Hayat vücuttan ibarettir. Var olmak, beden ve ruhun ete kemiğe bürünmesidir. Hayatımız her zaman ben merkezledir. Biz insan olarak evrenin içinde bir küçük bir noktayızdır ama, bu noktanın içinde bütün evren saklıdır aslında. Biz evrenin bir parçası değil, bütün evren bizi tamamlayan bir mütemmimdir, tamamlayıcıdır. O halde hayatımız bir çerçeve ile sınırlı görülse de, aslında sonsuzluk âleminde açılan bir penceredir. Hayatımızı insan, kainat ve ötesi olarak algıladığımızda, bilinen v e bilinmeyen alemlerin bir objesi, bir değeridir aslında..
Hayatımızda neler olmuşluk ve neler olmamışlık, bizi olgunlaştıran birer tecrübe olarak geride bıraktığımız değerlerdir. Eksi değerler olmadan artı değerlerin bir değer olduğunun bilincine nasıl varacağız? Bu bilinçle geleceğimizi tasarlamak, iyi düşünmek, iyi hissetmek ve iyi yaşamaktan geçecektir. Bizim cüzi irademiz ve cüzi değerlerimizle gösterebileceğimiz performans sağduyu sahibi olmamızla eşdeğerdir.
Hayat yaşadığımız andır aslında. Ömür ise bir nefes alış verişi kadar kısadır. Nefes alıp verebiliyorsak geçmişte yaşadığımız kahrolası ahlar, vahlar ve bütün olumsuzluklar, bizi pişiren, hamlıktan kurtaran, mutluluğun değerini kavratan, huzur ve sükunun maddeden öte zengin bir maneviyatın içinde saklı tutan varlık sebebimizdir. Umutlu olalım ki ruh dengemiz bozulmasın. Umutlu olalım ki mutlu olalım.
Pişmanlık ve nedamet duygusu fazilettir. Eğer hayatımızda sapmalar varsa, makaradaki ipliğin geri sarması gibi, her şey asıl mecrasına oturması istemidir. Herkes gibi yanlışı tekrarlamak yerine, gerektiğinde çıkmaz sokağa bilinçsizce koşmakta olan kalabalığın önüne kollarını makas gibi açarak, geçip, doğruyu, iyiyi, güzeli haykırabilmektir. "Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak"
Kalp ne kadar bağışıklık kazansa da "Acı patlıcanı kırağı çalmaz" sözünü teyit edemez. Kalp her nefes alış verişte tazelenir. Her nefes alış verişte ömür tazelenir. Her nefes alış verişte yeni bir hayatın başlangıcıdır aslında Kalp diğer organlar gibi değildir ki. Önce kendi yenilenir. Sonra bütün organları yeniler. Bütün işlevi günahtan temizlenir gibi yeni bir iklim oluşturur insana. Önümüzde iki yol var. Yol ayrımındayız aslında. Bir; taşlı ve mihnetli, sıkıntılı bir yol ki bu bizi kurtuluşa erdirir. İki; bu yol da ışıltılı, janjanlı, şatafatlı bir yoldur ki bu bizi kandırır. Sonu hüsrandır. Sonu azaptır. Sonu derin bir hüzündür.
Vicdan; adalet v e hakkaniyetin hassas terazisidir. Hassas terazi bildiğin gibi değerli taşları, altın mücevheratı tartar. Patates soğan tartmaz. Aslına bakarsanız sizin yazılarınızın özünde vicdanın sesi yatmaktadır. Bunu anlayabilen ve bunun ölçümünü yapabilen gerçek dostlara sahip olabiliyor muyuz ona bakmalıyız. Karşımızda duran, vicdanımız sandığımız duyarlılık, yolumuza çıkmasını istemediğimiz bir vicdanımız olmamalı. Vicdan sonsuzluk rahmetinin, acıma ve şefkat duygusunun kimyasını oluşturan bir adalet ve hakkaniyet duygusudur.
"Sürçü lisan ettiysek af fola.. Gününüz huzur ve mutlulukla dola.
Yazan : Profösör
2 yorum:
Sürçü lisan ne demek aksine o kadar güzel bir yazı olmuş ki. Keyif çayıma çok güzel eşlik etti. Teşekkürler.
buda başka bir anlamlı yazı olmuş.inşallah kurtuluşa eren yolda oluruz.siz kıtap neden yazmıyorsunuz?gençliye hitaben.yoksa yazıyorsunuzda benim haberik yokmu?.hayırlı günler.
Yorum Gönder