
Aynı çocukluğumda ninemin ölüşü gibi. Sonra avluda yanan bir kazan, ılıtılır su, maşrapa yerine kullanılır bir su kabağı. Çarşaflarla çevrilmiş bir mekan ve bir teneşir. Cenazeyi bekler dört kolu olan bir tabut... Biraz sonra cenazeyi almak için cemaat gelecektir. Arkasından el sallanmaz, su dökülmez. Artık elveda bile diyemeden bu son gidiştir. Bir ün kopar cenazenin ardından; acı acı ağlayışlar, çığrışlar ve diz dövüşler.
Bir gün bizim de kapımız çalınacak, bir gün bize de uğranılacak. Bir gün bizim taşıdığımız bu hüzünü, geride kalanlar da tadacak.
Profösör
Bir gün bizim kapımız da böyle olay yaşanınca anlayacağız her şeyi o acı herkese düşmeden anlamayacak milletimiz keşke olan bitenleri farkedebilse milletimiz kendi bloguma da beklerim :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilHerkes kendi acısını biliyor ve maalesef 'benim acım seninkinden büyük' diye yarıştırıyor.. Oysa acının azı çoğu olmuyor, acı acıdır kimse bilmiyor.
allah rahmet eylesin
YanıtlaSilÖlüm tuhaf şey... Gelse bir türlü, gelmese bir türlü insan için. Hüzünlü elbette ama bu kadar korkulması, kötü gözle bakılması da tuhaf geliyor bana. Bir dosta, hayat arkadaşına veya sevdiğimiz herhangi bir kimseye, ne zaman sona ereceğini bilmediğimiz bir veda sadece ve bu kısım elbette hüzün verici. Ama nihayetinde sonu var ve ölüm benim gözümde başka diyarlara yelken açmak. Bu bir yandan da heyecan veriyor. Ben şahsen arkamdan ağlayarak gelinmesinden ziyade, tatlı bir veda hüznüyle, gülümseyerek uğurlanmak isterim. :)
YanıtlaSilEmre Yildirim @ ölüm ibret.
YanıtlaSilYağmur Yağar @ İnsan kendi canıın acıdığı yerde buluyor.
YanıtlaSilSerhat Ocak@ Ebediyete yolculuk...
YanıtlaSilHavan Topu @ Allah'ın rahmeti hepimizin üzerine olsun.
YanıtlaSil