tuzağına düşmektedirler. "Vak'a" kelimesini ve "vakıa" kelimesini de ne yazıkki birbirinden ayırdedememektedirler. Milyonlarca izleyicinin ekrandan izlediği bir spiker; "edeceğiz" yerine "ediciz" ya da "edicez" şeklinde cümleyi tamamlamaktadır. Ne yazık ki ismin "de" haliyle "dahi" anlamındaki sözü de birbirinden ayırdedemediği gibi, dahi kelimesini "daaahi" yani deha sahibi anlamına gelecek şekilde bir hatayı yapabilmektedirler. Medya yoluyla tek kelimeyle yozlaşıyoruz, cahilleşiyoruz, duyarsızlaşıyoruz. Bir de işin en çelişkili ve tiraji komik yanı ise yazar olarak yazdığı makalede kelimeyi düzgün ve dil kurallarına uygun yazdığı halde, "yapacağız" filini televizyon ekranlarında "yapıcaz" ve yukarıda bahsettiğimiz gibi "yapiciiz" şeklinde konuşmasını sürdürmektedir. Pes doğrusu!

Dil konusunda ne kadar anlatsak, yazsak da yetmez. Arnavutlar latinceye geçerken dışarıdan yüzden fazla dil uzmanı çağırmışlar. Harflerin mahreçleri üzerinde çalışmışlar, hece ve kelimenin nasıl yazılıp okunması gerektiği üzerinde ciddiyetle durmuşlar. Özel işaretlerle kendi yazı biçimiyle yazılması gereken fakat bazı zorunluluklar sbebebiyle anlam kaymalarını önlemek amacıyla, kendilerine has yerel dili ve alfabesiyle yazılmış bir metnin latince yazı diline çevrilmesinin eşyanın tabiatına aykırı olduğunu söylemişlerdir. Ama zorunluluklardan dolayı hataları en az düzeye çekecek şekilde azami gayreti sarfetmişlerdir. Dünya artık bir köy haline geldi; hatta mahalle gibi. İnternet, iletişim ve bilişim teknolojileri insan topluluklarını buraya kadar getirdi. O zaman önce kendi dilimizi öğrenerek ve onu koruyacağız. Dünyanın kullndığı dilleri de doğru teleffuz edeceğiz. Onları dilimize aktarırken de doğru aktaracağız.

Birkaç örnekle bize nasıl bir çelişki yaşatıldığını hatırlatalım; Suriye eski devlet başkanı nın ismi Hafız Esed'dir Türkçe yazım diline çevrilmesi gerekirken, basın haberleri batı kaynaklarında aldıkları için ingilizcedeki gibi Hafız Esad olarak yazmaktadır. Onlar "a" yı b.izdeki "e" sesini verecek tranhskripsiyonu yapmaktadırlar. Ama bizimkiler b.alıklama bu transkripsiyon işini yapmadan türk okuyucularına servis etmektedirler. İngilizlerin yaptığı işlem doğrudur. Fakat bizimkiler fotokopiden fotokopi alır gibi aynen ingilizlerin yaptığı gibi Hafız Esad olarak çevirebiliyorlar. Oysa dil aslından terceme edilir. Bir metnin ranskripsiyonu aslından yapılmalıdır. Bizim islam kültürüne sahibiz. Aynı isimleri bizler de kullanmaktayız. Hafızın ne demek olduğunu biliyoruz. "Esed" arapça bir kelime olup "aslan" anlamında kullanılmaktadır. Bu hatayı araplar içinde de, kendi dilini kullanan mensupları da yapmaktadır. Bir kişi, ya da bir kurum düşünün. Bir kurumsal kimlik oluşturmak istiyorsa, kurumsal bilince sahip olmalıdır. Muhatap olduğu kültürlere de saygının gereği olarak, önce kendi ülkesinin kurumsal anlatım dilini bilimsel ve kurallar gereği kullanmalıdır. Bir üst kimlik olarak, hizmet verdiği yabancı ülkelerde de oranın yerel dilini ve yazım biçimini dikkate alması kendisinin itibarı açısından çok önemlidir. Ülkemizde bulunan finans kurumlarından Albaraka Türk şeklinde yazılan kurum ismi; niye Elbereke Türk yazılmasın? Elbereke bereket manasını taşıyor ve bizim de bildiğimiz bir sözcüktür. Bir kelimeyi öldürmek, bütün kelimelerle olan bağlantısını kesmek gibidir. Bu bir caniliktir. "Şurba" kelimesi öyle bir hale getrilmiş ki, kelime anlamıylada yapısıyla da tam bir "çorba" olmuş, Oysa "şurba" arapça anlamı içmek olan fiilden türemişktir. Şarap, şurup, şerbet, maşraba, meşrubat, meşreb aynı kökenden gelmektedir. "Şurba"yı bu sürüden ayırmak demek, kurtlara yem etmek anlamına gelmez mi? Çorba kardeşlerine yabancıdır, kardeşleri de çorbaya yabancıdır. Bizim böyle bir kaosta ne anlattığımız değil, karşımızdakilerin ne anladığıdır.

1 yorum:

Asahhara dedi ki...

Dilbilgisi ve doğru telaffuz, daha dikkat edeceğim inşallah.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...