30 Temmuz 2017 Pazar
12 Temmuz 2017 Çarşamba
3 Temmuz 2017 Pazartesi
Ahlaklı Olmak
"İşverenin gözü çalışanın üzerinde" başlıklı bir inceleme yazısıyla karşılaştım gazete sayfalırında. Aslında bu inceleme yazısı insan kaynakları haberlerini yansıtan bir gazetenin ilavesinde görünce bu çalışmanın yararlı olacağı düşüncesini taşıyorum. Her insan günümüzde iyi bir işe sahip olmak ister. Onun için tahsil hayatı boyunca kendini, at yarışlarında koşturan bir koşu atı gibi hisseder. Bütün mesele paralı bir meslek sahibi olmak. Yeter ki iş çok para getirmeli, makam mevki, şan şöhret sahibi olmalı, Maddeten sınırları aşmalı. Oysa böyle bir bakış adam olmaya yetmiyor. Bir şey eksik kalıyor. O da çağdaşlık kandırmacasıyla ne yazık ki; manevi olarak inançtan ve ahlaktan uzak kalmak. İnsan maddeten ve manen tatmin olduğu zaman kendini dengede hissediyor; o zaman huzur ve mutluluğu bütünüyle tadıyor.
....
Beni en çok düşündüren konu; her insanın başına bir polis dikip, o insanı kontrol altında tutamazsınız. Zaman gelir, polisin başına da polis dikmek zorunda kalırsınız. Diyeceğim odur ki; ahlaki toplum olmak zorundayız. Huzurumuz, mutluluğumuz ve kurtuluşumuz ahlaki toplumun eğitimine ve tahsiline borçluyuz. Toplum olarak önce ailerden başlayarak ahlaki terbiye göreceğiz, sonra da sistematik olarak okullarda ahlak temelli, liyakatiyle hizmet gören bireyler olarak yetişeceğiz. O zaman işveren de olsak, çalışan da olsak, adalet duygusuyla, liyakatimizle ve ahlaki reflekslerimizle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
.....
Günümüzde herşey kayıt altında. İnsanların özel ve tüzel kimlik ve kişiliklerini öğrenmek çok basitleşti diyebiliriz. Bir insanın ahlaken ve birikimlerini internet sayesinde öğrenmemiz artık çok kolay. O insanın sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarına bakmak yeterli sayılacaktır. Bir insanın kağıda döktüğü el yazısından karekter yapısını belirlerken, artık her şey ayan beyan hale geldi diyebiliriz. Buradan yola çıkarak internetle içli dışlı olan insan iş yerlerinde interneti özeli için kullanabilmektedir. Ahlak öyle bir şey ki bir çalışan, işverenin yasaklamasına rağmen, bir çok yoldan internete mesai saatleri içersinde ulaşabiliyor. Nedense kendini bu yasağı çiğnemekten alıkoyamıyor. Bundan doalyı, doğal olarak işveren çalışanı işten çıkartma hakkını kullanabiliyor.
.....
Gerçekten ahlaki terbiye görmüş bir insan, ne işle ilgili olursa olsun bütün davranışları adalet ve hakkaniyet duygusuna dayanıyor. Çünkü önce iyi niyet taşıyor. Güzel ahlak onda içselleşiyor ve onu özümsüyoor. Böyle kimseler hata yapsa da sicilleri temiz olduğu için hoşgörüyle bakılabiliyor, özürleri kabul görebiliyor.
Profösör
Esas Olan Şuurlanmadır.
Boynuna gömlek üzerine fular bağlamış bir yazar; "Cumhuriyeti kuran kadrolar %2 Yahudi'ye cumartesi, %0,5 Hristiyan'a pazar tatili verdin de; %80'i Müslüman olan halkına bir Cuma'yı çok gördün!.." diyerek hayıflanıyor. İslam'la diğer tahrif edilmiş dinleri bir araya getirerek hak arayışında bulunuyor. Yahudilik ve Hristiyanlıkta ibadet günleri bir güne mabedlerinde sınırlanmıtırş. Oysa İslam'da günde beş vakit ibadet vaktidir. Yeryüzü mesciddir. İstediğin yerde ibadetini yapabilirsin. Cuma'ya gelince Darül İslam ve Darülharb tartışmalarının içinde kendini buluverirsin.
.....
Haftada bir gün resmi dairelerde tatil yapılmaktadır. Ne zaman tam anlamıyla dinle buluşacağız, o zaman şuurlanacağız. Şuurlu bir toplum, kalplerdeki, beyinlerdeki, zihinlerdeki bütün putları yıkıp yerle bir edecektir. Osmanlı toplumunda herkes kendi inancına göre ibadetini yerine getirirdi. Osmanlı adalet konusunda çok hassastı. Osmanlıad merkeplerin bile haftada iki gün sahipleri tarafından çalıştırılmama hakları vardı.
.....
