Asahhara'nın "Anılarımız ve anılarımızın eşyalarımıza yüklediği anlamlar" Başlığıyla ilgili yazısını dikkatle okudum. Hem hüzünlendim hem de sevindim doğrusu. Bu arada beni bu konuda "mim" lediği için de ayrıca kendisine teşekkür ediyorum. Çocukluğumu tekrar yaşadığım için ayrıca keyiflendim.
1953 yılında tek odalı köy evinde doğmuşum. O yılları düşünebilir misiniz? İmkânsızlıkları. Dedemler Yugoslavya'dan Türkiye'ye göç ettiklerinde babam iki yaşında imiş. İzmir'in Tire İlçesi'nin bir köyüne göçmen olarak yerleşmişler. Göçmen kültürü geldiğimiz köyde de varlıklığını ailecek sürdürmüştür. Daha küçük yaşlarda (bebekliğimde diyebilirim) türk kahvesi bağımlısı olmuşum. Hatta bir kahve fincanı tıkırtısı duyduğumda o küçük halimle çığlık çığlık bağırırmışım. Onun için annem misafirlikte utanırmış benim bu davranışımdan. Ninem alıştırmış beni kahve içmeye. İyi hatırlıyorum köyün en fakir ailesi oluşumuzdan kıt kanaat geçinirdik. Ama imkan geçtiğinde elimizde ne varsa dağıtmayı da bilmişiz. Evde yapılan tepsi tepsi kol börekleri bütün mahalleliyle yenir içilirdi. Fakiriz ama fakirliği de bir mertebe sayıp dağıtmayı da, paylaşmayı da şükretmeyi de bilirdik. Fakirdik ama nedense kendimizi onurlu ve soylu bir ailenin çocuğu sayardım kendimi. Başkalarının varlığına özenmezdim hiç. Kendi içimde apayrı bir dünyam vardı benim. Annem bana yüklü iken ninem bir hocaya gider durumu hocaya anlatır. O da "bebeğiniz doğduğunda adını Mehmet" koyun der. Sonra ben doğunca dedem de kendi ismini vermek ister bana. Ninemle kavgaya girişirler. Hatta ninem dedemden baston da yer bu arada. Dedeme "Sen Muhammed Aleyhisselam'dan büyük müsün ki" deyince benim adım bundan böyle Mehmet olmuştur artık. Köy şartlarında yetişmemize rağmen bize hayranlıkla bakıldığını hissederdim hep. Bize güzel anlamlar yükleniyordu ailecek. Evimizin avlusunda hanımeli çiçeği vardı. Bütün avlu duvarlarını sarmıştı. Rüzgârın hanımeli çiçeğini yalamasıyla sanki bütün köy hanımeli kokuyordu.
Babam köyün iğnecisiydi. Hastalara gider şırınga yapar, pansuman ederdi. Bir nevi sıhhiye gibiydi. Ondan dolayı benim ilaç şişelerinden, oyuncaklarım olurdu. İplik makaralarından, su kovası çemberinden, gazoz kapaklarından, oyuncaklarım olurdu. Kamıştan düdükler, tüfekler, değirmenler yapardım. Büyüdükçe de oyuncaklarım değişti. Evde akşamları gaz lambası yakardık. Üç erkek kardeş gölgelerimizin lambadan yansıyan ışığıyla duvarda büyülü bir animasyon içinde bulurduk kendimizi. Bu şartlarda gerçekten sevgi ve şefkat içinde bulurduk kendimizi. Kışın evde mangal yakılırdı. Yazın tütün tarlasında çardaklar kurulur, tütün işlenirdi. Sazdan kamıştan yapılan çardaklar içinde bütün yaz yaşardık. Bütün Tire ovası tütünle doluydu. Geceleri her taraf lüks lambalarıyla ışıl ışıl oluyordu. Uzaktan eğer bir gazel sesi geliyorsa, mutlaka o ses benim sesimdir.
