
31 Ocak 2018 Çarşamba
27 Ocak 2018 Cumartesi
25 Ocak 2018 Perşembe
Kurtuluşa Giden Yol

Bir kişi
dokuz kişinin hakkını gaspedebiliyor; dokuz kişi de bir kişilik hakka boyun
eğebiliyor; buna da bu dünyada
adalet deniyor. Ne yazık ki günümüzde mutlu bir azınlık var; milyonları eziyor. Sömürüyor; onları kendine köle haline
getiriyor. Afrikadan yeni dünyaya, Amerika'ya götürülen zenciler, Kunta
Kinteler boğaz tokluğuna köle gibi
çaşlıştırıldılar. Zincirlerle
prargalara vuruldular. Bu vahşi
durumun günümüzden ne farkı var!..
Onların lügatlarında merhametin sadece adı var; aldatmacası var. Bütün
kelimelerin yalancı ve aldatıcı bir rolü var!.. Artık kanıksıyorsunuz. Bir
kölenin efendisine kölelik etmesinden daha doğal ne var!.. Ne devrimcinin, ne
gelenekçinin insanlığı kurtarıcı bir tarafı var (!..) Ey insanlık Kuran'la
muhatap ol!.. Adil ol; hakkaniyetli ol!..
Kimsenin hakkını çiğneme ve kimseye de hakkını çiğnetme. Yoktur başka
kurtuluşa giden yol!..
Profösör
İslam'da Ruhbanlık Yoktur
Ruhbanlık. Batıyı yönetiyor. Batı da din anlayışını ruhbanlık üzerinden okuyor. Ruhban da bütün Batı toplumunu siyaset dahil, askeri ve sosyal olarak da etki alanına alıyor. Günümüzde de haçlı seferleri bir başka kılıkla devam ediyor. Ruhbanlık da dünya silah ve ilaç sektörünün işleyişinde imtiyazlı ailelerin emrinde çalışıyor. Zaten incilin tahrifi bu imtiyazlı ailelerin emriyle kiliseler ve papazlar vasıtasıyla yaptırtılmıştır. İmtiyazlı aileler devasa varlıklarını daha da büyütecekler, geri kalan toplumlar da inancı ne olursa olsun kademe kademe çizilen şemada birer kukla olarak olarak efendilerinin kölesi olacaklardır. Son zamanlarda İslam Hilalinin parlayışı karşısında haçlı kafa kesen fundamentelist bir İslam zihniyetini resmederek; alın işte müslümanlık demiştir. Batı İslam'ı insanlık dışı bir din olarak gösteriliyor. Batı bu algıyı pekişleştirecek Daeş figürünün de menşei oluyor. Çünkü İslam hiç bir zorluk olmadan kalbe hükmeder. Gönül rızasını esas alır. Bütün insanlığa adalet, ahlak ve insanlık onurunu bahşeder. Batı bunu önlemesi lazım.
Ruhbanlık kısaca din üzerinde bir ipotektir. Çarpıklık, çelişki ve paradokstur. İslam ve Kur'an bütün insanlığı Allah'a davet eder. Alimler, arifler, abidler, salihler birer vasıtadır. Onların ilminden, irfanından, birikiminden, maddi manevi hayat anlayışından feyzalmak ve sıratı müstakimde sabit kalmak bir müslümanın şiarıdır. Hristiyanlıkta olduğu gibi ruhbanlık düşüncesi ve duygusu taşıyan her tür kimlikten, zihniyetten uzak durmak şuur sahiplerinin işidir. Ruhbanlık uyutucu ve uyuşturucudur. Önce bununla mücadele etmek gerekir. Çünkü ruhbanlık din adı ve algısı üzerinden menfaat temin eden bir şebekedir. Bu şebekeler zaman zaman dış mihrakların değirmenine de su taşırlar. Bu bir tarikat, bu bir cemaat, bu bir siyaset ya da sosyal bir oluşum ve platform olabilir. Onun için öllçü Kuran; uygulama örneği olarak da Hazreti Peygamberdir.