Müslüman mahallesi ile gayri müslimlerin arasınadki farkı sokak kedilerinin davranışlarından anlayabilirsiniz. Müslüman mahallesindeki kedi sokakta bir adam gördümü, yanına koşar insanın ayamqklarına sürtünürdü. Beni sev, beni her zaman sev dergibiydi. Oysa gayrimüslim mahallelerindeki kediler, Uzaktan da olsa sokağın başında birini gördü mü, tabanlarını yağlar oradan hızla kaçardı.
.....
Biz nasıl isek; öyle yönetiliriz. Şuurlu olan bir toplum; hak almasını bilir. Bana şu hak verilsin diye el avuç açmaz. Hayıflanmak ve şikayet etmek yerine önce birey olarak kendimizi sorgulamadan geçirmek gerekir. Boynuna ipek fular bağlamak kimseyi yazar ve şair yapmaz. Top sakal bırakıp pipoyla poz vermek, kırmızı bere kullanmak kimseyi de ressam ve karikatürist yapmaz!.. Cumhuriyeti kuran irade eksik yanlış ancak bu kadarını yapabilmiş. Kısacası bir yazarın, bir şairin yapacağı çağrı ancak şuurlanma olmalıdır.
Profösör
2 Temmuz 2017 Pazar
Olgun İnsan Olmak
Ademoğlu beşer olduğu kadar aynı zamanda insandır. Onun beşer oluşu fıtratında var olan huy ve karektere göre hareket etmesi, zaman zaman zaaflarına yenik düşmesidir. İnsan oluşu ise, karekter eğitimi, ibadetleri sayesinde zaaflarını yenmesi, olgun insan olma yolunda azami gayreti göstermesidir. Zaaflarımızı yenmenin sırrı ilim sahibi olduğumuz kadar, ilmimizle amil olup irfana erişebilmemizdir. Bu suretle nefsi terbiye ve teskiye etmek, günahlara ve şeytanın hilelerine karşı korunaklı olmamız demektir.
Profösör
Ahlaklı Olmak
Ne cennet vaadinden, ne de cehennem korkusundan dolayı ahlaklı olunmaz. Ahlak genlerimize yerleşmiş, hiç bir baskı görmeden ve kendiliğinden sudur eden doğal reflekslerimizdir. İslam'ın cennet vaadi ve cehennem korkusunu bize hatırlatması ise inzar içindir. Kulun adalet duygusu ve ahlaki iradeye sahip olmada nefsin zaaflarına karşı terbiye olmasının en büyük amilidir.
Profösör
Disiplini Şiar Edinmek
Herşeyi yerinde ve zamanında yerine getirmek, adalet ve ahlak değerlerinde en yüce bir rütbeye sahip olmak demektir. Bir kişinin disiplini şiar edinmesi, inancında ve davranışlarında hassasiyet göstermesi demektir. Züht ve takva sahibi olmak, ibadetlerimizi severek yapmak, iyilik sahibi olmak ve insani davranışlarımızı da ahlaki temele dayandırmak, Allah'ın rızasını kazanmak içindir.
Profösör
İnancımız ve Duyarlılığımız

Hayatını günlük ibadetlere göre planlayıp programlamış insanlar her işinde dakiktirler. Nerede, ne zaman, nasıl ve ne yaphacağını önceden planlayarak hareket ederler. Bir anlamda en azından buna gayret gösterirler. Örneğin "Sabah yürüyüş yapma zamanımdır." ya da "Öğleyin namazımı camide kılmalıyım." dedikleri gibi. Sahibi tertip olmanın sırrı da, zaman ve mekanın ruhuna uygun bir yaşam biçimi oluşturmaktır. Sahibi tertip olmak, ömründe bütün namazlarını zamanında kılmak ve hiç kaza namazına düşmemektir. Esasen İslam'ın ruhu da budur.
Profösör
Cahil Cesareti
Yine bir televizyon kanalında ilim ve bilim kavramlarını birbirinden ayırıyorlar. İlmi biraz da dini bird terim yerine oturtarak, bilmi de pozitiivist seküler bir terimle tarif ediyorlar. Aslında bütün niyetleri bellidir. "İlim ilim bilmektir. ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice iştir" diyen Yunus'u da görmemezlikten gelmek istiyorlar. Çünkü Yunus "Kendini bilen Rabbini bilir" düşüncesiyle kültürümüze damgasını vurmuştur. İlim bizi irfana götürmelidir. O zaman ilim ilim olur ve Allah'ın emri de yerine getirilmiş olur.
Cumhuriyetle birlikte harf inkıalbının yanısıra dil inkılabı da yapılmıştır. Bu öyle bir hal alır ki; hela için tintin ismi verilir. İstiklal marşı için ulusal düttürü denir. Tabi bu girişimlerin hiçbiri tutmamıştır. Sanatı estetden ayıarmıyor ve sanat estetiktir diyebiliyorsak, İlim de irfandır demek yanlış olmasa gerek!.. Sanatın estetik yorumu ahlaki temele dayanıyorsa, ilmin de ahlaki ve vicdani yönü irfandır. Öğrendiklerimizin insanlık hizmetinde kullanılması mefkuraqesidir.
