İzleyiciler

28 Temmuz 2015 Salı

"Wolf Totem" Tanrıya Adanmışlıktır





Ne iyi bir kitap okuyucusu, Ne iyi bir sinema seyircisiyim. Oysa yazarım ve çizerim diyen herkes iyi bir kitap okuyucusu ve iyi bir sinema seyircisi  olmalı. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; kendimize ayıracak vaktimiz yok, sağlığımızı bile ihmal eder olduk. Kitap okumak da, sinema seyretmek de bir anlamda kendimize vakit ayırmak anlamına geliyor. Hayattan ders çıkarmak, hayal dünyasına dalmak, kitaplara ve filmlere yeterince hayatımızda yer vermek gerekiyor.

Uzun lafın kısası dün akşam internet kanalıyla izlediğimiz Fransız ve Çin yapımı "Wolf Totem" filmi gerçekten bize bir sinema keyfini yaşattı diyebilirim. Sinema filmi demek evrensel bütün değerleri içinde barındıran eserlerin, büyülü bir atmosfer içinde beyaz perdeye yansıtılması ve seyircilerin de iştirak etmesiyle alınan manevi bir keyiftir. 

"Wolf Totem"  filmi Moğolistan siteplerinde çekilmiş, özünde hayatın sırrı ve gayesini taşıyan ibret alınacak felsefi bir yapıttır. "Wolf Totem"  filmi doğa, özgürlük, sosyal ilkeler, doğa dengesi ve yaşam mücadelesidir. Daha da özelleştirirsek uçsuz bucaksız siteplerde kurtların öyküsüdür. "Kurt Totem" in Tanrıya adanmışlığıdır.

Profösör

Not: Hayal Kahvem'e  (http://hayalkahvem.blogspot.com.tr/ ) tavsiyelerinden dolayı  teşekkür ediyorum. Ben de diğer blogger arkadaşlarıma tavsiye ediyorum. Seyretlmekten keyif alacaksınız. Bu adresten filmi seyredebilirsiniz. http://filmakinesi.net/kurt-totemi-wolf-totem-izle.html

18 Temmuz 2015 Cumartesi


Sosyal medya hesabı olarak istagram bir tür algı oluşturma   hesabıdır aslında. Selfie bir fotoğraf da olabilir  mesela. İnsanları kandırmanın birbir türlüsü var. Biz bunları yemeyiz aslanım. Ramazanda lüks bir mekanda kola bardaklarının süslediği iftar sofrasında iftarı beklerken, arka fondaki duvarda CocaCola'lı neon ışıklı yazısını gözümüzün içine sokarcasına selfie fotoğrafı çekilip sosyal medya hesaplarında paylaşılaşıldığını görebiliyoruz.

Profösör


14 Temmuz 2015 Salı

Kadir Gecesini İdrak Ederken

Ey Allah'ım biz mücrim günahkar kullarız. Kalplerimizi yumuşat. Sevginden, şefkatinden, merhametinden bizi esirgeme. Bizi terbiye et ve bizi hidayete erdir. (Grafik: Profösör)

12 Temmuz 2015 Pazar

Yıldızlar Da Kayar

Bir yıldız kaysa gecenin karanlığında, kaybolup gitse de milyonlarca yıldızın arasında,  yine bulur kendisini evrenin sonsuzluğunda. Bilir ki bir dilek tutulmuştur; ay tutulmuş, güneş tutulmuş, o kurtulmuştur.

Profösör

İncir Zamanı

İncir ağacı  seni severim bilirsin. Çocukluğumda en çok sevdiğim meyvelerin başında gelirsin. Dağda, tepede, ovada, bayırda her yerde yetişir, susuz kalsan da  bize meyveni esirgemessin. 

Yazın kavurucu sıcaklığında   cırcır böcekleri ötmeye başladığında erersin. Bir iki yaş lap koparıp verseler de  gözümüz doymaz, ağaca çıkmak, dallarında dolaşmak, ermiş incirleri bir bir kendi ellerimizle kopartarak yemek isterdik. 

Çocukluk biraz da şımarıklık demekti; "Bir ağaç inciri yedim, hala doyamadım" derdik de Elif nine "Allah doyursun" derdi. Aslında gözümüz de gönlümüz de doyardı. Elif nine yine de "Bir ağaç değil, yemişlik sizindir her zaman yeyin" derdi. Bizim oralarda incir ağacı  dikene ve yetiştirene "Ruhu şad olsun... Orada yiyip bakırı olsun" diye dua edilirdi.

İnciri  gün doğmadan ağacından kopartıp buz gibi yiyeceksin. Aç karınla yiyebildiğin kadar; yemekten çekinmeyeceksin. İnsanın kimyası hemen değişiveriyor. Hele sabah namazını kıldıktan sonra ağaca çıktığında, kuşluk vaktine kadar ağaç üzerinde durabilirsin. Bir nevi ağaç üstünde sabah kahvaltısı yapabilirsin. Ucundan balı akan yaş incirler yenmez mi hiç!.. Ahhhhh bahçemdeki incir ağaçlarım benim; yaz incirim, güz incirim, kış incirim. Sarı lapım, kara lapım... Şeker incirim, fındık incirim; ben size daha ne diyeyim!..

İncir deyip geçmeyeceksin. İncirden pestil yapıp yiyeceksin, pekmez yapıp içeceksin. Ahhh çocukluğum ve gençliğim; o zaman tek başımıza bir ağaç inciri toplar, bir sepet inciri  bir oturuşta yerdik. Şimdi yaşlandık, diyabetliyiz. Nefsimizi köreltmek için sadece bir incirle yetiniriz. Ben incire dayanamam diyenlere tavsiyem, olmayana versin yedirsin. Yemiş kadar olacaktır. Yiyen de yediren de sevabe nail olacaktır.

Profösör


4 Temmuz 2015 Cumartesi

Bir Nefes Çocukluk


Apartmanlar, rezidanslar, üst üste birbirinin üzerine yıkılacakmış gibi duran binalar ürkütüyor insanı. Daha çocukken kafeste yaşar gibi onuncu kat, onsekizinci kat çocukları, asansörle ayağını yere basabiliyor. Ayağı toprağa değil, betona basan çocuklar. Kırmızı ışıkta dur, yeşilde geç. Trafik ışıkları, her an yaşamak için dikkat gerektiren durumlar. Gelecek kaygısı ve ruhsal  hastalıklar. Anarşi, terör ve anomi. Oysa çocukların özgür yaşantıları olmalı ki; özgürce sonsuz hayalleri onları büyülü bir dünya sunmalı. Gözleri bulutlarda, saçlarında rüzgar, çevresinde kuşlar olmalı. Gökyüzünde nazlı nazlı uçan uçurtmaların kuyruğunda olmalı umutları. Dönen bir topacın etrafında kevnetlenmeli çocuklar. Üzüntü ve hüzün yerine gülümsemeli çocuklar. Bir köy çocuğu kadar özgür olmalı çocuklar. Güneşin batışıyla çanak çömlek patlamalı, ayın doğuşuyla duygular oynaşmalı, yıldızların kayışıyla dilekler tutulmalı. Çocuk gibi çocuk olmalı. 

Profösör
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...