Çocukluk bu ya, köy hayatında her şey bizim için oyundu zaten. Karıncalarla yakından ilgilenirdim. Karınca yuvalarını ziyaret edip, onların çalışmalarını hayranlıkla izlerdim. Onlara karşı ayrıca bir sempati duyardım. Bir gün bir karınca yuvasına rastladım. Bu yuvada hiçbir karınca yoktu. Bütün karınca yuvaları işlerken ve karıncalar çalışırken, bu yuvadaki karıncalar yan gelip yatıyorlar mı diye düşündüm. Biraz da hayal kırıklığı yaşadım tabi. Karıncaların bendeki imajı sarsılmamalıydı. Daha ilkokula gitmiyorum yani. Sanırım beş ila altı yaşlarında olacağım. Aklıma şeytanca bir fikir geldi. Çocuk aklı bu ya eğer bu karıncalar tembellik yapıp yuvalarında yan gelip yatıyorlarsa bunları birinin uyarması gerektiğini düşündüm. Bir tas suyla karınca yuvasını suladım. (Bu cümlenin yerini başka bir cümle olduğunu itiraf etmeliyim ki değiştirdim. Bir nevi sansür diyebiliriz. Anlayan anlamıştır.) Bir de ne göreyim!.. Sanki karınca deliğinden binlerce karınca fırlayarak, sel ve deprem afetinden kaçan mağdurlar gibi sağa sola son hızlarıyla kaçışıyorlardı. Karıncalar suyla ıslandığından yuvalarından çıkarken ıslak ıslak ışıldıyorlar, parlak parlak parlıyorlardı. Karıncalar bu halde iken bir ordunun içtima yerin koşturması gibi bir durum yaşanmaktaydı. Karınca yuvasında sanki bir alarm durumu yaşanıyordu.
Yukarıdaki ilk paragraftaki anlatılan çocukla, bu karınca hikayesi ne kadar birbirine zıd bir durum olduğunu şimdi tebessüm ederek çocukluğumdaki mizah gücünü hatırlıyorum.
Her zaman gülmek ve güldürmenin yeri başkadır. Bu çocukluk anım kısa olsa da, burada paylaştığım bütün blogdaşlarım içindir. Hoşgörünüze sığınarak bu anım hepinize bir "mim" teşkil etsin istedim. Yüzünüz hep gülmesi dileğiyle..
Profösör
40 yorum:
Ahhhhhhhhh üstadımmmm işte duymak istediklerim. Herkezin kendince yaşadığı çocukluk günleri. Çocuk olmak, art niyetsiz düşünmek, hayatın sadece oyundan ibaret olduğunu düşünmek. Güzel keyifli bir çocukluğunuz olmuş. Karıncalara yaptığınız ufak şakada da cabası :) Ne kadar gizlenselerde karıncalar, içinde koca bir ordu varmış yuvanın. Bizde ne kadar gizlesekde benliğimizi, bir ortaya döksek neler çıkar kimbilir nelerrrr.
:) çocukların her zaman yaramazlık yapma imkanları saklıdır ,Ah bir bilseniz benim ne hınzırlıklar yaptığımı bu su dökme olayı solda sıfır kalır :))
Hemşehri sayılırmışız da haberimiz yokmuş, yani Tire'ye çok yakınım.Güzel bir anı. sevgiler...
Çok hoş... Seviyorum böyle anıları, sanki o anı yaşıyormuş gibi. Ayrıca bir tas su olayını keşke sansürlemeseydiniz... Çoğu blog yazarı (ben de dahil olmak üzere) ağzına geleni yazarken sizin böyle doğal ve çocukça bir olayı bile sansürlemeniz çok ince bir davranış tabi.
İlgiyle okudum..Özellikle giriş bölümüne bayıldım itiraf edeyim..Yeni bir roman başlar gibi olmuş yazıya girişiniz tebrikler..
Yaşanmışlıklar her zaman güzeldirr özeldir..Herkesin hayatın içinde bir romanı vardır ve bu roman okunmaya dinlenmeye değerdir..
SEvgiyle kalın hocam..
Çok güzel olmuş. Ne çocukluk. Kol böreklerini bilirim annemlerde yapar. Ama şunu anladım ki şimdiki çocukların sahip olduklarına sahip olamasanız da en azından o imkansızlıklar içinde çocukluğunuzu yaşayabilmişsiniz doya doya bu da en güzel, en değerli hazineniz kanımca.
Çok hoş bir konuymuş Asahhara'nın sayfasında da keyifle okudum burada da. Bu arada Tire'yi çok iyi biliyorum ve defalarca gitmişliğim var Eşim Ödemişli:))Orda bir de mendersi ortalayıp tren rayı geçiyor ya bayılıyorum. Galiba o coğrafyada hep var doğa ile bütünleşmiş ruh hali. Hanımelleri nasıl güzel kokuyor Ödemişte de. Anınız da çok hoş siz de:)
Sevgiler.(ebru)
Unutmuşum sansürlediğiniz bölüm de ortak eşimle:)) Hatta o babaannesi annesine eziyet ediyor diye lahanaları açıp açıp içlerini sulamış:))
Sizin oralarda zeytin agacını ilk kez gördüm ve kayınvalideye siyah zeytin agacı hangisi diye sordum:))
Karpuz kesip ikram ediyordum misafirlere artan bölümü dolaba kaldırıdım kadıncağız güldü kızım buralarda çok karpuz at ineklere dedi:))Aaa olur mu ankarada pahalı demiştim hala anlatır. Semizleri toplayıp yerdim burada o kadar lezzetli otlar var ki semizi ineklere bırakırız biz dedi:)) Seviyorum oraları.
