İzleyiciler

30 Nisan 2014 Çarşamba

Zamanın Neresindeyiz!



Geçmişe mazi derler; Bugüne hal... Yarına şimdiden hazırlan; Yarın istikbal.

Profösör

Fotoğraf; Hurşit Akyıl

28 Nisan 2014 Pazartesi

Gönül Zenginliği


İslam zenginliğe işaret ederken bir taraftan fakirin yanında durur. Müslüman bir kimse ben zekatımı ve sadakamı veriyorum, hatta her yere de yardımlarda bulunuyorum diyerek aynı zamanda da kendisi lüks ve şatafat içinde yaşayamaz. İslam cömertliği teşvik ettiği gibi, israfı reddeder. Allah'ın bize nimetlendirdiği bir lokma ekmekte bile binlerce açın hakkı vardır. Şuurlu bir müslüman bir lokmanın hesabını verir;   bu lokmayı paylayşmasını da bilir. İslam zenginliği sadece madeyle sınırlamaz. Manevi zenginlik maddi zenginliğin üzerinde koruyucu bir sır gibidir. Asıl olan gönül almaktır. Gönül zenginliği bizi dostluğa götürür. Allah dostu olmak demek işte böyle bir şeydir. 

Profösör



27 Nisan 2014 Pazar

Zihin Haritamızı Kirletmemeliyiz


Duygu, düşünce ve davranışlarımız zihin haritamızın belirlediği kimlik ve kişilik kodlarımızın birer tezahürüdür diyebiliriz. Zihinsel faliyetlerimiz algı ve olgularla içiçedir. Algı ve olgularla şekilden şekile girebilir. Algı ve olgular birbirinden beslenebilir. Önemli olan insani ve vicdani değerlerin toplum hayatımızda yer etmesidir. İnsani ve vicdani değerlerle irademizin kullanım biçimidir. Aldığımız eğitim, örf, adet ve geleneklerimizin yeniden İslam'ın ön gördüğü biçimde güncellenmesidir.  Bireyin ve toplumun sömürgeci kirli eller tarafından yapılan her türlü köleleştirme mühendisliğine karşı onurlu savaşın sürdürmesidir.

Hak ile batıl  savaşından elbette hak batıla karşı galebe çalacaktır. Ancak müslümanların insani ve vicdani bütün değerleri inancıyla ve yaşantısıyla özümsemis olması gerekir. Bir insan İslam'la şeref bulur. İslam'ı önce gönlünde bayraklaştırdığı zaman kurtuluşa erer. Gerçek bir müslüman herkes tarafından hayranlık duyulan bir insandır. İnandığı değerler taklide izin vermez; her şeyi düşüncesinde ve duygusunda sorgular; araştırır ve tahkik eder. Allah'tan başka hiç bir kimseyi ilah edinmez. Puta tapmaz ve gönül verdiği kimseleri de putlaştırmaz. Gerçek bir müslümanın algısı kendisine güven duyulacak bir insan algısıdır. Onu olgunlaştıran olgu, İslam ahlakı ve İslam şuurudur.

Zihin haritamızda ruhbanlık da yoktur. İslam'ın diğer dinlerden ayrıca bir farkı da budur. Ruhbanlıkla ahlak toplumu oluşturulamaz. Dini afyonlaştıran, Allah'la kul arasında bir aracıyı putlaştıran bir anlayış İslam'ın varlık sebebiyle bağdaşmayan bir anlayıştır. İslam gönül dinidir ve bütün menfaatleri ayaklar altına alan, ensar ve muhacirin anlayışında   sevinçte ve tasada müslümanların yek  vücud olduğu bir dindir. Herkesin kendisini düşündüğü ve kendisini kayırdığı bir anlayış insanın kendi bencilliğinde yok olduğu bir anlayıştır. İnsanlar ve müslümanlar arasındaki çıkarcılık esasına dayalı bir algı, ahlaksızlık ve şuursuzluğa yol açan bir algıdır. Kamil insan algısı  ise, tam da bunun zıddına bir lokmanın hesabını veren ve bir lokmada binlerce açın hakkı olduğunu bilen bir  olgudur. Sözün kısası; zihin haritamız duygu, düşünce ve davranışlarımızda her türlü virüsten korunaklı, İslam esaslarına göre temiz kalmalıdır.

Profösör

21 Nisan 2014 Pazartesi


Hissetmek, fikretmek  kadar büyük bir lütuftur insan için. Düşünmek için akıl yürütmek gerekebilir ama hissetmek için sadece yüreğini açmak yeterli olabilir. Ne düşünme yeteneğimizi kaybedelim fikirsiz olalım, ne de hissetme yeteneğini yitirip duygusuz ve duyarsız olalım!.. Bir ses bizi etki altına alabilir; bize yansıması ruhumuzda bir şiir, bir şarkı olabilir. Bir renk, gökkuşağımızda bir değer olarak varlık bulabilir. Bir şekil bize karşı abidevi durabilir. Bir kul  seccadede secdeye varabilir. Bir kuş penceremize konabilir. Bir çicek vazoda boynunu bükebilir. Bir tebessüm bizi diri tutabilir. Bir harfin karnında bir nokta, cim olabilir. Bir hece bir bilmece, bir kelime bir oyun olabilir. Bir cümle cennetin kapısı olursa eğer, Kelimeler Dünyası da dostluğa değer.

Profösör

15 Nisan 2014 Salı

Yalnızlık...