Bu çağda Allah dostu, evliyaullahtan olmak çok zordur. Sadece nefsi terbiye ederek ahlaki davranışlar sergilemek yetmez. İnsan kendi alanında bilgili, görgülü ve mesleğinde de uzman olması gerekir. Bilgiyi papağan gibi okumak bilgiçlik ve ukalalık yapmak gibidir. Oysa bilgiyi özümsemek ve hayatında uygulamak ise bilgeliktir. Böyle insanların yanında insan emin olduğu kadar mutluluğu ve huzuru bulur. Bu ancak yaşayarak ve yaşatarak idrak edilebilir. Kur'an tahrif edilen kutsal kitaplar gibi değildir ki!.. Tehlikeli olan; Kuran insanın kendi kafasına ve nefsine göre yorumlamasıdır. O zaman Kutsal kitabımızın tahrif edilen kitaplardan ne farkı kalır ki!..
Profösör
23 Ocak 2018 Salı
İki Mezar Arası
Rahmet
yağdığında toprağa, nasıl da kokar toprak toprak insanın burnuna. Sanki ruhun
buluşmuştur toprakla. Mayan ve hamurun da topraktır, çamurdur, rahmet
yağdığında kara toprağa. Tam ilkbahardır; nisan yağmurları yağmaktadır. Uzaktan
serinliği gelir yağmurun ve toprak kokulu bir esinti bütün hücrelerini
uyandırır, kokladıkça sanki yeniden dirilirsin. Kuru toprak, çöl çorak olduğunda beklersin Allah'ın
rahmetini ve açılsın istersin bereket kapılarını. Bir çocuk düşünün daha memede annesini kaybetmiş, süt kuzusu
yetim olmuş. Babasını kaybetmiş öksüz olmuş. Çocuk büyür; fakat büyüdükçe daha
da küçülür, onun bütün istekleri bebekliğinde kalır. Anne sevgisi ve şefkati,
baba sevgisi ve merhameti ne büyük lütuftur!.. Zavallıcık her gece bir rüya
görür; iki mezar arasında kıvranan bir çocuk gibidir. Sağa döner annesi, sola döner babası. O bebekliğinden kalan
bir ukdedir. O sevgi ve şefkati, sevgi ve merhameti iki mezar arasında ümitle
beklemektedir. Kader bu, ne yapsak
boş!.. Ey Allah'ım bize yardıma koş!.. Bize merhamet et, çocuklarımızı yetim ve
öksüz bırakma!.. Kalplerimizi yumuşat,
Anne, babalarımızın ve bütün büyüklerimizin değerini bilelim, onları üzmeyelim...
Anne kokusu, süt kokusu... Toprak kokusu ölüm kokusu... Sevaplarımız bir yana,
günahlarımız ömür tortusu!..
Profösör
21 Ocak 2018 Pazar
Merhamet Bu olmalı
Yardım ihtiyacı olana acilen yardım yapılmalıdır. Gönlü kırık bir insan varsa onun gönlünü yapmalısın. Aç kalan bir hayvan; annesiz bir civcivle karşılaşırsan, ona kursağına gidecek bir şeyler vermelisin. Dalı kırılmış saksıda bir çiçek görürsen; onu maddi manevi sarmalısın. Muhakkak ki yardımın her şekli merhamete dayanır. Kimin yardım yaptığı önemli değil!.. İsmi cismi lazım değil!.. Yardımın kimin yaptığını bilmesen de, onu bir bilen vardır. Merhamet edenin kalbine o merhamet duygusunu bir yerleştiren vardır. Rızık Allah'tandır. Allah'a hamdolsun.
Profösör
19 Ocak 2018 Cuma
16 Ocak 2018 Salı
15 Ocak 2018 Pazartesi
Tanrıya İnanıyoruz!..
Tanrıya inanıyoruz diyen gafiller;
çoğu kez bunun aksini kanıtlıyorlar...
Tanrının emirlerini yerine getirmedikten sonra
O'na inandım demek ne işe yarar!..