Sözüm ona ben uzmanım diyen kişi yaptığımız işin bir anlamı olmalı ve anlamlandırmalıyız diyor. Anlam türkçe bir kelime, bunun ara;ça karşılığı mana kelimesidir. Anlamlılık da maneviyattır. Bir anlamda moral değerlerdir. Manevi yönü olmayan hiç bir harfin, kelimenin, cümlenin ve ibarenin biç bir anlamı yoktur. Zihinde ve kalplerde yük olmaktan başka hiç bir önemi yoktur.
Çünkü maneviyat inançla ilgilidir. inançın kalpten taşması ve davranışa dönüşme meselesidir. Mutluluk ve huzur maneviyatla ilgilidir. Yine o televizyon programındaki NLP uzmanı "Husuli kalp yoktur" diyerek saçmalayabiliyor. Bakınız diyor bunu ben söylüyorum; aha şuraya yazıyorum diyerek "Hulusi beyin" olmalıdır savını ileri sürerek saçmalayabiliyor. Cahil cesareti rezil olmaktan da korkmuyor.
Oysa hulus, ihlas, muhlis aynı kömenden gelen kelimelerdir. Aslı arapçadır. İhlas samimiyet ve içtenlik demektir. Bu duygular ve değerler kalple ilgilidir. Beyinle ilgili değildir. Hulusi kalp iyi niyettir. İnsanlığın yararına yapılan işler ve iyiniyetle yapılan davranışlardır. Kültürümüzde halis muhlis süt derken bile süte su katılmamazlıktır. Doğruluk, dürüstlük ve ahlaktır.
Sırf İslam ve türk kültürünü aşağılamak, küçük görmek, tepeden bakmak için, eşyanın tabiatına aykırı olarak kamuoyu önünde fikir ileri sürmek, bir uzman için intihar olmalı. İnsan isteyerek intihar edebilir mi!.. Fakat hakikate savaş açmış bir zavallı için bunun mümkün olabileceğini ve kendi kendine yok edebileceğini düşünebiliyorum. Allah hidayet versin.
Profösör
1 Temmuz 2017 Cumartesi
Ancak Kurtuluş İslam'dadır
Bir uzman dünyayı kurtaracak olan pozitif bilimdir diyor. Bir atom alimi düşünün doğal olarak pozitif bilimle yetişmiştir. Dinle, diyanetle, ahlakla, vicdanla kalbi bağı olmayan bir atom alimi düşünün!.. Bütün dünya şehirleri Hiroşima ve Nagazaki şehirlerinin korkunç kaderini yaşayacak demektir. Bugün dünyada çıkartılan savaşların temelinde yatan, adaletsizliğin, hak tanımazlığın güçlü olanan haklı olduğu bir çağda yaşıyoruz.
.....
Dinden, imandan, ahlaktan arındırılmış çağdaşlık kisvesiyle yapılan sömürgeciliklerdir. Tek başına pozitif bilimler insanlığı felaketlere götürür. Bunun örneği olan insanlığın yaşadığı, yokluklar, hastalıklar, savaşlar, ilticalar gibi felaketler değil midir!.. Pozitivizim elle tutulur seküler bir anlayıştır. Oysa insanlığın kurtuluşu, adalet, ahlak, maddi ve manevi tekamüldür. Bunun tek teminatı İslam'dır. İslam okumayı emrederken önce iyi insan ve iyi bir olmayı emrediyor, Sonra da maddi ve manevi olarak kalkınmayı dinin de bir gereği olarak ortaya koyuyor. Bir şeyi okuyup öğrenmek, ilim tahsil etmek aynı zamahqnda insan ilmiyle amel edecektir. Bu durumda ilim ve irfan sahibi olacaktır. İrfani bir hayat felsefesi en büyük mefkuredir.
.....
İslam'ı ruhbanlık olarak görenler, tahrif edilmiş dinlerin zihniyetiyle hareket ediyorlar demektir. İslam'ı da onlarla eşitlemeye hatta onların gerisinde bile düşünüyorlar. Gerilemeyi insanlara ve müslümanlara değil, bilerek sinsice ya da cahilane olarak doğrudan İslam'a yüklüyorlar. İslam sadece ahlaki bir terbiye önermiyor; aynı zamanda zenginleşmeyi, birbirimize sahip çıkmamızı, kenetlenmemizi o şekilde Allah'ın huzuruna çıkmamızı emrediyor. Yardımlaşmayı, paylaşmayı tek bir yürek olmamızı emrediyor. Hülasa İnsanlığı kurtaracak olan Allah katında gerçek olan din İslam'dır. Bunun dışında lafı gevelemek abesle iştigal demektir.
Profösör