mehmet bey,
çocukluk anılarınızı okurken hiç bitmesin istedim.öyle tatlı bir dille yazmışsınız.
ne güzel , anlatabilecek güzel çocukluk anılarınız var...oyunlarınız ve oyuncaklarınız doğal ve yaratıcı.bu şekilde büyümenizin kimbilir hayatınıza ne çok katkısı olmuştur....
Çok güzel bi yazı olmuş profösör :) ellerinize sağlık. Aklıma ne geldi, aynı soruyu geleceğin büyüklerine yöneltsek cevapları eminim sizin anılarınız kadar saf ve bir o kadar ilgi çekici olamayacak... Onlarınki muhtemelen "hiç unutmam bir gün bilgisayarım bozulmuştu" diye başlayacak ve bu çok üzücü..
insan çocukken neyse büyüdüğünde de ondan büyük eser taşır.siz o yardım sever ailenin asil çocuğusunuz!
sevgi ve saygılarımla...
αѕαннαяα @ anlatılacak o kadar çocuksu öykülerimiz vardır ki; hayatımızın kodlarında gizlenerek zaman zaman bize tebessüm ederler.
Ateş Böceği @ senin de çocukluk anılarından kesitler görmek isteriz tabi. çocukluğumuz en masum anılarımızdır bizim. Muzurluklar yapsak da..
Kelimeler Dunyasi @ demek hemşehrilik bizi çekiyor. Teşekkür ederim ziyaretin için. Benim Ödemiş'te çok arkadaşım var. İstanbul İHL4de birlikte okuduklarımız. Elli kişiyi geçebilir. Ama şimdi İstanbul'da yaşıyoruz. Yazları fırsat buldukça Tire'yi ordan da köyümüzü ziyaret ederiz. Fırın başında sıcak susamlı köy ekmeği yeriz. Taze taze zeytinyağına bandıra bandıra. Hiç unutamıyorum.
Ρɑɓuç @ Hepimiz birer masal kahramanı gibiyizdir. Kimbilir anlatılacak neler vardır her birimizin...
Mavi Balon @ En güzel değerlerimiz sevgi ve ilgiyle çocukluğumuzda beslendiklerimiz.
Nehir İda @ Demek ki siz de bizim oralı sayılırsınız. Eşini de benim gibi gurbette bak. (Onun lahana sulaması da ilginç Oda benim gimbi muzurlukları olmuş demek ki. Ona da benden selamlar.) Ben de İstanbul'da yaşıyorum. Tire'yi özlüyorum. Tire için sosyal sorumluluk projeleri yaptım. Sağduyulu öğretmenlerle yazları toplantı yapardık öğretmen evinde. bir konsept belirledik " Eğitimci olacağız. Ahlakçı olacağız. Hayırsever olacağız" Bu değerleri istediğiniz gibi açabilirsiniz. bBu toplantılara Tire'nin dışında, Ödemiş'ten, Bayındır"dan, Kirazdan ve torbalıdan da katılan öğretmenler oldu. Bu aktiviteleri tam geçen sene hariç tam beş yıl gerçekleştirdik.
Tire ve Menderes ovası bereketlidir. Yazın öğlenleri ağaçlarda ağustos böceklerinin koro halinde ötüşü, gece çekirgelerin yıldızlara inat ötüşmeleri bambaşka bir iklimi yaşatmıyor mu? Ankara'da böyle doğal güzellikler bulabiliyor musunuz?
Paylaşımlarınız için teşekkür ederim. İda güzel bir çocuk. Onun yanında olacağız birikimlerimizle.
Kırmızı Çizmeli Kedi @ Gazeteciler sansürü iyi bilirler. Belki böylesi daha anlamlı olur düşüncesi hasıl oldu. Senin bugünkü sayfandaki müzik de bütün gün çaldı bilgisayarımda. Neşelenmek adına..