Aşk ve Hüzün'den

Bir sokak lambası ancak bu kadar hüzünlü olur. Voltajı düşük kör bir ampul, sisli bir gecede sanki karanlıkla küsmüş gibi.. Islak, nemli taşlar, köşede bir çöp yığını, yere dökülmüş balık kılçıkları. Korkuyla bana bakan siyah bir kedi. O da yalnız, o da tıpkı benim gibi sokak kedisi...

Profösör

14 Nisan 2014 Pazartesi

Gece Bitmeli, Sabahı Beklemeli.



Aşk ve Hüzün'den

Kumsalı kucaklayan denizler gibi, sahille öpüşen dalgalar gibi, o bir akılalmaz duyguydu gelip geçti.. Bir zamanlar deli gibi sevmiştim onu dedi. Güneş sadece  bizim için doğuyor, mehtap sadece bizim için parlıyordu sanki. Ne olduysa oldu; birden dünyam karardı, hülyam karardı. Sanki gönlümden bir yıldız kaydı; O sendin işte diye kendi kendine sayıkladı. Yarı sarhoş, yarı ayık, zavallı adam, acınacak durumda olan bir meczub gibiydi adeta. Burası bir kır eviydi; zaman zaman burada inzivaya çekilirdi bu adam. Gecenin yarısı, vakit ilerlemişti. Lambayı üfledi, camı çerçevesi kırık pencereden küçük bir yıldız parlıyordu. Bu bir umut işareti olabilirdi.  Tekrar güneşi tekrar görmek için gece bitmeli ve sabahı beklemeliydi.

Profösör



12 Nisan 2014 Cumartesi

Aşk Varoluş Halidir


Aşk ve Hüzün'den

Aşk; sadece bencilce sevişmekten ibaret değildir. Bu zaten  insanın doğası gereğidir. Fakat insanın aşkla kendi varlığını hissetmesi  ve bütün varlıklara karşı sorumluluk hissini duyması demektir.  

Aşk; bir kadının ve bir erkeğin bir nevi karşılıklı tapınma duygusu mudur...  Aşk; sadece maddeyle sınırlı mıdır... "Sana tapıyorum demek" hangi inancın, hangi  sevginin, hangi sevdanın gereğidir!.. 

Aşk belki de, evrendeki bütün varlıkları üstüste koyup, bütün değerlerin bir yekün içinde toplanması ve bu yekün içinde insanın kendini bulma duygusudur.

Aşk; ne hilebazlık, ne hokkabazlık, ne de sihirbazlık ve asla göz boyaması değildir. Aşk; sadece aklın baştan gitmesi, insanın sarhoş olma hali de değildir.

Aşk; aşk bir varolma bilincidir. Varlığını bütün varlıklara adama halidir. İyilik yapma duygusunun bütün evrene yayma halidir. Seven mutlu ve huzurlu bir insan, sevilen mutlu ve huzurlu salih bir kul olma halidir. 

Profösör

4 Nisan 2014 Cuma

Anlamak ve Anlaşılmak


Birbirimizi sadece algılayabiliyoruz ama birbirimizi asla anlayamıyoruz. Eğer kendimiz dışındaki bütün yaratılmışlara, onları da Allah yarattı deyip; onlara karşı duyarlı olabiliyor ve  onlara karşı adil davranabiliyorsak, işte o zaman birbirimizi anlamaya başlamışız demektir. Birbirimizi anlamak demek, aynı zamanda  anlaşılmak anlamına gelir. Birbirimizi anlamak, varlıklar aleminde birbirimiz için varololuş bilincine ulaşmak demektir. Varlıklara iyi gözle bakmak, sıkıntılı, ıstıraplı her kim varsa yanında olmak, yarası olanın yarasına merhem olmak, kendini iyilik yapmaya adamak, içten sevmek, şefkat duymak ve merhamet etmek demektir. Hiçbir kimseden bir çıkar beklemeden dost olmak, gönül kazanmak demektir. Anlamak ve anlaşılmak, gönül sahibi olmak demektir.  (Profösör)


2 Nisan 2014 Çarşamba

Bir Hüzünlü Name


Kınalı kayalıklardan ve etrafına keskin bir kekik kokusu yayan bitkilerle  kaplı tepelerden,  bembeyaz papatyaların hakim olduğu  uçsuz bucaksız düz ovaya kuş bakışı baktığımda, uzaktan titreyerek ve titreşerek gelen,  kavalın çıkarttığı otantik namelerin hüznüyle huzur buluyordum. Hazreti Adem'den, Hazreti İbrahim'e, İsmail'e, Hazreti İsa'dan  Musa'ya ve son peygamber Hazreti Muhammed'e kadar gelmiş geçmiş  bütün nebilerin ve resullerin çobanlık yaptığını düşündüğümde, bu kavalın hüzünlü namesi, belki de yasak meyvenin bir ısırıklık cezası bütün insanlığın mirası olarak yüreğime işliyordu. 

İnsanlığın kaderinde sadece dünya hayatında yaşadığı  aşk değildi herhalde. Aşkın özünde mayalanan aynı zamanda bir de hüzün vardı. Aşk ve hüzün adeta bir ısırıklık yasak elmanın özünde saklıydı. Sevenler bu düyada kavuşsa da kavuşmamış sayılırdı. Sevmek belki de sevdiğinle birlikte sonsuzluğa kadar gönül açmaktı. 

Profösör


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...