Profösör
Felsefe Bir Kısırdöngüdür
Felsefe ha dananın kuyruğunu tutmuşsun, ha uçurtmanın kuyruğunu!.. Felsefeden kültür medeniyet çıkmaz. Ahlak ve sorumluluk çıkmaz. Dine diyanete dayanmaz. Pozitivist bir anlayışla bir düşünceyi diğer bütün düşüncelerden ayrı tutarak sözümona birer disiplin oluşturmuşlardır. İnsanı sadece etten ve kemikten görme zorlamasıdır.felsefenin tutunacak bir dalı yok, kökü yok, ruhu yok. Hazzı yok... Hikmet tek kelimeyle Allahıazimüşşan'ın rızasını kazanmadır. Sadece aklı kullanmanın değil bütün verileri kalbi bir iman süzgecinden geçirmenin karşılığıdır. Kültürün de, medeniyetin de temeli hikmettir. Ahlakın da, sorumluluğun da mayası imandır. Her şey nakle dayanır. Akıl ikinci sıradadır. Fıtraten naklin yolundan gider. Allah hatalarımızı ve günahlarımıız affetsin...
Profösör
Profösör
Kelimeler Kanatlanabilir
Kelimelerin kanatları vardır; söz ağızdan çıkarken onlar uçabilirler. Yazı olup, kalemden kağıda dökülebilirler. Kelebek gibi çiçekten çiçeğe konabililir, bizi başka dünyalara götürebilecek ve ruhumuzun en mahrem odalarını açabiler. Kelimeler her zaman ve her şartta bizi şefkatli ve merhametli kanatlarıyla sarabilirler. Kelimeler heceleriyle şiir olup şuurlandırır, beste olup şarkılarda ruhumuzu okşayabilirler. Kelimeler insanı büyüler.
Profösör
Akıl Sır Ermez
insan bazen neye sevindiğini bilmez bile. Neye ağladığını, neye üzüldüğünü ve neye hüzünlendiğini de. Akıl sır ermez; bazen sevinir insan kendi kendine, bazen ağlar yalnız bir köşede, bazen de hüzünlenir her demde. Üç elmadan biri vardır her insanın içinde . Elmalar kırmızı, sarı ve yeşil. Kırmızı elma yaz meyvesidir; aşktır, heyecandır, coşkudur. Durduramazsın akan kanı, kırmızıyı ve kendini. Sarı elma tek kelimeyle hüzündür. Sarı güz mevsiminin ürünüdür. Biraz ekşimtırak ve kekremsi. Yeşil elma bahar meyvesidir; Bahardan yaza geçiştir, yazı bekleyiş ve ümidediştir. Meşreb bu ya, yaratılış mayasıdır, içten dışa yansır. İnsanın en belirgin duygusal hali önce yüzüne yansır. Kimisi at suratlı, kimisi su damlası, kimisi öfkeli, kimisi sevecen, kimisi arlı ve utangaç kimisi de masumiyet abidesi.
Profösör
4 Ocak 2018 Perşembe
Ey Ağaç!..

"Bir zamanlar zıpkın gibiydik; yerimizde duramazdık. Dere tepe düz giderdi de dağlara, kayalara, duvarlara tırmanırdık. Onca yükü bir hamlede kaldırıp sırtımızda taşırdık. Zaman geldi yaşlandık. Yaşlanmakla kalmadık yalnızlaştık. Bu muydu bizim kaderimiz." diyen bilirsiniz yaşlılarımız vardır bizim. Başı dik, beli bükük büyüklerimiz vardır bizim. Gözü harama bakmamış, eli harama değmemiş; onuruyla nasıl yaşanırmış atasından öğrenmiş ak şaçlılarımız, ak sakallılarımız vardır bizim. Yaşamaksa eğer doğru yoldan sapmayacaksın arkadaş!.. Yaşamaksa eğer; varlığını insanlığa adayacaksın. Yeri gelecek kınalı bir kaya, beli bükülmüş bir ağaç, mevsimlik bir ot, cıyaklayan bir kuş, kaçan, koşan bir ceylan, yük taşıyan bir karınca olacaksın. Boşuna akmayacak gözyaşların!.. Ahını alacaksın mazlumların!.. İçinde birikecek zalimlere, canilere karşı kinin ve intikamın!.. Gülümseyeceksin mahzun çocukların gözbebeklerinde. Bir umut olacaksın dualarında darda kalmışların... Ey beli bükük, başı eğik yalnız ağaç; nedir senin derdin, bilmediğim ve hüzünlü kaderin!.. Kesme ümidini konar bir gün kuşun, gelir yelin!.. Kıyam dedin kıyam ettin. Şimdi rüku anındasın. Sonraki duruşun secdedir senin.
Profösör