öz'üm @ Çocukları çok seviyorum. onlarda kendimi buluyorum. Ne mutlu ki babayım. Hem de dedeyim.
pieces of aysemor @bizim nesil olaylara pozitif pencereden bakmayı öğrendi. Fakan şimdiki nesil olaylara negatif pencereden bakarak ruhi bir bunalım geçiriyor. Bi o zaman varlıklarımızla şükrediyoruz ve disiplinli çalışıyorduk. Şimdikiler ise yokluklarıyla isyan edip kendilerini bırakıyorlar. (İstisnaları hariç tutsak da üzülüyorum doğrusu)
SonsuzKuyu @ O sizin asaletli bakışınız için teşekkür ederim. Mahcubiyetle..
Eskiden ufacık bir teneke kapak bile ne kadar değerliymiş çocuklar için. Şimdi bitmek bilmez bir doyumsuzluk var. Zor dahi olsa keşke o günlerde kalabilseydik diyorum bazen. Siz o maneviyatı almış şanslı çocuklardanmışsınız...
Aile öyle önemli ki, sizde de iyi bir görev üstlenmiş belli ki aileniz. Tok gözlü olmak, aza kanaat edip, kendini mutlu etmek çok az insanda görülebilen bir özelliktir. Ne mutlu ki öyle bir özelliği kapmışsınız daha en başından.
Laliş @ Bizler gelecek korkusu yaşamadık hiç. Hem de o zamanın şartlarında, Allah Kerim'dir diyorduk.
Özlem @ Teşekkür ederim yorumlarınız için. Sizin de yapınızda güzellikler var. Gören görüyordur bu değerleri.
Memleket aşırı bir öykü daha... Çocukluk başka güzel Profösör. Ben o yılları, bu zamanlara değişmem ! Elinize sağlık paylaştığınız için.
ne kadar sade yalın bı dılle anlatmıssınız
sankı karsılıklı oturmus sohbet edercesıne
bı samımıyetle
okudum satırlarınızı
momentos @ Hala çocukluğum devam ediyor benim. Annem'e hala takılıyorum.
öykü @ Kendimi birden yazın sıcağında bostan tarlsında yalınayak dıolaşan sümüklü halimi düşündüm.
Tanrım, gerçekten keyifle okudum ben bunu.
Glş.ü Teyekkür ederim. Yine bekleriz sayfamıza..
hahahhhhh profum bayıldımm ya böyle güzel bi anı olamazz :))) çok yaramazmışsınız ! :))
LoveMeorLeaveMe @ kesinlikle..
film izlergibi okudum bunu
gözlerimde kareleri canlandırmak hiç zor olmadı herkesin kendine sakladığı özel anlardan biri
paylaşmanız ne güzel..
sevgiler..
Ruhumun Cesareti @ iyi ki varsınız. Sizlerden cesaret alıyorum. Teşekkürler...
bayım çocukluk anılarınızı okurken o kadar keyif aldım ki o kadar akıcı bir dille anllatmışsınız ki gözümde canlandırabildim her anı ve tebessümle okudum yazınızı..
çok önceden olduğu gibi hala paylaşımcısınız. size beğeniyle bakarmışlar ya hani.. şimdide öyle bence çok izleyiniciniz, çok dinleyiciniz var..
dostlarınız eksik olmasın..
Funda Karataş @Teşekkür ederim. Paylaşım karşılıklı oluyor. Keyfi de burda..
Gözlerim doldu,biran yaşıyor gibi oldum.Köydeki anılarım aklıma geldi.Gözlerim dolmuştu taki karınca olayının odak noktasını okuyana kadar.Sesli bi kahkaha attım resmen.:)çok şirin bi yazı olmuş.
benim oğlumun adı da Mehmet ve aynı niyetlerle konuldu. sizin kadar güzel bir çocukluk geçirir ve sizin gibi faydalı, güzel ahlaklı olur inşallah...
Çok çok çok güzel. Karıncalarla olan muhabbetiniz güldürdü beni. :))
Çivrilin bir köyünde 1948 yılının 29 şubatında doğmuşum.Annemin tabiri ile orta cemrenin ikinci günü... Diğer tabirle afyon çapası vakti...
5 yaşına kadar fakir aileler erkek çocuklarına dn,pantolon falan giydirmezlerdi... Kahveye babamı çağırmaya gittiğimde;amcalar fistan biçimindeki giysimin eteğini kaldırırlar;henüz iğde gibi diye dalga geçerlerdi...
Anlatımınız çok hoş,ancak anladığım kadarı ile bizden hayli zenginmişsiniz...
Ve ben yaşadığım sürece çok köy gördüm ama bizim köyden yoksulunu görmedim...
Yorum Gönder